'Acil ihtiyaç: AKP’nin gitmesi'

'Acil ihtiyaç: AKP’nin gitmesi'

*Mehmet Altan

Bugün Türkiye’nin bir numaralı sorunu bence hiç tartışmasız AKP iktidarının kendisidir…

Bir siyasi parti olmaktan çıkıp, bir adamla avenesinin menfaat birliği için oluşturduğu bir örgüte dönüşen bu parti biraz daha iktidarda kalırsa, sadece hukuku, yargıyı, devleti değil; bizzat Türkiye’nin kendisini, toprağını, otlağını, ormanını, deresini de kaybedeceğiz.

Sadece devlet değil, ülke de harabeye dönecek.

AKP yönetiminin kumbarasına parayı atan, Türkiye’nin istediği yerinde istediği cehennemi yaratıp, istediği insanı öldürebiliyor artık.

xxxxxxxxxxxxxxxxx

Ordunun zirvesindeki generalleri de yanına alan AKP iktidarının, ‘legal görünümlü illegal yapı’ türünden hukuk dışı safsatalarıyla bütün muhalefeti sindirme planlarına girişmesinin yanı sıra bugün asker de AKP yandaşlarının ‘fedaileri’ haline geldi.

Unutmayın ki AKP’lilerle generallerin beraberce kayıtlara geçirdikleri ‘legal görünümlü illegal yapı’ gibi belirsiz bir tarifle Birleşmiş Milletleri bile ‘suç örgütü’ diye yargılayabilirsiniz...

Böyle bir tarifi ‘devlet siyaseti’ diye benimseyen bir yönetim, ordu iktidar ortaklığında bir faşist darbeyi gerçekleştiriyor demektir.

xxxxxxxxxxxxxxxxx

Yırcalı köyünde, ‘devletin jandarmasının’ nasıl bar fedaileri gibi davrandığını somut örneğiyle gördük.

AKP yandaşı bir şirketin ‘güvenlik elemanları’ zavallı köylüleri yerlerde sürükleyip, onları kelepçeleyerek ‘tutuklarken’, jandarma bu ‘illegal’ gücün ‘korumalığını’ yapıyordu.

Asayişi korumakla yükümlü ‘devlet görevlileri’, asayişi yok eden üniformalı özel bir grubun uyguladığı şiddetin destekçisi ve koruyucusu durumundaydı.

Bugüne kadar çok rezalet gördük ama jandarmanın ‘yandaş’ şirketlere ‘korumalık’ yaptığı bir ölçüsüzlüğü ve utanmazlığı sanırım ilk kez görüyoruz.

Asker-sivil ortaklığında yürütülen bir baskı rejimiyle karşı karşıyayız.

xxxxxxxxxxxxxxxxx

Asgari ücrete aylık 31 lira zam yapıldığı, insanların 35 lira gündelik için madenlerde çamurların içine gömülerek ölmeyi göze alacak kadar çaresiz kaldıkları bir ülkede, kendine 1 triyon 350 milyara saray yaptıran gözü kararmış bir şımarıklık, ülkenin her yanını talan edebileceğine inanıyor.

Bu gidişle bu ülkenin yakılmadık ormanı, kirletilmedik deresi kalmayacak.

Yoksul insanlar, bir ‘haksız kazanç makinesine’ dönüştürülen devletin yakıtını, ölerek sağlayacaklar.

xxxxxxxxxxxxxxxxx

‘AKP, istihbarat ve generaller’ üçgeninde Türkiye’yi boğmayı, talan etmeyi, insanları ölüme sürüklemeyi göze alan bir iktidar karşısında ne yapmalıyız?

Seçimlere sekiz ay var.

Muhalefet partileri, bu iktidardan kurtulmak için ne yapacaklarına kendileri karar versinler.

Ama biz, bu ülkenin vicdanlı insanları olarak kendimize bir yol çizebilir, gerçekleri, nasıl korkunç bir enkaz olmaya doğru gittiğimizi hep bir ağızdan anlatabiliriz.

Bu iktidarın meşru yollardan gitmesi için çalışmak, hepimiz için sadece hak ve helal değil, aynı zamanda kaçınılmaz bir görev artık.

xxxxxxxxxxxxxxxxx

Bu ülkenin Kürdü Türkü, Alevisi Sünnisi, cemaatçisi ateisti, solcusu sağcısıyla ‘dürüst’ bütün insanları, sadece devleti değil, üstünde yaşadığımız toprakları da bir barbar saldırısından korumak için elele verebiliriz.

Bugün önümüzde, ulaşmamız gereken demokrasi ve hukuk gibi acil bir amaç duruyor, bu amaca ulaşmak isteyen herkes talebini birlikte seslendirebilir.

AKP iktidardan gittikten, demokrasi ve hukuk tesis edildikten sonra herkes yeniden kendi pozisyona döner.

xxxxxxxxxxxxxxxxx

‘Barış’ sözcüğünün arkasında müthiş bir faşizm gerçekleştiren AKP’nin gerçek yüzünü ve oyalama taktiğini Kürtler de gördüler.

‘Bir özeleştiri olarak da kabul edilebilir ama Gezi’ye ve 17 Aralık’a destek olsaydık neler olabilirdi düşünsünler’ diyen Aysel Tuğluk’un ve daha da net konuşarak ‘Gezi Parkı olayı bir demokrasi gösterisiydi ve AKP, 'Gezi Parkı hükümeti devirmek için dış güçlerin yaptığı bir oyun, darbe teşebbüsü' dedi’ diyen Cemil Bayık’ın sözleri onların da gerçeğin farkına vardıklarını ortaya koyuyor.

Geçmiş geçti, yapılan hatalar yapıldı ama önümüzde herkesin ortaklaşa gerçekleştirebileceği işler var.

xxxxxxxxxxxxxxxxx

En yeni, en basit, en somut örneği söyleyeyim.

Altı bin zeytini jandarma korumalığındaki barbarlar tarafından kesilen Yırca köyü…

Bütün demokratik güçlerin katılımıyla orada ‘bir barış ormanı’ inşa edebiliriz, o köylülerin zeytinlerini yeniden dikebiliriz.

Böyle ortak bir çaba gerçekleşebilirse, ‘barış’ bir adada gizlice konuşan iki insanın dudağı arasından çıkıp topluma da somut olarak yayılır.

Birlikte bir zeytin ağacı diken Kürt’le Türk, o dostluğu bir daha o kadar kolay unutmazlar.

Türkiye’nin her yanı yeni bir Soma, yeni bir Yırca artık, devletin baskısı karşısında hayatlarını ve geleceklerini kaybeden bu insanların yanında durmak, onlarla omuz omuza vermek, bir ‘demokrasi cephesi’ halinde köyü, ağacı deresi, hayatı elinden alınan halkla birlikte mücadele etmek, hukuk ve barış için ‘direnmeyi’ bir söz olmaktan çıkartıp somutlaştırır.

xxxxxxxxxxxxxxxxx

Türkiye’nin her yanında elele verebiliriz.

Geçmişi, anlaşmazlıkları, görüş ayrılıklarını bir kenara bırakıp, ortak amaç için her yerde halkın, yoksulun, öldürülen madencinin, inşaatta hayatını kaybeden işçinin, deresi kurutulan köylünün, ağacı kesilen zeytincinin yanında durabiliriz.

Bu insanlara, iktidarın yandaş medyası ve istihbarat oyunlarıyla yaydığı yalanları gösterip, gerçekleri anlatabiliriz.

xxxxxxxxxxxxxxxxx

Türkiye’nin kabaca elli beş milyon seçmeninden yirmi milyonu AKP’ye oy veriyor.

35 milyon seçmen ise bu partiye oy atmıyor.

AKP’ye oy vermeyenler, verenlerden 15 milyon daha fazla.

AKP’ye oy veren herkesin vicdansız olduğunu düşünmek herhalde hakkaniyete sığmaz, onların arasında da bugünkü talan karşılığında bu ülkenin ve çocuklarının geleceğinin yok edildiğini anlayanlar siyasi görüşlerini değiştireceklerdir.

xxxxxxxxxxxxxxxxx

Ben, ‘geçmişte o da öyle yapmıştı ama o da bana şunu söylemişti’ gibi yersiz kaprisleri bırakıp, ülkeyi tümden yok eden asıl büyük tehlike karşısında ortak fikirsel bir zemin oluşmasının hayati olduğuna inanıyorum.

‘Seçimi kazanan her şeyi alır’ türünden çarpık bir anlayışla, seçimin bir süreliğine bir siyasi güce devleti yönetme hakkını verdiğini unutup, seçimleri kazananlara bütün devletin ve toplumun ‘eti senin kemiği benim’ diye hediye edildiğini sananlar, devletin içinde buldukları üniformalı ve üniformasız müttefiklerle bu ülkeyi bir harabeye çeviriyorlar.

Demokrasi, hukuk, yargı, devlet, adalet, ahlak ve belki de hepsinden önemlisi üstünde yaşadığımız topraklar için hepimiz meşru zemin içinde elimizden geleni yapmalıyız.

Herkes elinde ne varsa ortaya koymalı.

xxxxxxxxxxxxxxxxx

Türkiye’yi soyup soğana çeviriyorlar… Lafın gelişi değil, gerçekten soyuyorlar, üstelik sadece insanları değil, bitki örtüsünü, ormanlarını, akarsu rejimini bile soyuyorlar.

Böyle giderse bir süre sonra, Türkiye, ‘nükleer savaş sonrasını’ anlatan fantastik filmlerin anlattığı o korkunç kıraçlığa düşecek.

Yırca Köyünün muhtarı, gözyaşları içinde, ‘o zeytin boğazınızdan nasıl geçecek’ diyordu, ben ‘boğazdan’ geçecek o zeytinin bile artık bu topraklarda yetişmeyeceği bir döneme girmekte olduğumuzu söylüyorum.

xxxxxxxxxxxxxxxxx

Türkiye’nin en büyük ve en acil sorunu AKP iktidarının korkunç talanıdır.

Faşist yasalarla herkesi susturmaya çalışan dehşet verici paragöz bir çeteyle karşı karşıyayız.

Para için her şeyi yaparlar ve yapıyorlar.

Ne insanların, ne ağaçların ölümü önemli onlar için.

Türkiye, tarihinin hiç bir döneminde, halkını ve toprağını hedef alan böyle barbarca bir saldırıyla karşılaşmamıştı daha önce.

xxxxxxxxxxxxxxxxx

Demokrasinin tüm olanakları kullanılarak AKP iktidarının en kısa zamanda iktidardan uzaklaştırılması, halka gerçeklerin anlatılması lazım.

AKP’nin devrilmesini ve demokrasiyle hukukun tesisini isteyen herkesin bir araya gelip, bu barbarlar iktidarına karşı mücadele etmesi gerektiğine inanıyorum.

Birinci amaç AKP’nin iktidardan uzaklaştırılması olmalı.

Onlar gittikten sonra yarattıkları hasarı daha açık göreceğiz, o hasarın nasıl tamir edileceğini de yeniden herkes kendi görüşleri çerçevesinde tartışır.

xxxxxxxxxxxxxxxxx

Biraz daha oyalanılmasının, enerjik davranılmamasının, ezilen her grubun diğer ezilen gruplardan uzakta tek başına çare aramasının sürmesi halinde Türkiye bir daha yıllarca düzelemeyecek biçimde yaralanacak.

Faşist bir yönetimin saldırısına uğrayan her kesim bir araya gelerek demokratik bir cephe kurabilirse bu barbar iktidardan kurtulabiliriz.

Eğer bunu hemen yapmazsak, bir gün AKP iktidardan gittiğinde, Türkiye diye elimizde çorak bir toprak parçasıyla, yoksulların kayıp mezarları kalacak sadece.

*Bu yazı gazete360.com'dan alınmıştır