Adnan Oktar ve grubuna ilişkin hazırladığı "Turnike" adlı kitaba ilişkin konuşan gazeteci Hakan Erol, geçen haftalarda Adnan Oktar ile aynı karede fotoğrafları medyaya yansıyan Acun Ilıcalı için, “Cemaatin içinde olduğu dönemde epey aktif bir rol üstleniyor. Etkin pişmanlıktan yararlanarak itirafçı olanlar, müştekiler veya hiçbir suçu kabul etmeyip, hala cemaatlerini savunan örgüt üyeleri, Acun’un ismini bolca veriyorlar” dedi.
Sol gazetesinden Ali Ufuk Arikan’a konuşan Hakan Erol, “Kitapta işlediğin konulardan biri ‘Oktarcı ünlüler’ oldu. Adı bu haberlerle sık sık anılan isimlerden birisi AKP ile de yakın ilişkileriyle bilinen Acun Ilıcalı. Hem Acun'un hem diğerlerinin nasıl bir bağı ve ilişkisi vardı bu cemaatle?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Evet, kitabın bir bölümü “Ünlüler” adını taşıyor. Bu bölümde bu cemaate öyle ya da böyle bir şekilde bulaşmış, “müritlik” yapmış, özel misyonlar üstlenmiş veya bilerek ya da bilmeyerek etkinliklerine katılmış birçok ünlü isim bulunuyor. Ünlü isimler arasında Acun Ilıcalı elbette baş sırada yer alıyor.
Acun Ilıcalı cemaatin içinde olduğu dönemde epey aktif bir rol üstleniyor. Etkin pişmanlıktan yararlanarak itirafçı olanlar, müştekiler veya hiçbir suçu kabul etmeyip, hala cemaatlerini savunan örgüt üyeleri, Acun’un ismini bolca veriyorlar. Öyle ki, bu isimlerin bir kısmı Acun’ın lise arkadaşı aynı zamanda. Kendilerini cemaatle ve Oktar’la tanıştıranların Acun olduğunu da ifade ediyorlar. Kitap, bugüne kadar Acun’un cemaatle bağlantılarını hiç olmadığı kadar açık şekilde ele alıyor.
Yalnızca Acun’la da bitmiyor tabii ki ünlüler… Bu bölümde birçok isim bulunuyor. İlk kez yayımlanan fotoğraflar var… Yalnızca şöyle bir şey söyleyeyim; çok ünlü bir şovmen Oktar’la fotoğraf çektirebilmek için yanıp tutuşuyor ve hasta yatağında cemaat üyelerinden çiçek göndermelerini bekliyor. Bu kadarı bile yeterli sanırım…
Bu kısımda tabii ki bir de başka başka ünlülerin üstlendikleri “misyonlar” da yer alıyor.”
Hakan Erol, “Gülen Cemaati yıllardır imza attığı türlü operasyonlar ve iktidarla yakın ilişkisiyle hayli yakından bilinen bir gerici örgütlenmeydi. Oktarcılar ise ‘kedicik’ imajı üzerinden pek ciddiye alınmayan, diğer yandan da evrim karşıtlığı gibi bir misyonla hareket eden bir yapı izlenimi veriyordu. Kitap çalışması sonrası bu cemaatin gerçek işlevine ilişkin neler söylersin?” sorusuna da şöyle yanıt verdi:
“Zaten sıkıntı da buradaydı. Herkes ‘kediciklerin’ kahkahasında kayboluyordu. Birçok kişi tehlikeyi görmüyor, bu cemaatin kendi halinde eğlendiğini sanıyordu. İşi magazinleştirenler, bu memlekete çok büyük kötülük yaptıklarını çok sonradan anladılar. Unutulmasın, her cemaatin mutlak amaçları vardır. Oktarcıların da vardı. Evrim karşıtlığı da kuru bir bilim düşmanlığı değildi. Okullarda evrim karşıtlığı üzerinden verilen konferanslar, aynı zamanda öğrencileri tuzaklarına düşürmek için de kullanılıyordu.
Kitabı noktaladığımda, yazdıklarımın henüz daha bir yolun başlangıcı olduğunu gördüm. Türkiye’de her cemaat yapılanması tehlikelidir ancak bir adım öteye götürerek söylemek isterim ki, Oktar cemaati, FETÖ’den sonraki en güçlü ve en tehlikeli olanıydı.
Bakınız, hiç gizlenmediler, hiç saklanmadılar. Bugün bir tarikat kendini saklar. Tepki çekeceğinden korktuğu için daha gizli hareket eder, kendini ya da üyelerini göstermez. Belirli sınırlar içinde gelişir, büyür. Kabaca böyledir. Oktar cemaatinde ise durum bunun tam tersi. İşin bu kısmı çok kritik… Kitap işte tüm bu karanlığın üzerindeki sis bulutlarını dağıtmayı amaçlıyor. Ben yalnızca görevimi yaptım; yazdım, artık Turnike, yarının aydınlık Türkiyesi’ni savunan okurun elinde yükselecektir.”
Röportajın tamamını okumak için tıklayın.