Haber Vakti yazarı Abdurrahman Dilipak, "Ben seçimlerde kime oy vereceğimi bilmiyorum, ama kime vermeyeceğini biliyorum. CoVID’çilere, yani GreatResetçilere, yani iklimci, gıdacı, (kimi kastettiğimi biliyorsunuz. Sentetik etçilere yani) 5G’cilere, Trans Humanizmcilere, fahişe ve türevlerine, toplumsal cinsiyetçilere, 6284 kırmızı çizgisi olanlara yani İstanbul Sözleşmesi'ni savunanlara, beni mahkemeye verenlere oy vermeyeceğim." dedi. Dilipak'ın İstanbul Sözleşmesi'ni konu aldığı 'AKP'nin papatyaları' başlıklı yazısı nedeniyle AKP Kadın Kolları ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olduğu KADEM tarafından dava edilmişti.
Dilipak yazısında, "Seçimin bundan sonraki safahatını bilmiyorum. Şimdilik resmi takvim işliyor. Ama her an her şey olabilir. Herkes diken üstünde. Seçim sonuçlarına ilişkin kaygılar devam ediyor. Seçimin olmama ihtimali de gündemde, olup açıklamayacağı, iptal edilebileceği endişesi de söz konusu. Henüz depremde ölenlerin sayısını da bilmiyoruz. Deprem bölgesinden kaç milletvekili çıkacağı ya da seçmen sayısı da bugün için bir muamma. Ve bölgede zaten depremler durmuyor. Deprem durdu derken sel başlıyor. Kimi bölgelerde kuraklık var. Nisanda ne olacak o da belli değil. İnsanlar kime inanacağını da şaşırmış durumda. Sosyal medya korku pompalıyor, sürekli. Fiyatlar deseniz almış başına gidiyor. Özellikle de kira fiyatları, gayrimenkul fiyatları. Seçimden sonra ne olacak o da belli değil. ABD ve AB ülkelerinde para piyasalarından sert dalgalanmalar yaşanıyor." ifadesini kullandı.
Dilipak şunları kaydetti:
"Bir yandan da insanların gözü-kulağı İstanbul depreminde. Bu şartlarda seçime gidiyoruz. Seçime bugün itibarı ile tam 6 hafta kaldı. Tam ortada bayram var.
Ben seçimlerde kime oy vereceğimi bilmiyorum, ama kime vermeyeceğini biliyorum. CoVID’çilere, yani GreatResetçilere, yani iklimci, gıdacı, (kimi kastettiğimi biliyorsunuz. Sentetik etçilere yani) 5G’cilere, Trans Humanizmcilere, fahişe ve türevlerine, toplumsal cinsiyetçilere, 6284 kırmızı çizgisi olanlara yani İstanbul sözleşmesini savunanlara, beni mahkemeye verenlere oy vermeyeceğim. Siz kime verirseniz verin, ama unutmayalım ki, oy vereceklerimizin yaptıklarından biz de hesaba çekileceğiz. Bana sorarsanız, OYUN’u görmeden OY’unu verme!
“Ya öbür taraf kazanırsa” derseniz, sonuçta bu da, hayır da olsa, şer de olsa bir KADER’dir. Hem değil mi ki, “Allah bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz Allah bilir” Hem değil mi ki, “Bugün kendi aramızda tartışıp durduğumuz şeylerin hakikati bize öbür dünyada gösterilecektir”. Bu dünyadaki sonu, benim için sadece İmtihanın şeklini belirleyen bir imtihandır. Bu zor bir sınavda olabilir. Değil mi ki, biz Allah’ın ipine tutunursak, o bizim işimizi kolaylaştıracaktır. Değil mi ki, O’nun kolaylaştırdığından daha kolay, zorlaştırdığından daha zor bir iş yok. Allah, aklımızdan, kalbimizden geçenleri bilmektedir. Kapalı kapılar arkasında, ya da şifreli telefonlarla fısıldaşarak konuştuklarımızı duymaktadır. Kader, kader, ah kader.. Ey Rahman, Ey Rahim, ey Muktedir ve muntakim olan, ey ilahi takdir makamının sahibi! Tedbirim rızana ve merhametine sığınmaktır. Sebep ey!.. Selam ve dua ile."