Abdullah Gül: Cumhurbaşkanlığı adaylığı için daha vakit var

Abdullah Gül: Cumhurbaşkanlığı adaylığı için daha vakit var

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,  CNNTürk'te Taha Akyol'un sunduğu Eğrisi Doğrusu programında gündeme dair açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, katıldığı televizyon programında görev süresine ilişkin olarak, "Bunun daha vakti var, vakti geldiğinde arkadaşlarımızla konuşacağız ve ne yapacağımı ona göre karar veririm. Biz bu konuyu kendi aramızda kısa bir şekilde konuştuk. Bütün bunlar için daha vakit var. Vatan millet meselelerinin içinde çocuk yıllarımdan beri oldum. Tabi ki hep milletin hizmetinde olmaya devam edeceğim. Allah sağlık sıhhat versin. Gelecek ile ilgili şimdi söyleyecek bir şeyim yok" dedi

Cumhurbaşkanı Gül, Kürt Meselesi hakkında değerlendirmede bulunan Gül, olaya vicdanla bakıldığında daha sağlıklı sonuçlara ulaşılabileceğini ve sorunların çözümümün mümkün olduğunu  dile getirirken, Kayseri'de kimsenin Kürtçe konuştuğunu görmediğini ancak Diyarbakır'da insanların tamamının Kürtçe konuştuğunu gördüğünü söyledi.

Kürt sorunu konusunda hükümetle aynı anlayışa sahip olduklarını geçmişte ' İyi şeyler olacak' dediği zaman da aynı noktada olduklarını ancak olayı farklı noktaya çekenler bulunduğunu söyledi.

Milliyetçilik kavramına değinen Cumhurbaşkanı Gül, Cumhurbaşkanlığı forsunda bulunan 16 imparatorluğun Türklerin simgesi olduğunu, ancak tüm bu imparatorlukların herkesin farklılığına saygı göstererek bu noktaya ulaştıklarını söyledi. Gül, farklılıkları zenginlik olarak görürsek zenginlik olur, farklılıkları tehdit olarak görürsek o zaman bu tehlike oluşturur" dedi.

İnsanların etnik kimliğini kimsenin yadsımasının doğru olmadığını insanların etnik kimlikleri ile var olduğunu belirterek Yugoslavya'nın bütün Adriyatik denizini yönettiğini dar bir milliyetçilik anlayışı yüzünden bugün ellerinde sadece Belgrad kaldığını söyledi.

Yeni anayasa konusuna da değinen Cumhurbaşkanı Gül, bütün anayasaların incelenerek onların bu işi nasıl çözdüğünün iyi anlaşılması gerektiğini belirterek bu konuda eşit vatandaşlığın sorunun çözümünde önemli olduğunu vurguladı.  Gül bu konuda ne kadar kucaklayıcı olunursa sorunun hallinin daha kolay olacağını söyledi. Gül ayrıca 1924 Anayasasındaki tarifin daha iyi bir tarif olduğunu ve Türkiye'de yaşayanları kabul ettiğini ancak uygulamaların o tanımın hem lafzını hem pratiğini reddettiğine dikkat çekti.

PKK ile herhangi bir pazarlığın söz konusu olmadığını anlatan Gül, şiddet karşısında sıkışanların pazarlığa oturabileceğini ancak Türkiye'nin böyle bir noktada olmadığını belirterek "Türkiye'de güvenlik güçleri görevlerini bugün her zamankinden daha iyi bir şekilde yapmaktadırlar. Biz demokrasi anlayışını daha da yükseltme anlayışı çerçevesinde böyle bir noktaya gelindiğini söyledi.  Gül "Anayasa çerçevesinde, kültürel bazda adımlar atılabileceğini ancak Türkiye içinde yeni bir etnisiteye yol açacak adımı kimse kabul edemez" dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, Türk siyasetinin en negatif yanı ve acı bir geleneğinin de üslup olduğunu belirterek, Türkiye'nin gelişmişliği, bugünkü kültür ve eğitim seviyesi ile siyasilerin üslubunun birbiri ile bağdaşmadığını, bu kadar sorunları çözme teşebbüsü varken bu konuda dile dikkat edilmesi gerektiğini dile getirerek o iklimi oluşturacak dile geçmek gerektiğini söyledi.

Sorunun çözümüne ilişkin iktidar ile muhalefetin bir noktada buluşabileceğini umduğunu belirtirken sorunun çözümü konusunda çevredeki ülkeler fırsat olabileceği gibi tam tersi durum da oluşturabileceğini bu nedenle 'İyi şeyler olacak' sözü için 'ümit ederim ki iyi şeyleri beraber yaşarız' dedi.

 

'Başkanlık sistemi konusu'

 

Türkiye için önemli olanın hangi sistem olursa olsun ne kadar demokratik olduğuna bakmak gerektiğini, bunun için Avrupa ve başka ülkelerin örnek gösterilebileceğini, sistemleri demokratik yapan dengeler ve kontrol sistemlerinin nasıl yapıldığına bakmak gerektiğini belirterek "Bu sistem başkanlık sisteminde başka parlamenter sistemde başka şekildedir. Yasama Yürütme ve Yargı'nın bir taraftan bağımsız diğer taraftan birbirine destek olacak şekilde yürütülmesinin önemli olduğunu söyledi. Her iki sistemlerin noksanlıkları ve avantajları olduğunu bu nedenle olaya tek taraflı bakılmaması gerektiğini söyledi. Gül, sistem değişikliği yapılırken konjonktürel değil geleceğe yönelik yapılması gerektiğini dile getirdi.

 

'Türkiye hangi sistemi tercih etmeli'

 

Bugünkü noktaya yeni bir anayasa yapma çalışması yapmak niyetiyle gelindiğini, bunun için komisyon kurulduğunu dile getiren Gül, sistemlerin işleyişine iyi bakmak gerektiğini dile getirdi. Kendi tercihinin başkanlık mı parlamenter sistem mi olduğu konusun da olayı tartışmaya bıraktığını söyledi. Gül, başkanlık sisteminde noksanlıklar olmaması gerektiğini söyledi.

Türk usulü başkanlık tanımına da değinen Gül, geçmişte Türk usulü demokrasi tanımı olduğunu, burada hangi seviyede demokrasinin tercih edildiği konusunun gündeme geldiğini Türkiye'nin yüksek standartlarda bir demokrasi ile yönetilmesinin Türkiye'yi bugünkü noktaya taşıdığını söyledi. Gül Türkiye'nin bugün İslam dünyası ve çevre ülkeler arasında ön plana çıkaran unsurun eşitlik, açıklık şeffaflık, hukukun üstünlüğü, hesap verilebilirliğin Türkiye'yi çevresinden farklılaştırdığını dile getirdi.

 

'Gül 2014 sonrası için ne düşünüyor?'

 

Cumhurbaşkanı Gül, 2014 yılı sonrasında ne yapacağına ilişkin soruya ise bu konunun daha vakti olduğunu vakti geldiğinde arkadaşları ile konuşacağını ve tartışarak bir karar vereceğini söyledi. Gül, 2014 sonrası için Başbakan Erdoğan ile bu konuyu kendi aralarında kısa bir şekilde konuştuklarını dile getirdi. Gül, vatan millet meseleleri ile çocukluğundan beri ilgilendiğini, tüm gençliğinin ve üniversite hocalığı döneminin de Türkiye'nin geleceğine ilişkin düşüncelerle geçtiğini, yine de milletin hizmetinde olmaya devam edeceğini söyledi.

 

'Yargı kararları ile ilgili değerlendirme'

 

Uzun tutukluluk sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Gül, Genelkurmay başkanının tutukluluğunun kendileri için üzüntü taşıdığını, ancak kararı mahkemelerin verdiğini belirtti. Gül, "Devlet başkanı olarak Anayasamıza göre yargı konularında telkinde bulunmak, yönlendirmede bulunmak olamaz. Buna öncelikle riayet etmesi gereken Cumhurbaşkanı’dır. Ancak görüşler olabilir, benim ifadelerim de bu çerçevede değerlendirilmesini dilerim." dedi. Gül, 3 yıl içinde önemli platformlarda bu konuyu dile getirdiğini, TBMM Genel Kurulu'nda tüm milletvekilleri ve liderlerin önünde ya da yargı ile ilgili önemli toplantılarda bu görüşleri dile getirdiğini söyledi. Gül, yeni düzenlemelerle yargıdaki sıkıntılar azalıyor olsa da bazı davalarda sıkıntıların devam ettiğini söyledi. Tutukluluk yargıda son çare, bunun için de kaçma veya delillerin yok edilmesi konusunda dikkat edilecek konuların başındadır. Hâkimlerin önündeki dosyalarda neler olduğunu bilemeyiz. Ben usul konusunda daha titiz davranmanın gerekliliğine inanıyorum. Bu davaların daha kısa süre içinde bitirilmesin gerektiğine inanıyorum. Bazı subayların yaşları ortada! Bu süreçte bunların da dikkate alınmasını salık veriyorum.

 

'Tutuklu generallerin durumu'

 

Genelkurmay'ın Türkiye'nin güvenliği için büyük çaba sarf ettiğini dile getiren Gül, önemli bir görevdeki komutanın yurt dışı görevi yürüttüğünü bunu yurt dışından getirip getirmemenin sıkıntısı olduğunu, bu sıkıntının daha çok Deniz Kuvvetleri'nde bulunduğu gibi gözüktüğünü söyledi.

Gül, katalog suçlar tanımını dile getirerek, seçilmiş hükümeti düşürme, çalışmalarına mani olma noktasından baktığınızda hâkimleri ve savcıların da suçlanamayacağını söyledi. Terör örgütü mensubu olmasa dahi terör örgütü üyesi gibi bir kanun yapılıp da bu yargıya veriliyorsa bundan dolayı ceza veriliyorsa bunun için hâkim ve savcının suçlanamayacağını bunun için öncelikle yasaların yeniden düzenlenmesi gerektiğini bu konuda da yargıda yeni düzenlemeler yapıldığını söyledi.

Gül, belirli günlerde hükümet, genelkurmay ve MİT Müsteşarı ile görüştüğünü kendine gerekli bilgiler verildiğini dile getirdi. Yeni yargı paketi çalışmaları sırasında tutuklu bulunan milletvekillerinin de tahliyesinin gündeme gelebileceği düşüncesinde olduğunu yaşı belirli seviyede olanların, kaçma veya delilleri yok etme ihtimalinin değerlendirilmesi gerektiğini ancak tüm bunların zihniyet meselesine takıldığını belirterek kanunlarla bu olayları değerlendirildiğinde her şeyin sınırlandırıldığını, tolerans ve elastikiyetin ortadan kalktığını söyledi.

 

'İnsanlar düşündüğünü yazmıyorsa, o onların sorunudur'

Gül, basın özgürlüğü konusuna da değinerek, gazetecilik kimliği ile önemli noktalara gelmiş kişilerin tutuklanmış olmasının Türkiye'nin imajını zedelediğini, bu kişilerin tutuklanmasından önce de tutuklu gazeteciler bulunduğunu ancak o kişilerin gazetecilikten ziyade başka işler yaptığını herkesin bildiğini söyledi. Türkiye’de gazetecilerle ilgili suçlamalardan sonra gerçek gazeteci olmayanların da tutuklu gazeteciler şemsiyesi altına sokulduğunu söyleyerek, "Bir Cumhurbaşkanı bana 'Osmanlılardan sonra bir Türk'ün bayrağı bu kadar şahlanmamıştı' dedi. Bu söz beni çok gururlandırdı. Buna gölge düşmemesi lazım. Benim dikkat çektiğim konu da bu. Türkiye'nin sadece ekonomisi değil, yumuşak güç tabir edilen tavrına da gölge düşmemesi gerekiyor. İnsanlar da düşündüğünü yazması gerekir. Eğer insanlar düşündüğünü yazmıyorsa o onların sorunudur. Farklı düşünenler de olacaktır" ifade etti.

 

'Yeni Anayasa'

 

Yeni anayasa yapımı için uzlaşma komisyonunun kurulmasının çok önemli olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, daha öncesinde TOBB'un önderliğinde Türkiye'nin her tarafında çalışmalar yapıldığını, bu çalışmaların boşa gitmesinin düşünülmemesi gerektiğini, bu fırsatın kaçmaması gerektiğini belirterek "Böyle bir güçlü bir meclis ortaya çıkmaz. Bu kadar çalışmalar da heba olmaması gerekir." dedi. 2010 yılındaki Anayasa değişikliğini desteklediğini söyleyen Gül, "Avrupa Konseyi, AİHM ve Venedik Konseyi gibi Türkiye'nin işbirliği içinde olduğu tüm kurumlar Türkiye'deki noksanlığı anlatıyorlardı. Tüm bu kurumlarla çalışıldı yeni bir akredite yargı sistemi ortaya çıktı. Ben bunun değiştirilmesine gerek olmadığı kanaatindeyim" dedi.

 

'Suriye Konusu'

 

Cumhurbaşkanı Gül, Suriye konusunda üzüldüğünü, Suriye'nin kentleri ile bilindiğini belirterek şöyle konuştu:

"900 km'lik komşumuz olan bir ülkenin kendi kendini imha ettiğini, tükendiğini görüyoruz, her şeyden önce büyük bir acı ve yıkım yaşanıyor. Dünyada ilk defa bir devlet kendi halkına karşı balistik füze kullanıyor. Bir ülkenin kendi uçakları helikopterleri kendi halkı tarafından düşürülüyor. Allah hiç kimseyi bu duruma düşürmesin. Komşumuzda güvenlik problemleri had safhada, 180 bin civarında Türkiye'deki kamplarda Suriyeli var. Suriyelileri Türkiye'nin ağırlaması Türkiye'nin şerefidir. Hükümetin bu kararını dünyanın her tarafı takdir ediyor. Türkiye'de büyük bir Suriyeli nüfusu oluştu. Bununla ilgili güvenlik problemleri çıkıyor. İnsanlık adına yapılan bir vazifeden taviz verilmemesi gerekir. Bunlar bizi küçültür. Zorda olana kucak açmak bu ülkenin asaletidir. Ancak bu böyle gitmez. Bunun böyle gitmesi Suriye'yi yönetenler yok olabilir ancak ondan sonra o ülkeyi yönetecek insanlar da yok olabilir. Bugün Suriye'nin kendi kendisini yok etmesinden fayda umanlar olabilir. Suriye'ye başlangıçta tavır koyanlar bugün aynı noktada değil. Ancak Suriye'ye destek verenler yine aynı noktada. Bunun uzun sürmesi Suriye'nin yok olması demektir. Bu nedenle Uluslararası camianın sorumluluğu var ve kararlılıkla bu işin içine girmesi gerekir. Türkiye olarak halkın yanında olmamız gerekir. Bugün Suriye'yi yönetenlere Suriye'nin bu noktaya geleceğini gösterdik. Biz kendisine yazdığımız mektupta kendi ülkenizin yönetimine yabancıları karıştırmayın, süratli adımlar atın, yarın attığınız adımlar yeterli olmayacak. Başbakan, dışişleri bakanı gidip konuştu ancak durum bu noktaya geldi."

Cumhurbaşkanı Gül, Ortadoğu ülkelerinde yaşanan değişimlerden dolayı batılı ülkelerin endişeye kapıldığını bu yüzden de Suriye konusunda tavır değişikliğine gittiklerini söyledi. Suriye halkının ılımlı bir halk olduğunu anlatan Gül, yaşayış tarzları itibarı ile serbest bir halk olduğunu belirterek baskıcı bir yönetimi Suriye halkının kabul etmeyeceğini söyledi. Ancak savaşın uzun sürmesi halinde halkın radikalleştireceğini bunun da kötü sonuçlar doğuracağını söyledi.

 

'Arap Baharı'

 

Libya'yı 40 yıl tek bir kişinin yönettiğini hatırlatan Gül, Libya ile temaslarında hep 'Gerçek Libyalılar nerede' kaygısını taşıdığını, en son kendisini ziyaret eden Libyalı yöneticilere bunu anlattığında Libyalı yöneticinin ağladığını ifade ederek "Karşımıza korkudan ne konuşacağını bilmeyen insanlar çıkardı' dedi. Gül, Mısır, Tunus, Cezayir gibi ülkelerin de benzer süreçler geçirdiğin ancak iktidara gelenlerin önemli bir sınavdan geçtiğini iyi yönetim göstermemeleri halinde çok kötü şeyler olabileceği endişesinde olduğun söyledi.

Irak'ta tezat oluştuğunu dile getiren Gül, Irak'ın bütünlüğü için çaba gösterdiklerini, o günlerde Irak'ın kuzeyi yerine tümü için çaba gösterdiklerini bugün Irak'ın Kuzeyine yönelik sıcak ilgi yüzünden birçok ülkenin Türkiye'ye tavır koyduğunu belirtti. Türkiye için Bağdat'ın çok önemli olduğunu ancak Bağdat yönetiminin Türkiye aleyhine konuştuğunu bunu kabullenmelerinin mümkün olmadığını söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, Bağdat'ın Türkiye'ye yönelik tavrında İran'ın rolü olduğunu söyleyemeyeceğini ancak, İran'ın farklı beklentileri olduğunu bildiğini, özellikle Suriye konusunda tezlerinin zıt noktalarda olduğunu söyledi. Gül, İran'ın Irak ve Suriye konusunda kendisine ön bariyerler kurduğunu kendi tehdit algısı nedeniyle zaman zaman ters düştüklerini söyledi. Türkiye ile İran arasında 20 milyar dolar civarında oluşan bir dış ticaret hacmine geldiğini bunun çok önemli olduğunu vurguladı. Gül, Erbil'de bir Türk kalesi bulunduğunu, Kerkük'te herkesin Türkçe konuştuğunu, bunun unutulmaması gerektiğini söyledi.

Gül Türkiye'nin başka ülkelere bakarak politika yapmadığını, ABD ile çok geniş alanda işbirliği içinde olduğunu, Türkiye'nin ABD ile çakışan konularının çok fazla olduğunu, Ortadoğu konusunda Türkiye'nin geçmişinin çok önemli olduğunu bu konuda Türkiye'nin mutlaka dikkate alınması gerektiğini belirtti. Türkiye'nin bu nedenle Türkiye'nin tekrar Ortadoğu'ya dönüşünün bir zaruretten kaynaklandığını söyledi. Ortadoğu'da ülkelerin hepsinin ayrı ayrı dengelerinin olduğunu bu nedenle ülkelerle ilişkilerin sağlam tutulmasına öncelik verdiklerini vurguladı.

 

'Türkiye AB ilişkileri'

 

Merkel'in Türkiye ziyaretini de değerlendiren Gül, Almanya'nın Türkiye konusunda rezervleri bulunduğunu Merkel'in bu konuda dürüst davrandığını, Fransızların daha farklı olduğunu ve Sarkozy döneminde adeta bir felaket yaşandığını dile getirdi. Gül, Hollanda ile görüştüğünü pozisyonlarını değiştirmeye çalıştıklarını ancak köklü bir pozisyon değişikliği görmediğini söyledi. Gül, "Türkiye kendi fasıllarını kendisi açıp kendisi kapatması lazım. Bu Türkiye için de avantaj, Türkiye sağlıkta, ihalelerde, eğitimde, bilimde neler yapacağını belirleyip uyguladığı zaman o ülkelerden biri haline gelmesi mümkün hale geliyor" dedi. Geçmişte, Türkiye ile müzakerelerde Türkiye aleyhine tavır alan batılıların bugün Türkiye'nin geldiği noktayı 'AB Türkiye'ye mahkûm olacak' noktasında değerlendirecek hale geldiğini belirterek, "Türkiye nihayet gerçekleşirse İngiltere gibi olacak. Para birliğine girmesi gerekmeyecektir. Türkiye için de işin gidişatı belki de böyle olacaktır" şeklinde konuştu.