Henüz 7 yaşındayken babasının cinsel istismarına maruz kaldığını annesine ve uzmanlara çizdiği resimlerle anlatan kız çocuğu, rahat nefes alabilecek. Küçük kızın annesinin verdiği uzun hukuk mücadelesi sonunda 50 yıl hapis cezası alan baba, istinaf mahkemesinin bu kararı sadece bozmasıyla sadece dört ay sonra tahliye edilerek, küçük kızı yeniden görme hakkı elde etmişti. Hukuk mücadelesine yeniden başlayan annenin çabaları sonunda, yeniden yapılan yargılamada baba tekrar 50 yıl hapse mahkûm edildi. Cezası, yasaya göre verilebilecek en yüksek hapis cezası olan 30 yıl hapse çevrilen baba, mahkeme tarafından yeniden tutuklandı. İstinaf mahkemesi ya da Yargıtay kararı yeniden bozmaz ve tahliye kararı vermezse, babanın cezası kesinleşecek.
Küçük kız, ağabeyi ve annesinin birlikte verdikleri hukuk mücadelesi, 2014'te başladı. Anne A.Ş., 2014'te, mühendis eşi C.Ö.K.'den anlaşmalı olarak boşandı. İki çocuğun velayeti annede kaldı ve babalara da çocukları görme hakkı verildi. Aynı yıl temmuz ayında çocuklar 1 ay babalarının yanında kaldı. Döndüklerinde A.Ş., küçük kızının bedenindeki morlukları fark etti. Güçlükle konuşan çocuk, o güne kadar yaşadıklarını babasının, "Anneni öldürürüm" tehdidi nedeniyle anlatmadığını söyleyerek, dehşeti anlatmaya başladı. Anne, hemen suç duyurusunda bulundu.
7 Ağustos 2014 tarihli ilk soruşturma, kanıt yetersizliğinden hemen kapatıldı. Ardından İstanbul'da suç duyurusunda bulunuldu. Kız burada yaşadıklarını anlattı ama İstanbul Başsavcılığı takipsizlik kararı verdi. Gerekçe, yine delil yetersizliğiydi. Bu karara yapılan itirazı ise İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliği reddetti.
Daha o dönemde, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, çocuğun babası tarafından cinsel istismara maruz bırakıldığını açık bir biçimde ortaya koyan, baba ile ilişki kurmasının uygun olmadığını bildiren bir rapor hazırlamıştı.
Anne, bu raporla, yeniden Ankara Başsavcılığı'na başvurdu. Savcılık, yetkisizlik kararı vererek babanın bulunduğu İstanbul'a gönderdi dosyayı. İstanbul Başsavcılığı ise "Daha önce de başvuru yapmışsınız, mükerrer suçlama, kovuşturmaya yer yok" kararı vererek dosyayı yeniden kapattı. Bu karara yapılan itirazı da İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği reddetti.
Anne, hukuki süreçlerin garip işlediğini fark etmişti. Çalmadık kapı bırakmadı. Avukatlara gitti, derneklere, bakanlıklara, Hakimler Savcılar Kurulu'na… Cumhurbaşkanlığı'na, Emine Erdoğan'a, bakanlara mektup yazdı. Nihayet Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı dosya ile ilgilenmeye başladı. Bakanlığa bağlı rehabilitasyon merkezi ve Yenimahalle Devlet Hastanesi Çocuk İzlem Merkezi de bu süreçte çocuğun cinsel istismara maruz bırakıldığına dair kuvvetli şüphe olduğu, çocuğun babayla görüştürülmesinin uygun olmayacağı yönünde rapor hazırladı.
Anne, yeni raporlarla üçüncü kez Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına başvuru yaptı. Yine yetkisizlik verildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da yeni raporlara rağmen yeniden "Kaydınız mükerrer, kovuşturmaya yer yok" kararı verdi. İtiraz yeniden İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği tarafından reddedildi.
Yargıtay'a, Anayasa Mahkemesi'ne kadar gidildi ama hiçbir başvurudan sonuç alınamadı.
İki yıl sonunda, Adalet Bakanlığı'nın "Kanun yararına bozma" kararı vermesiyle İstanbul Başsavcılığı nihayet baba hakkında iddianame hazırladı.
Küçük kız, defalarca ifade vermek zorunda kaldı, yaşadığı psikolojik sorunlara rağmen mahkeme heyetine de ifade verdi.
Yargılama tam 3 yıl sürdü. Bu süreçte, baba C.Ö.K., hiç tutuklanmadı. Anne ve avukatı Tülay Bekar'ın hukuki girişimleri hep devam etti. 2014'te ayrı bir başvuru yaparak, babanın kızı görmesine yasak konulması sağlanabildi. Yargılama süresince kızın tek güvencesi de bu oldu.
Nihayet, 10 Temmuz 2019'da karar çıktı. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, zincirleme cinsel istismar suçundan babaya, 60 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Mahkeme, indirim yaparak cezayı 50 yıl 7 ay 15 gün olarak belirledi. Hapis cezası 30 yıldan fazla olamayacağı gerekçesiyle de nihai ceza 30 yıl olarak belirlendi. Tam 5 yıl boyunca elini kolunu sallayarak savcılıklara, mahkemelere gelen, eski eşini suçlayan, konuyu gündeme getiren herkesle ilgili suç duyurularında bulunan baba, nihayet hükümle tutuklandı. Ancak nedense baba için hukuki süreçler, 5 yılı bulan hukuki süreçlerden çok hızlı işlemeye başladı.
Karardan sadece iki ay sonra, bir dosyayı neredeyse bir yılda karara bağlayan istinaf mahkemesinden çarpıcı bir karar çıktı. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25. Ceza Dairesi, rekor hızda verdiği kararda, şaşırtıcı bir yoruma da imza atarak yargılamayı durdurdu. İstinaf mahkemesi, 31 Ekim tarihli kararında 2017'de KHK ile yapılan bir değişikliği işaret etti. Bu değişikliğe göre, daha önce takipsizlikle kapatılan dosyalarla ilgili dava açılabilmesi için sulh ceza hakimliğinden onay alınması gerekiyordu. İstinaf, bu izin alınmadığından yargılamanın durmasına hükmetti. Üstelik, karara, 'kesin nitelikte' şerhi düşüldü ve Yargıtay yolu da kapatıldı.
Oysa dava 2017'den önce açılmıştı ve açıldığı dönemde sulh ceza hakimliğinden izin alınması şartı yoktu. Görevli mahkeme de yargılama sürerken izin alma gereği duymamıştı. Baba, 22 Kasım'da tahliye edildi. 50 yıl ceza almış sadece 4 ay tutuklu kalmıştı.
Tahliye edilen baba, kızı yeniden görme hakkı da elde etti. Ancak anne, zaten sorunlar yaşayan kızını, babasıyla görüştürmemek için bütün hukuk yollarını kullandı. Avukatı Tülay Bekar ile birlikte süreci hızlandırmak için elinden ne gelirse yaptı. Yaklaşık 1,5 yıl süren bu mücadeleden sonra, sulh ceza hakimliğinden izin alınarak, yargılama yeniden başlatıldı. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, heyet değişikliği olmasına rağmen ilk kararını tekrarladı ve babayı önce 50 yıl hapse mahkum etti daha sonra bu cezayı verilebilecek en yüksek ceza olan 30 yıla çevirdi. Baba, hükümle birlikte yeniden tutuklandı.