Açık Toplum Vakfı: Can Paker ile ayrılığın gerekçesi siyasi değil

Açık Toplum Vakfı: Can Paker ile ayrılığın gerekçesi siyasi değil
 
 
Açık Toplum Vakfı Mütevelli Heyeti, Can Paker' in "AKP'ye yakınlığı" gerekçe gösterilerek Yönetim Kurulu Başkanlığı'ndan uzaklaştırıldığı açıklamasını içeren haberlerin "son derece üzücü olduğunu" duyurdu. Heyetten yapılan açıklamada, Açık Toplum Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı'nın, Can Paker'in 10 yıl gibi uzun bir süre bu görevi yapması nedeniyle değiştirildiği vurgulandı.
 
Yönetim Kurulu Başkanlığı'nda yapılan değişikliğin "siyasi bir gerekçesi" olmadığının altı çizilen açıklamada Paker'le "tartışma yaşandığı" doğrulandı, ancak tartışmanın "Türkiye'deki basın özgürlüğü sorununun hangi öncelikle ele alınması" üzerinde çıktığı bildirildi.
 

Açık Toplum Vakfı Mütevelli Heyeti üyeleri İshak Alaton, Osman Kavala ve Murat Sungar'ın imzasını taşıyan "Açık Toplum Vakfı Mütevellileri'nden Kamuoyuna Duyuru" başlıklı yazılı açıklama aynen şöyle:

Açık Toplum Türkiye’de 2001 yılından beri faaliyet göstermektedir. Bu dönemde hayal gücünün sınırlarını zorlayan çeşitli suçlamalar ile karşı karşıya kaldık. Son dönemde bu temelsiz suçlamalara bir yeni iddia daha eklendi.

8 ve 9 Temmuz 2013 tarihli ‘Türkiye’ gazetesinde yer alan bu iddianın, kurucu mütevellilerimizden ve çalışmalarımıza bizzat, Yönetim Kurulumuzun ve Danışma Kurulumuzun başında bulunarak katılmış olan Sayın Can Paker’e atfen dile getirilmiş  olması, bizim için son derece üzücüdür.

Türkiye gazetesindeki haberde Sayın Paker’in, siyasi gerekçelerle Açık Toplum Vakfı yöneticiliğinden uzaklaştırıldığı iddiası  ifade edilmiştir. Halbuki, pek çok sivil toplum kuruluşunda olduğu gibi Açık Toplum Vakfı’nda da, Yönetim Kurulu başkanının düzenli aralıklarla değişmesi genel bir kuraldır. Sayın Paker’in, on yıl gibi uzun bir süre boyunca sürdürdüğü görevi bırakması meselesi de, asil olarak bu genel kural çerçevesinde gündeme gelmiştir.

Yeni başkanlık meselesi değerlendirilirken  dönemin Open Society Foundation yöneticisi Aryeh Neier ile Sayın Paker arasında  bir tartışma olduğu doğrudur. Ancak, bu görüş farklılığının Türkiye gazetesindeki haberde iddia edildiği gibi AK Parti'yle ilişkiler ekseninde ortaya çıktığı doğru bir değerlendirme değildir. Tartışma ağırlıkla Açık Toplum Vakfı’nın Türkiye’de basın özgürlüğü konusunu hangi öncelikle ele alması ile ilgili olmuştur.

 

'TESEV'e 7,5 milyon liralık fon sağlandı'

 

Open Society Foundation’ın en temel yönetim ilkesi, vakfın ”her hâl ve koşulda, belli bir parti, belli bir görüş ya da belli bir hükümetle özdeşleşmekten kaçınması” şeklindedir.

Dolayısıyla Açık Toplum Vakfı’nın, Türkiye’de herhangi bir hükümet yanlısı ya da karşıtı olması söz konusu olamaz.

Sayın Can Paker’in yönetimden ayrılmasıyla sonuçlanan nöbet değişiminden sonra da, Açık Toplum Vakfı ile, Sayın Paker’in yönetim kurulu başkanlığını yaptığı TESEV arasındaki işbirliği sürmektedir. Açık Toplum Vakfı, Türkiye’de faaliyet gösterdiği on iki yıl boyunca TESEV’e  yaklaşık 7,5 milyon TL’lik proje ve araştırma fonu sağlamıştır. Açık Toplum Vakfı, Danışma Kurulu'nun  desteklemeye değer gördüğü TESEV projelerine fon sağlamaya  devam etmektedir ve  Sayın Can Paker,  halen Açık Toplum Vakfı'nın mütevelli heyeti üyesidir. 

Türkiye gazetesindeki haberde kullanılmış olan, “Soros darbesi”, “kirli plan” ,“Açık Toplum Vakfındaki operasyon” şeklindeki ifadelerin gerçek durumu çarpıttığını düşünüyoruz. Bu konudaki hukuki haklarımızı saklı tutarak, kamuoyu ile şu noktaları paylaşmak isteriz:

Açık Toplum Vakfı, Türkiye’de açık toplumun gelişmesi için,  on iki yıl boyunca, 200’den  fazla projeye fon sağlayarak yürüttüğü çalışmalarını sürdürmektedir.

Türkiye’de, silahlı kuvvetlerin demokratik denetime tabi olması gerekliliği, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin sadece Türkiye’yi değil, Avrupa’yı ve dünyayı da açık toplum değerlerine daha kuvvetli bağlayacağı, hep bu çalışmaların gündeme getirdiği görüşler olmuştur.

Açık Toplum Vakfı öncülüğünde oluşan ve AB ile müzakereler için Avrupa nezdinde kamu diplomasisi yürüten Bağımsız Türkiye Komisyonu hâlâ faaliyetlerini yürütmektedir.

Türkiye'de temel hak ve özgürlüklerin kurumsallaşması, çağdaş hukuk normlarının yerleşmesi ve çoğulcu demokrasinin işlemesi, yani açık bir toplumun şartlarının gerçekleşmesi yönünde resmi ve sivil kuruluşlarla işbirliklerimiz sürmektedir.  

Bu çerçeveden bakıldığında, vakfın yönetimiyle ilgili olarak geçmişte  cereyan etmiş tartışmaları geride bıraktığımız inancıyla geleceğe ümit ve iyimserlikle baktığımızı kamuoyuna saygıyla duyurmak isteriz.