Taraf gazetesi yazarı Kurtuluş Tayiz, Abdullah Öcalan’ın yazdığı üç mektubun MİT tarafından muhataplarına ulaştırılacağını öne sürdü. Tayiz, “Öcalan’ın söz konusu mektupları vermekten vazgeçme ihtimâli olup olmadığını sorguladım. Ancak söylenen ‘güvenlik kaygısıyla’ böyle bir yönteme başvurulduğu ve mektupların adreslerine en geç birkaç gün içerisinde ulaştırılacağı biçiminde” olduğunu söyledi.
Kurtuluş Tayiz’in “Üç mühürlü mektup” başlığıyla yayımlanan (25 Şubat 2013) yazısı şöyle:
İmralı heyetinin dönüşünün ardından, gazetecilerin en çok merak ettiği Öcalan’ın kaleme alacağı/aldığı üç mektubun akıbetiydi. Zira Öcalan’ın çözüm projesinin tüm ayrıntılarının bu mektuplarda yer alması bekleniyordu. Bu konuda, dünkü gazetelerde değişik iddialar yer almasına karşın net bir bilgiye rastlayamadım. Gün boyu Kandil, örgütün Avrupa kanadı ve BDP için hazırlananan mektupların akıbetini araştırdım. Edindiğim bilgi, görüşme masasında üç mühürlü mektubun bulunduğu ve bu mektupların “başka kanallar” üzerinden adreslerine ulaştırılacağının heyete söylendiği yönünde. “Başka kanallar” denince aklıma MİT’ten başka bir kurum veya kişi gelmiyor doğrusu. Bu yönteme başvurulmasının nedenini ise pek anlayamadım, Öcalan’ın söz konusu mektupları vermekten vazgeçme ihtimâli olup olmadığını sorguladım. Ancak söylenen “güvenlik kaygısıyla” böyle bir yönteme başvurulduğu ve mektupların adreslerine en geç birkaç gün içerisinde ulaştırılacağı biçiminde.
Tabii heyetin eline mektup tutuşturulmasa da Öcalan, dört saat süren görüşmede bu mektupların içeriğini anlattı. Amaç Kürt sorununun çözümünde silahları tümden devreden çıkarmak. Süreç, bazı gazetelerde gündeme gelen ve doğrusu, insana “Bu adı da nereden bulmuşlar” dedirten “merdiven stratejisi”ne göre yürümüyor. Süreç üç aşamalı bir çözüm planına göre yapılmış. Başlangıç aşaması silahların susturulması; ikinci aşama sınırdışına çekilme; üçüncü aşama ise PKK ve Kürt sorununun çözümüne dönük yasal ve anayasal düzenlemelere koşut olarak silahlara veda edilmesi. Öcalan’ın heyete saatlerce anlattığı yol haritası uygulamaya dönük bir çözüm takvimini de içeriyor. Bunun basit açılımı ise “karşılıklı adımlar atılması” şeklinde özetlenebilir. Bu yol haritasının İmralı’da MİT ile varılan mutabakatla hazırlandığını tekrar hatırlatmakta fayda var. Hükümetin de bu yol haritasından umutlu olduğu belirtiliyor. Başbakanlığın, Öcalan’ın heyetle yaptığı görüşmeyi nasıl değerlendirdiği ve tatmin edici bulup bulmadığı da merak konusu. Bu konuda hükümet kaynaklarından ilk tepki “olumlu” yönde. Yine de Kandil’in Öcalan’ın yol haritasına nasıl yaklaşacağı izlenerek bir karara varılacak.
İmralı’dan giden mesajlar üzerinden ilkin basit sayılabilecek adımlar gündeme gelecek. Ki bunlara öyle pek “adım atma” da denilemez. Zira PKK’nın rehin tuttuğu asker ve sivilleri bırakması Kürt hareketi için pazarlık konusu bile olmamalıydı. PKK’nın elindeki rehineler konusu ve “eylemsizlik” ilan edip etmemeyi tartışması şimdilik zaman kazanmak için biraz top çevirmeden ibaret. İşin bu kısmı biraz da örgütü hazırlamaya dönük; Öcalan’ın yol haritasında örgütün kısa sürede (mayısta) çekilmesi planlanıyor. Dördüncü Yargı Paketi’nin beklendiği gibi çok sayıda KCK’lı tutukluyu kapsamasının ardından örgüt de güçlerini sınır dışına çekmeye başlayacak. Bu arada Öcalan ile “doğrudan” görüşme talepleri ile, yine İmralı’nın koşullarının düzeltilmesine ilişkin istekleri de müzakere ediliyor. Başbakan Erdoğan önceki günkü İmralı ziyareti sırasında Öcalan ve örgütten beklentilerini net olarak açıklamıştı; çekilme ve silahları bırakma... Öcalan’ın planının özü de bu çerçevede. Hükümet tek başına ateşkesi zaten ciddiye almıyor.
Abdullah Öcalan önceki gün kendisiyle görüşen heyete aynı Başbakan Erdoğan gibi Kürt milliyetçiliğiyle ilgili eleştirilerini aktardı. BDP’ye yönelik yaptığı uyarılar arasında milliyetçiliğin ilk sırada olması, aslında manidar. Görüşmede Öcalan’ın devletin samimiyetine inandığının altını çizmesi de çok önemli. Barış süreci için her iki taraf da birbirine güvenmek zorunda. Çözüm biraz da bu güvene ve inanca bağlı.