CHP Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, ekonomide 1994 ve 2001'den daha derin bir kriz olduğunu, iktidarın kriz yok diyerek enflasyon sepeti ile oynayarak, enflasyon verilerini hazırlayan yöneticiyi görevden alarak, hayat pahalılığını ve vatandaşın cebindeki yangını yok saymaya çalıştığını söyledi. "Ülkemiz bir açlık sorunu ile karşı karşıyadır asgari ücretli aç, asgari ücretin altında aylık alan emekli daha da aç, işsizlerin hali ise içler acısı" diyen Güzelmansur, "Türkiye’de günlük net asgari ücret 53 TL’dir. Vatandaş elektrik, doğalgaz, su ve toplu taşımaya günlük 16,5 TL ödüyor. Yani günlük gelirin 3’te 1’inden fazlası enerji masraflarına, faturalara gidiyor. Geriye kalan 36,5 TL ile ne alınabilir diye markete gittim. Bu gördükleriniz alınabiliyor. Bununla da 1 sabah kahvaltısı yapıyor, makarna ve yoğurttan oluşan 1 öğlen yemeği yiyor, akşama aç" diye konuştu.
CHP'li Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un açıklamaları şöyle:
"Değerli Basın Mensupları, Ülkemiz çok derin bir ekonomik krizin içindedir. Bu kriz 1994 ekonomik krizinden de 2001 ekonomik krizinden de daha derindir.
Döviz karşısında TL’nin değer kaybetmesiyle üretim maliyetleri arttı, kredi faizleri % 9-10’lardan %40’lara yükseldi, finansmana erişim zorlaştı, ekonomik faaliyetler daraldı. Bankaların kaynakları sınırlandı.
Bankalar ve varlık yönetim şirketlerindeki toplam batığa sürüklenen kredi miktarı 250 milyar liraya yaklaştı. Tüketici, konut, taşıt kredileri ile kredi kartlarından oluşan hane halkı borcu 570 milyar lirayı aştı. İcra dairelerindeki icra iflas dosyası sayısı 20 milyona dayandı. İşsiz sayısı 7 milyona ulaştı. Üniversite mezunu işsiz sayımız 2 milyon oldu.
İthalata bağımlılık hemen her alanda girdi maliyetlerini yükselterek üretici kesimi iş yapamaz hala getirdi. Yem fiyatlarının yüzde 70’in üzerinde artması hayvancılığı, besiciyi bitirdi. Gübre fiyatı yüzde 100 artarken buğdayın fiyatının yüzde 11.7 artması çiftçiyi ekemez hale getirdi. Demirin %100, çimentonun %65 artması inşaat sektörünü adeta çökertti. Ham maddesinin % 40'ı yurt dışından gelen ayakkabı imalatçısı perişan oldu.
Neredeyse tamamı ithal olan gazete ve kitap kâğıdındaki % 100 artış matbaaları ve yayınevlerini kepenk kapatmaya sürükledi. Hemen her gün bir şirketin konkordato ilanıyla karşılaşıyoruz.
Değerli basın emekçileri iktidar kriz yok diyerek, krizi psikolojik olarak nitelendirerek, enflasyon sepeti ile oynayarak, enflasyon verilerini hazırlayan yöneticiyi görevden alarak hayat pahalılığını, vatandaşın cebindeki yangını yok saymaya çalışıyor.
Bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta Ekim Enflasyon rakamları açıklandı. Yüzde 25,3… Bu TÜİK’in enflasyonu, vatandaşın gerçek enflasyonu ise %50’nin üstünde…
Kuru soğanda yıllık enflasyon %83, patateste %60, domateste %142, yumurtada %62…
Ocak, Nisan, Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında olmak üzere yılbaşından bu yana konutta elektrik fiyatlarına yapılan zamlarla vatandaşın elektrik faturası %44 arttı.
Yine doğalgaza yılbaşından bu yana 4 kez yapılan zamla vatandaş doğalgazı %30 daha pahalıya kullanıyor. Bugün dört kişilik bir ailenin ortalama elektrik ve doğalgaz faturası 273 TL’ye yükseldi.
Bakın değerli basın mensupları, Türkiye’de günlük net asgari ücret 53 TL’dir. Vatandaş elektrik, doğalgaz, su ve toplu taşımaya günlük 16,5 TL ödüyor. Yani günlük gelirin 3’te 1’inden fazlası enerji masraflarına, faturalara gidiyor. Geriye kalan 36,5 TL ile ne alınabilir diye markete gittim. Bu gördükleriniz alınabiliyor. Bununla da 1 sabah kahvaltısı yapıyor, makarna ve yoğurttan oluşan 1 öğlen yemeği yiyor, akşama aç...
Vatandaş et, süt, meyve, sebze alamıyor. Çocuğunun okul defterine, kitabına para ayıramıyor. Kıyafet alamıyor. Hijyen için gerekli temizlik malzemelerine parası kalmıyor.
Bunun intihara kadar giden psikolojik boyutları bir yana yetersiz beslenmenin yol açtığı hastalıklar da çok büyük bir tehlikedir… Bu hastane demek, doktor demek. Yani muayene katılım payı, ilaç katılım payı demek. Sağlık giderlerinin artması demek, gelirin erimesi demek, bu gördüklerinizi dahi alamaması demek…
Şimdi de size Finlandiya’daki en düşük ücretlinin 1 günlük geliriyle alabildiklerini göstereceğim. Neredeyse 1 aylık erzak alınabildiği için onu buraya taşımadık. Bu resimle göstermekle yetineceğim. Finlandiya’da en düşük ücretlinin bir günlük geliri 53 Euro'dur. Isınmasını da elektrikle karşılayan Finlandiya’da günlük elektrik kullanımı ortalama 1 Euro'dur. Kalan 52 Euro ile en düşük ücretli etinden sütüne, meyvesinden sebzesine, çikolatasından dondurmasına kadar istediği her türlü gıdayı alabiliyor. Elinde de 1 Euro'su kalıyor.
Batı bizi kıskanıyor mu bilmiyorum ama ülkemizdeki asgari ücretlinin Finlandiya’ya imrenerek baktığını net olarak söyleyebiliriz.
Asgari ücretli artık isyan etmektedir. Geçinemiyorum diye haykırmaktadır. Çocuklarıma bakamıyorum diye haykırmaktadır. Karnını doyuramıyorum diye haykırmaktadır.
Değerli basın mensupları, ülkemiz bir açlık sorunu ile karşı karşıyadır. Asgari ücretli aç, asgari ücretin altında aylık alan emekli daha da aç, işsizlerin hali ise içler acısı.
Buradan iktidara sesleniyorum, krizin yükünü esnafın, çalışanın, emeklinin üzerinden almak için;
Değerli basın mensupları başta enerji olmak üzere ülkemiz dışa bağımlılıktan kurtarılmadıkça, rant ekonomisi yerine üretim ekonomisi hayata geçirilmedikçe, israf ve şaşaadan vazgeçilmedikçe, liyakat yerine sadakat tercih edildikçe, demokrasinin kurumları, kuralları zedelendikçe, vatandaş açlığa mahkûm olacak, mutfağın yangını sönmeyecek.