CHP Konya Milletvekili, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi Abdüllatif Şener, hükümetin ekonominin denetimini ABD merkezli McKinsey şirketine vermesini eleştirdi. Şener, hükümetin kendi ekonomisine savaş ilan ettiğini söylediği bir ülkenin şirketine ekonomiyi emanet etmenin büyük bir çelişki ve gaflet olduğunu ifade etti. Türkiye'nin bütün ekonomik bilgilerinin, sırlarının hatta ana muhalefete bile paylaşılmayan bilgilerin Amerikalı şirkete verileceğini söyleyen Şener, hükümetin krizin derinliğini toplumdan gizlemeye çalıştığını ve toplumda tartışılmasını engelleyerek bunu atlatmaya çalıştığını savundu. Hükümetin IMF’yi telaffuz etmemek için McKinsey şirketini bulduğunu ileri süren Şener, "IMF ihtiyaç duyduğu parayı doğrudan veriyordu bu da bir Amerikan danışmanlık şirketine görevlendirmek suretiyle onun çabalarıyla uluslararası piyasalardan para bulmaya çalışıyor. Borç almaya çalışıyor. Düne kadar ‘Borç alan emir de alır’ diyordu" dedi.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın, ekonominin denetimini ABD’li McKinsey şirketine teslim edilmesiyle ilgili CHP’li Abdüllatif Şener’in T24’e değerlendirmeleri şöyle:
"Her şeyden önce bir ekonomik sıkıntının bir kriz olmadığını söyledi. İktidar ekonomide bir kriz yoksa Türkiye’nin ekonomik yönetimini bir Amerikalı şirkete verdiniz bu ikisi arasında bir çelişki var. Demek ki Türk ekonomisinde önemli bir kırılma var, bir kriz var bir darboğazda ekonomi ve bunu aşmak için bakanlıklarda binlerce uzman var bürokrat var, deneyimli birçok insan var bunları yeterli görmemişsiniz Amerika’da ki bir danışmanlık şirketi ile ülkenin ekonomisini yönetmeye karar vermişsiniz. Damat bakan yaptığı ilk açıklamada ekonomiyi birlikte yöneteceğiz ifadeleri vardı ona istinaden ifade ediyorum. İkincisi bu bir ekonomik savaştı madem bir dış müdahale sonrası ortaya çıkmıştı, ve bu ekonomik savaşı açan ülkede Amerikaydı böyle ifade etmiştiniz, şimdi size ekonomik savaş açan bir ülke merkezli McKinsey şirketi ile Türk ekonomisini yönetmeye kalkmanızı ne anlama geliyor. Bu büyük bir çelişki büyük bir gaflet olur.
Neden, ülkenin bütün ekonomik bilgilerini, sırlarını hatta ana muhalefete bile vermediğiniz bilgileri Amerikalı şirkete vereceksiniz çünkü bunun sadece danışma görevi yapabilmesi için sadece tavsiyeler sunulabilmesi ve raporlayabilmesi için bile Türk ekonomisinin içinde bulunduğu durumu bütün gerçekliği bilmesi lazım eksik veri ile çalıştığı zaman yanlış raporlar yazar. Bütün sırları ticari, bütün ekonomik verileri kamuoyuna yansımayan verileri, muhalefetin soru önergesine verdiği halde düzgün cevap vermediğiniz verileri Amerikan şirketine açacaksınız demektir. Bunu da nasıl oluyor da ekonomik savaş açan bir ülkeye Türkiye’nin bütün ekonomik verilerine açacaksınız ve ekonomiyi de şirketle yöneteceksiniz. Burada da büyük bir gaflet ve büyük bir açmazlık büyük bir çelişki vardır.
Hükümetin şu ana kadar söylediği hiçbir şey doğru çıkmamıştır söylediği her şey yanlıştır. Çelişkilidir ve bir dediğini ertesi gün reddetmektedir veya daha öncekini tekzip eden yalanlayan beyanlarda bulunmaktadır. Bu Sayın Erdoğan’ın ifadelerinde de görülmektedir, damat bakanın da ifadelerinde de görülmektedir.
Böyle bir noktada, krizi çözmek için iktidarın şöyle bir yöntem izlediğini görüyoruz. Krizi konuşmaz hale getirmeye çalışıyor. İlk günden beri, işin vahametini ve derinliğini toplumdan gizleyerek toplumda tartışmasını engelleyerek bu dönemi atlatmaya çalışıyor. Halbuki iktidarın görevi var olan bir sorunu konuşmaz hale getirmek değil konuşanlar, yorumlayanlar, tweet atanlar hakkında sopa göstermek yerine doğrudan doğruya geniş bir iç katılımla bu sorunların nasıl aşılacağı üzerinden çalışmaktır. Ancak ödevini yapmayan bir iktidarla karşı karşıyayız.
Ana muhalefet partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu, 13 maddelik çözüm önerisi sunmuştu daha ilk günden. Ama iktidar bu önerileri hakkında çok iyi niyetli yapılan teklif olduğu halde lehte ve aleyhte hiç bir şey söylemedi, böyle bir şey olmaz. Siz gidip McKinsey şirketi ile anlaşıyorsunuz , danışıyorsunuz yönetimi paylaşıyorsunuz bu ülkenin Meclis’te ikinci büyük partisinin önerileri hakkında niye susuyorsunuz? Neden görmezlikten geliyorsunuz? Bu büyük bir gaflettir bu süreci böyle aşamazlar. Bir sorun var bu ciddi bir sorundur, derin bir sorundur, medyayı saklayarak. Bazı haberleri görünmez hale getirerek bu sorun aşılamaz. Bu sorunu aşmak için hükümetin sorumluğunu kabul etmesi bu konuda hem vatandaşların hem siyasi partilerin hem de gazetecilerin önerilerini ciddiye almalıdır.
Türkiye’nin her tarafından intiharlar oluyor, bu intihar olaylarıyla ilgili olarak medya ağırlıklı olarak yandaş olduğu için görmezlikten geliyor. Biz Türkiye’nin değişik illerinde intihar olaylarıyla ilgili bilgi alıyoruz, iflas eden tüccarın, kepenk kapatan esnafın intiharlarıyla ilgili bunlar yayınlamıyor üstelik de çocuğuna pantolon alan babanın intiharı haberini basına taşıyan gazeteciye ceza vermeye kalkıyorlar. Bu ülkenin insanları ister politikacı, ister gazeteci, ister vatandaş olsun ekonomik savaş ilan ettiğini söylediğiniz Amerika merkezli Mc Keinsey şirketinden daha mı değersiz.
(Hükümetin yabancı bir şirketi ekonomisini emanet etmesi ne anlama geliyor sorusuna) Hükümet kendi ekonomisine savaş ilan ettiği bir ülke merkezli şirkete emanet etmek suretiyle birinci planda ülkeyi yönetme kabiliyeti olmadığını ilan ediyor, hükümet diyor ki; ben Türkiye ekonomisini yönetemiyorum. Kadrolarıyla, bürokratıyla, bakanlarıyla birlikte yönetmeye gücüm yetmiyor diyor. Damat bakan ve dolayısıyla hükümet başkanı açık ve net bir şekilde McKinsey şirketini bu yönetimde görevlendirmek suretiyle Türkiye’yi ekonomisini yönetmeyi beceremediğini ve yönetemeyeceğini ilan etmiştir. İkincisi, bu arada belki doğrudan kredi ilişkisi kurmasa bile IMF karşıtı söylemlerde bulunuyordu, IMF ile biz anlaşmayız, davet edemeyiz diyordu onun yerine McKinsey’i bulmuşa benziyor. IMF’yi telaffuz etmemek için ismi daha farklı bir Amerika merkezli şirketi bulmuş. IMF ihtiyaç duyduğu parayı doğrudan veriyordu bu da bir Amerikan danışmanlık şirketine görevlendirmek suretiyle onun çabalarıyla uluslararası piyasalardan para bulmaya çalışıyor. Borç almaya çalışıyor. Düne kadar ‘Borç alan emir de alır’ diyordu."