Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, İstanbul Boğazı ve İğneada açıklarında tespit edilen mayınlarla ilgili “Nasıl oluyor da, bu mayınlar bu kadar kısa sürede Boğaza indi? Bu sorunun bir cevabı olmalı. Yoksa, işin içinde bizim bilmediğimiz başka bir iş mi var. Biz Ruslarla Ukraynalıları barıştıralım derken, bize yönelik örtülü bir saldırı mı var “dost ve müttefik” bildiklerimizden?” görüşünü dile getirdi.
19 Mart’ta Odessa açıklarında serbest kaldığı belirtilen mayınların bu kadar kısa sürede Boğaz’a ulaşmasının mümkün olmadığını yazan Dilipak, şöyle devam etti: "Ukrayna krizi 24 Şubat’ta başladı. Mayınlar 19 Mart’ta serbest kalmış. 20 günlük bir akıntıyla gelecek olsa 8 Nisan’da İstanbul Boğazı'na gelmesi gerekirdi.
Bu ifritten hesabın kılını çekmez akıl. Biz Ruslarla Ukraynalıları barıştıralım derken ülkemiz aslında saldırıya uğramış olmuyor mu bu hesaba göre!? Bu mayınlar 30 kilogramlık mayınlar. Bunlar bir köprünün altında ya da Marmaray ya da Avrasya Tüneli üzerinde patlasa nasıl bir riski olurdu acaba! Dikkat bu tehdit hâlâ geçmiş değil. Bu mayınlar 30 kilogramlık mayınlar. Bunlar bir köprünün altında ya da Marmaray ya da Avrasya Tüneli üzerinde patlasa nasıl bir riski olurdu acaba!? Dikkat bu tehdit hâlâ geçmiş değil.
Hikaye benim anlattıklarımdan ibaret değil, ama ötekilerinin anlattıklarına da hiç benzemiyor. Birileri başkalarının servis ettikleri haberler üzerinden yorum yapıyor sadece. Onlar için bu olayın ancak Oscar skandalındaki bir şovmenin tokat yemesinden pek de farkı yok. Burada tokatı yiyen biziz de, tokatı atan faili meçhul. İşin kötü yanı niçin bu tokatı yediğimizden önce tokatı yediğimizin farkında olmamamızla ilgili. Bu Ukrayna hikayesi baştan sona böyle. Pandomi gibi bir pandomi..!”
Yazının tamamını okumak için tıklayın