Evrensel yazarı Yücel Özdemir, Avrupa Parlamentosu'nun (AP), Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki üyelik müzakerelerinin geçici olarak dondurulması çağrısı yapan karar taslağını kabul etmesiyle ilgili olarak "Her şeye rağmen, AB’nin yönetici güçleri ve ülkeleri Erdoğan’ı karşılarına alıp ipleri koparma niyetinde değil. Erdoğan da bütün gücünü bundan alıyor. Bu nedenle esip gürlüyor. Başta Almanya olmak üzere pek çok AB üyesi ülkenin ekonomik, siyasi, askeri çıkarlarını bir yana bırakıp, demokrasi ve insan hakları için Türkiye ile ilişkilerini koparmayacağı ortada. Benzer bir durum ırkçı-yabancı düşmanı hükümetlerin kurulduğu Macaristan, Polonya’da da yaşanmıştı" görüşünü savundu.
Yücel Özdemir'in "AP kararın arkasında durabilecek mi?" başlığıyla yayımlanan (25 Kasım 2016) yazısı şöyle:
Strasbourg’da dün toplanan Avrupa Parlamentosu, Türkiye’deki otoriter gidişe karşı önemli bir karar aldı. Salı günü AP’de yapılan tartışmalara katılan parlamentodaki 8 fraksiyon temsilcisi, Türkiye’de temel hak ve özgürlüklere, hukuk devletine vurulan darbeler nedeniyle AB ile üyelik müzakerelerinin “dondurulmasını” talep etti.
Görüşmelerin bitirilmesinden, ekonomik ve siyasi yaptırımların uygulanmasına kadar kadar bir dizi değişik önerilerileri yapıldı. Ancak en geniş konsensüs, OHAL kaldırılıncaya kadar Türkiye-AB müzakerelerin dondurulması konusunda oldu. Hal böyle olunca parlamento tarafından karar önerisinin onaylanması da kolay oldu. Denilebilir ki; AP uzun zamandan beri ilk kez böylesine geniş bir uzlaşmayla karar alıyor. Çok farklı görüşlerde olan fraksiyonların değişik nedenlerle de olsa Türkiye’deki gelişmeler konusunda uzlaşması, bu fraksiyonların değil AKP/Erdoğan’ın başarısıdır! Karara Türkiye cephesinden verilecek tepkinin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle “Yok hükmünde” şeklinde olacağı ortada. Hatta üstüne tehdit ve santajlar savrulacak, “Herkes yoluna!” denilecek. Başka bir deyişle AP’nin vermiş olduğu mesaj tersten okunacak, yüksek perdeden tepkilerle ipler daha fazla gerilecek. Açıktır ki bugün Avrupa’da Türkiye ve Erdoğan/AKP için olumlu bir hava yok. Gelişmeler bütün kesimler tarafından korku ve endişeyle izleniyor. AP’de ilk tartışmanın yapıldığı gün 15 bin kamu çalışanın yeni KHK tararıyla işten atılması da var olan endişeleri büyüttü. Bir süre öncesine kadar Türkiye’nin AB üyesi olması için çabalayan, “İmtiyazlı Ortaklık” önerisine karşı çıkan Sosyal Demokratlar ve Yeşiller de artık eski tezlerini savunmuyor. Bu kesimler yıllardır Türkiye’nin AB ile yakınlaşmasının demokratikleşme sürecini hızlandıracağını savunuyorlardı. Bu nedenle, iplerin koparılmamasını istiyorlardı. Ama gelinen noktada onlar da havluyu atmış, pes etmiş görünüyor. Çünkü; Erdoğan/AKP’nin bir taraftan AB ile müzakereler yürütürken diğer taraftan AB’nin “en temel değerler” olarak ilan edilen basın, düşünce özgürlüğü ve hukuk devleti prensiplerini yok etmeye çalıştığını gördüler. Müzakerelerin başladığı 2005’ten bugüne kadar olarların özeti: Türkiye müzakerelerle hukuksal açıdan AB’ye yaklaştıkça, siyaseten AB’nin aydınlanmacı değerlerinden uzaklaştı. Dolayısıyla, AKP/Erdoğan çizgisi AB-Türkiye müzakerelerinin devam etmesini açıktan savunan kimseyi bırakmamıştır. Bu negatif Türkiye algısının sorumlusu elbette AP ya da AB değil, Erdoğan’ın kendisidir. Her ne kadar AP’nin aldığı karar tavsiye niteliğinde olsa da siyaseten güçlü mesajlar içeriyor. Genel olarak bütün Avrupa ülkelerinin parlamentolarının bakışını özetliyor ve izlenmesi gereken yol haritasına işaret ediyor. Bu yol haritasında, AKP/Erdoğan’ın temel hak ve özgürlüklere uymaması durumunda yaptırımların dozajının sertleştirilmesi de bulunuyor. Türkiye hükümetine geri adım attırmak için ileride maddi yaptırımların da gündeme gelmesi gerektiğini dile getiriliyor. Ama tavsiye niteliğindeki AP kararının asıl karar verici güç Avrupa Konseyi tarafından hemen kabul edilmeyeceği de ortada. Aralık ortasında toplanacak AB Zirvesi’nde Türkiye ile müzakerelerin nasıl devam etmesi gerektiği ayrıntılı ele alınacak. Büyük bir olasılıkla, AP’nin kararına da atıfta bulunularak, Erdoğan’a girdiği yoldan dönmesi çağrısı yapılacak. Ama ilişkilerin koparılmaması gerektiğine vurgu öne çıkacak. Herşeye rağmen, AB’nin yönetici güçleri ve ülkeleri Erdoğan’ı karşılarına alıp ipleri koparma niyetinde değil. Erdoğan da bütün gücünü bundan alıyor. Bu nedenle esip gürlüyor. Başta Almanya olmak üzere pek çok AB üyesi ülkenin ekonomik, siyasi, askeri çıkarlarını bir yana bırakıp, demokrasi ve insan hakları için Türkiye ile ilişkilerini koparmayacağı ortada. Benzer bir durum ırkçı-yabancı düşmanı hükümetlerin kurulduğu Macaristan, Polonya’da da yaşanmıştı. Bu durumda bir tek geriye, demokrasi ve insan haklarından yana bütün güçlerin başta Almanya olmak üzere tek tek AB ülkelerinin hükümetleri üzerinde baskıyı yoğunlaştırmak kalıyor. En çok da müzakerelerin dondurulması kararını alan Avrupa Parlamentosu’nun bunu yapması gerekiyor.