Türkiye Gazetesi yazarı Yücel Koç tarafından “İhlas'ı batırmakla” suçlanan eski Başbakan Yardımcısı ve CHP Milletvekili Abdüllatif Şener, İhlas Finans’ın 800 milyon dolarlık varlığına karşılık 500 milyon dolar borcu bulunduğunu hatırlatarak, “220 bin kişinin 500 milyon dolar alacağı var. Borçları ödemiyorlar, alacaklıların ölmesini bekliyorlar. İhlas Finans'ı ben değil, yöneticileri batırdı” dedi.
Sözcü'den Veli Toprak'ın haberine göre Şener, 18 yıldır gündemi meşgul eden İhlaszedeler konusunda şunları söyledi:
"İhlas Finans'ın faaliyetleri, Bakanlar Kurulu kararıyla 10 Şubat 2001 tarihinde durdurulup tasfiyesine karar verildi. 2001'de sadece milletvekiliyim, muhalefetteyim. Bu dönemde hiçbir ilişkim yok, oraya yatırdığım bir mevduatım da olmadığına göre… Batışıyla bağlantılı söylenmesi gereken söz şu olmalı: İhlas Finans'ı yöneticileri batırdı. İyi yönetememişler, bunun neticesinde yoğun mevduat çekilişi ardından BDDK kararıyla tasfiyeye sokulmuşlardır.
Rasyosu (Sermaye yeterlilik oranı) bozulan bankalar, kanuna göre fona devrediliyor. TMSF, borçlarını ödeyerek ortadan kaldırıyor. Ama İhlas Finans'la ilgili farklı yöntem uygulandı. O tarihte Ecevit hükümeti vardı. Hükümet ve BDDK, finans kurumlarıyla ilgili Tasfiye Kurulu kurdu. Şirket gibi tasfiyesine karar verildi. Öyle bir Tasfiye Kurulu ki, İhlas'ın sahibi ve yöneticileri başında ve yönetiminde idi. Yani İhlas Finans ve şirketleri ellerinden alınmadı. Hesap sorulacak kişiler, Tasfiye Kurulu'nun başında oldular. Bu yapı uzun süre devam etti. 2002 seçimlerinden sonra iktidar değişince ekonomiden sorumlu bakan oldum. BDDK ile şunu tartıştık; bankacılık kanunu sıkıntılı süreçte çıkarılıyor, sağlıklı bir düzenleme yapalım. 1 yıla yakın çalıştık, bankacılık tarandı, bir taslak çıktı.
Özel finans kuruluşları, Bankacılık Kanunu'na tabi değilken, biz bunları banka yaptık. ‘Kamuoyunu aldatmaya gerek yok, bunlar da banka” dedik. Katılım Bankası ismini koyduk. ‘Mevzuata tabi olmak zorundadır' dedik. Paket, 2005 yılında Meclis'e sunuldu. Komisyonda ilgili bakan olarak ben oturdum. TMSF Başkanı Ahmet Ertürk'le birlikte “Madem bu paketle özel finansı bu kanuna koyuyoruz, İhlas Finans da şirket gibi değil, fona devredelim” dedik. Bu yeni kanunun doğal sonucu buydu. 2001'de herhangi bir şirket gibi tasfiye kurulu gibi işlem yapıldı. 2001'den 2005'e kadar alacaklıların şikayetleri vardı. 220 bin civarında alacaklı. Sahipleri Tasfiye Kurulu'nda olduğu için parayı ödemekte istekli davranmıyor.
Hatta Ertürk bana “Şu anda yaptığımız hesaplamalara göre İhlas Finans'ın 800 milyon dolar varlığı var, alacaklıların 500 milyon dolar. TMSF'ye devredilirse ben garanti veriyorum, 3 ay içinde bütün alacaklıların parasını öderim” dedi. Devlet kesesinden, Hazine'den de bir kuruş ödenmeyecekti. Makul çözüm olarak gördük. İhlas Finans'a para verenlerin yarıdan fazlası kar payı istememiş, “Paramızı koruyun” diye yatırmış. Bir kısmı faiz haram diye gelmiş, kar payı bile istememiş. Böyle bir müşteri kitlesi var.
Bu konuda önerge hazırlattım, komisyonda milletvekillerine verdirerek eklettim. Genel Kurul'a gönderildi. Madde geçince televizyonlarda “İhlas Finans mağdurlarının parası ödenecek” diye haberler çıktı. Madde gece yarısı girdi. Hatta o gece Ali Babacan'a “Önerge geçene kadar bekle” dedim. Ertesi gün Başbakanlık'ta bir telaş. Komisyon Başkanvekili Halil Bey (Aydoğan) onunla konuşmuş. “Bunu nasıl yaparsınız” diye. Benimle müzakereye başladı. Ben de “Bunlar dini bütün insanlar, üstelik nema bile istemiyorlar. Hükümet olarak bunların parasını dağıtacağız” dedim. Başbakan farklı görüşte idi “Dokunmayın bu konuya” dedi. Yurtdışı gezisine çıkacaktı bana “Bunların Ankara temsilcisini çağır, onlar ne istiyorsa onu yapın” dedi. O zaman temsilcileri Nuri Elibol ile yanıma geldi. Israrla “Dokunma” dediler.
Komisyonda koyduğumuz madde Meclis Genel Kurulu'nda çıktı. Ve o gün bugündür de İhlas Finans paraları ödenmiyor.
Zaman zaman açıklama yapıyorlar, borç şu kadar oldu diye. Rakamlar küçülüyor… O küçülen rakamların hemen hemen hepsi alacaklıların ölümüyle, mirasçıların takipten düşmesiyle gelişen olaylar. Kimseye bir şey ödedikleri yok. Zamana yaymışlar, ne kadar uzarsa, buradan parasını almak için geleceklerin sayısı o kadar azalıyor. Düşünün; bir mudi vefat etmiş, 5 çocuğu var. Bunların miras hakkı iddiasıyla ilgili prosedürler karmaşık hale geliyor. Bilerek zamana yayıyorlar ki, mesele kendiliğinden çözülsün diye.
Yine yorgun bir günün akşamında havaalanına giderken öğle ve akşam yemeği yemediğimi hatırladım. Restorana girdim, 30 yaşlarda bir garson yaklaştı. “Abi, Allah sizden razı olsun” dedi. “Ne oldu?” dedim, “İhlas'ta param vardı, ödeyecekmişsiniz” dedi. İçimden kahroluyorum, içi seni, dışı beni yakar. Sohbet ederken “Kaç liran vardı” diye sordum; “200 dolar” dedi. Sadece 200. Onun için o kadar önemli ki, içi yanmış bir genç adam. Hala o 200 doları vermediğim için pişmanlık duyuyorum…
2011 seçimlerinde sonraydı.. Benim yanımda bulunan bir çocuk uğradı, şunları anlattı:
“Enver Ören'i ziyaret ettim. Sizi sever zannediyordum. O kadar çok kızıyordu ki, ‘Başbakan olmasa elimizdeki şirketi alacaktı' dedi. Güya mağdurların parasını ödemiyormuşuz…”
Hiçbir menfaat beklemeksiniz yüzbinlerce kişinin hakkını korumaya çalışıyorsunuz, suçlu siz oluyorsunuz. Ben sade vatandaşım o ise sırtını siyasi güce dayamış, ahkam kesiyor.
Abdüllatif Şener, Türkiye Gazetesi yazarı Yücel Koç'un aslında “Bize zorla İhlas Finans'ın paralarını ödettirip, holdingi batıracak” demek istediğini savundu.
İhlaszedelerin kendi mücadelelerini sahiplenme duygusunun zayıf olduğunu iddia eden Şener, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birileri organizasyon kurmaya çalışıyor, el birliği ile alacaklılar peşine düşmüyor. Birileri ön plana çıkar ve işi dallandırmaya çalışırsa parasını verip tasfiye etmeye çalışıyor. Torpilli biri devreye girerse ödeme yapıyorlar, onlar da zaten zede diye anılmaz. 2000 yılından yatan para 18-19 yıl olmuş. Aynı parayı bugün verdiğiniz zaman finans değeri açısından küçülmüştür. O parayı elinden tutan, haksız kazanç elde etmiştir.
O parayı ödediği zaman bile razı oluyor. İşe yaramaz hisseler vererek alacaklı sayısını küçültüyor. 6 ay önce mağdurların bir kısmını dinledim. Şirketten hisse vererek ödeme yapıyor gibi ama hisseler de işe yaramıyor. Rakam açıklarken şunları da ödedik diyor. Üstelik alacağının gerçek miktarını vermiyor. Finans değeriyle vermiyor, alacağının belki 5, 10'da biri ediyor.
Sürekli küçültüyor. Bir yandan ölümleri bekliyor, torpilli ödediklerine 20 yıl önceki parayı veriyor. Zamana yayılınca da ‘Ben ihlaszedeyim' diye kimse kalmayacak ortada. Gerçekte ise yüzbinlerce İhlaszede var olacak bu ülkede.”