AB’NİN BAŞI MACARİSTAN İLE DERTTE

AB’NİN BAŞI MACARİSTAN İLE DERTTE
T24 / Fulya Canşen

AB Macaristan’a yeni medya yasasını değiştirmesi için ültimatom verdi. AB’nin Dönem Başkanı Macaristan ile girdiği mücadele bir demokrasi sınavı.Kopenhag Kriterleri, Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olan Alman muhafazakarların dillerine pelesenk olmuştu bir zamanlar. Ve sık sık Türkiye’deki siyasi kültürün AB’ninkine taban tabana zıt olduğunu iddia ediyorlardı. 1 Ocak’da AB dönem başkanlığını devralan Macaristan gösterdi ki, ne Kopenhag kriterleri ne de siyasi kültür AB üyeliğinin ölçüsü değil. AB’ne üye olduktan altı yıl sonra Macaristan, yürürlüğe koyduğu basın yayın kanunuyla şaşkınlık yarattı. Şimdi AB, Macaristan’da diktatörlüğe doğru bir gidiş olup olmadığını sorguluyor. Çünkü, Macaristan Başbakanı Viktor Orban, AB’nin verdiği ültimatom karşısında uyun süre kayıtsız kaldı. Macaristan Dışişleri Bakanı Brüksel'de tartışmalı yasada değişikliklere idecekleri mesajını verdi. 4 Şubat'a kadar sunulacak değişiklik önerileri AB'ni tatmin etmez ve Başbakan Orban inatçı tavrına devam ederse Macaristan hakkında AB sözleşmesine uymadığı gerekçesiyle dava bile açılabilir. Gulaş komünizminden kapitalizmeSosyalizmden kapitalizme geçiş sürecini AB müzakereleri ile birlikte yürüten Macaristan o dönemde örnek bir öğrenci profili göstermişti. Macaristan, AB ülkeleri de dahil olmak üzere bütün yabancı yatırımcıların en sevdikleri ülke idi. Bunun en önemli nedeni Avrupalı girişimcilere sağlanan ve 15 yıla kadar varan vergi indirimleri ve ucuz ve kalifiye işgücü idi. Ayrıca Macarlar daha tek partili dönemdeyken pazar ekonomisini önce başkent Budapeşte’de kucaklamış ve bütün ülkeye yavaş yavaş yaymıştı. 1956 ve 1988 tarihleri arasında 32 yıl boyunca iktidarda kalan Janos Kadar, halkına, tüketimin rahatlığına karşılık siyasi alanda sessiz kalma alternatifini sunmuş ve Macarlar da bunu itirazsız kabul etmişti. Hatta diğer doğu bloku ülkeleri, Kadar’in Macaristan’da yerleştirdiği bu yarı kapitalist sistemle dalga geçerek “Gulaş Komünizmi” dediler (Gulaş tadı bizim yahniyi andıran bol soğanlı bir et çorbasıdır ve Macaristan’ın en tanınmış geleneksel yemeğidir). Başbakan Viktor Orban AB’ne Janos Kadar’ı ve dönemini anımsatıyor. Demokrasi mi milliyetçilik mi?Aslında Macaristan AB dönem başkanlığını üstlenmeden çok önce Birlik’in kurallarına uymayacağının işaretlerini vermişti. Ülkeyi, müzakere döneminin hataları yüzünden ekonomik olarak tüketen sekiz yıllık sosyalist parti iktidarına milliyetçi muhafazakar parti Fidesz’in Parlamentonun üçte ikisini elde ederek son vermesi bunun ilk göstergesi olmalı. Anayasayı değiştirecek kadar çoğunluğa sahip olduklarını sık sık anımsatan Başbakan Orban, güçler ayrımına dayalı demokratik sistemi karmaşık bulduğu kadar efektif bir yönetimin önüne konmuş engel olarak görüyor. Bu nedenle işe devletin önemli kadrolarına kendi adamlarını yerleştirmekle başlayan Orban, bütçeyi kontrol etmekle yükümlü finans konseyi gibi bazı kurumların para musluğunu da kesti. Yeni basın yayın yasası da geçen yılın Nisan ayında iktidara gelen bu anlayışın bir parçası. Bu yasa sayesinde Türkiye’deki RTÜK’ün muadili sayılabilecek Basın Yayın Üst Kurulu özel medya kuruluşlarını da denetleyebiliyor. Yaz aylarında göreve başlayan Üst Kurul bugüne kadar kamuya ait Radyo ve Televizyonlar ile haber ajanslarından sorumluydu ve Kurul Başkanı Orban tarafından dokuz yıllığına atanmıştı. Yasa ayrıca Basın Yayın Üst Kurulu Başkanı’na parlamentonun onayına gerek duymadan kural ve yasak koyma hakkı tanıyor. Bu kurallara uymayan radyo televizyon, internet sayfaları ve gazeteler, kendilerini iflasa sürükleyebilecek yükseklikte cezalara çarptırılabilecekler. Yasada, her türlü yoruma açık, kamu menfaatleri, ahlâk ve teamüller gibi kavramlar da geçiyor. Avrupalı parlamenterle, Viktor Orban’ı ağızlarına yerleştirdikler bantlarla protesto etmekle kalmadılar, yazılı bir ültimatom ile yasanın değiştirilmesini istediler.  Büyük Macaristan rüyası ve AB karşı karşıyaAvrupa Parlamentosu’nun protesto ettiği bence sadece Medya Yasası değil. Viktor Orban, iktidara gelir gelmez yabancı şirketlere özel bir vergi koyarak, AB müzakere sürecinde yapılan yanlışı düzeltip ulusal ekonomiyi ve kalifiye işgücünü de korumaktan yana olduğunu kışkırtıcı bir biçimde ortaya koydu. Brüksel’deki AB Dönembaşkanlığı binasına serdirdiği tarihi halıyla da sınırları zorladı. Halıda Macaristan’ın 1848 yılındaki sınırları gösteriliyor. 1848 de Macar olmayanlara karşı savaş açan Macarlar, Rus, Hırvat, Rumen, Slovak ve Avusturya askerlerine saldırmıştı. Büyük Macaristan hayali içinde olan Orban, AB dönem başkanlığı sırasında Birliğin Doğu ortaklığına da öncülük edecek. Bu ortaklık Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan, Moldova ve Ukrayna’daki demokratik ve ekonomik reformlara yardımcı olmaya hedefliyor. AB’nin ultitomu ile uğraşacak Orban’ın buna vakti olur mu bilmiyoruz ama altı ay sonra Macaristan’dan dönem başkanlığını Polonya devralacak. Polonya’da da sağcı liberal bir hükümetin iktidarda olduğunu hatırlatmakta yarar var. Doğu Avrupa da popüler sağın güç kazanması tesadüf değil. Bu ülkelerde sosyalist dönemde hakim olan siyasi kültürün on onbeş yılda değişmesini beklemek safdillik olur. Doğu Avrupa’daki iktidarları seçenin halk olduğunu unutmamak gerekir. Bakalım AB Macaristan konusunda ne kadar ileri gidebilecek. AB’nin Macaristan ile girdiği mücadelenin sonucu Birlik’in özgürlük ve demokrasiyi koruyan bir sivil toplum örgütü olduğunu savunan Almanya ve Fransa’nın ne kadar samimi ve demokrat olduğunu gösterecek.