Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Altılı Masa’nın 28 Kasım’da açıkladığı 84 maddede değişiklik öngören Anayasa teklifini değerlendirdi. Bozdağ, “İşin özü, parlamenter sisteme geri dönme kılıfı adı altında güçlendirilmiş vesayet sistemine geri dönmektir. Koalisyonlara, istikrarsızlığa, krizlere, darbelerin, muhtıraların, darbe teşebbüslerinin olduğu Türkiye'ye geri dönmektir" dedi.
Bozdağ, Adalet Bakanlığı'nda düzenlenen "Engelsiz Adalet Çalıştayı"nın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Altı muhalefet partisinin anayasa değişikliği çalışmasının açıklandığının hatırlatılması üzerine Bozdağ, önerilerde yeni bir şeyin bulunmadığını belirtti.
Halkın hür iradesiyle seçimlerde iktidar olma ümidini kaybeden siyasi partilerin vesayet odaklarıyla ya da pazarlıklarla halktan alamadıkları, bundan sonra da alamayacakları iktidar yetki ve görevini Ankara'da alabilme ümidiyle parlamenter sisteme geri dönmek istediğini ifade eden Bozdağ, şöyle devam etti:
"Yürütüme organını doğrudan seçme hakkını Türk halkından geri almak istiyorlar. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde cumhurbaşkanı yürütme organıdır, yürütme organını doğrudan Türk halk seçmektedir. Bu yetkiden korkuyorlar. Türk halkına güvenmiyorlar. Türk halkından bu yetkiyi alamayacaklarına dair endişe taşıyorlar. O yüzden halkın sahip olduğu yürütme organını seçme hak, yetki ve gücünü halktan almak istiyorlar."
Bakan Bozdağ, altı muhalefet partisinin millete güvenmediğini, milletten iktidar yetkisini alma umudunu kaybettiğini vurguladı.
"Milletimizin kendisine verilen yetkiyi ve gücü, milletten umudunu kesmiş, millete güvenmeyen o siyasilerin doğrultusunda bunlara vereceğine inanmıyorum." diyen Bozdağ, Türk milletinin milli iradeyi zayıflatan her düşünce ve teşebbüsün karşısında olduğunu söyledi.
Bakan Bozdağ, şöyle devam etti:
"Bu değişiklik, çok net söylüyorum milli iradeyi zayıflatan, milli iradenin elindeki gücün bir kısmını milli iradeden gasp etmek isteyen bir öneri içeriyor. Türk halkı, bu değişime izin vermeyecektir. Hiçbir zaman Türk halkının elinden yürütme organını doğrudan seçme hak ve yetkisi alınamayacaktır. Ne altılı masanın buna gücü yeter ne de onlara destek veren başka çevrelerin buna gücü yeter. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem kılıfı ya da adı altında güçlendirilmiş vesayet sisteminin yeniden ihyası yapılmak istenmektedir. Çok net şekilde, burada halkın iktidar kurduğu, iktidar değiştirdiği, sandıkta güvenoyu verdiği düzenden vazgeçilerek, parlamentonun içinden başbakanın çıktığı, parlamentonun güvenine dayandığı, başbakanını cumhurbaşkanının belirlendiği parlamenter sisteme dönüş bu. Burada baktığınızda başbakan kim, parlamenter sistemde belli değil. Halk milletvekili seçiyor. Başbakanı kim seçiyor, cumhurbaşkanı seçiyor. Bakanları da başbakan seçiyor, cumhurbaşkanının onayıyla atanıyor. Cumhurbaşkanı üzerinden bir dizayn yapılıyor parlamenter sistemde, şimdi aynı şeyi yeniden getiriyorlar. Kirli pazarlıklar, vekil transferleri, tehdit, şantaj ve başka başka milletin onaylamadığı yol ve yöntemlerle iktidar olma, devirme olaylarını parlamenter sistemde Türkiye çok yaşadı."
Bakan Bozdağ, milletten iktidar alma umudunu kesenlerin yüzde 1 ile de olsa iktidarın bir yerinden tutunabilme ihtimaline yatırım yaptığına işaret etti.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin, güçlü iktidar oluşturan, siyasi istikrar kuran bir sistem olduğunu aktaran Bozdağ, Türkiye'nin istikrarsızlıktan ve zayıf iktidarlardan çok çektiğini bildirdi.
Bozdağ, 20 Kasım 1991'den AK Parti'nin iktidar olduğu 18 Kasım 2002'ye kadar geçen süreçte Türkiye'de 9 hükümetin kurulduğunu, bu dönemde iki büyük ekonomik kriz ile 28 Şubat post modern darbesinin yaşandığını hatırlatarak, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden parlamenter sisteme dönüşün bir başka anlamı da koalisyonların olduğu, siyasi istikrarsızlığın olduğu, zayıf iktidarların olduğu Türkiye'ye hasretle yeniden dönme iradesi ortaya koymaktır. Geçmişte bedelini ödediğimiz bir sisteme dönmenin kimseye bir faydası yoktur, olmayacaktır. Bunu hepimizin görmesinde fayda vardır." diye konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin güçlü lider istediğine işaret eden Bakan Bozdağ, parlamenter sistemin güçlü lidere ihtiyaç duymadığını dile getirdi.
Bakan Bozdağ, şöyle konuştu:
"Tayyip Bey gibi güçlü bir lider çıkaramayan, böyle bir liderle de milletin huzuruna çıkamayacağını gören altılı masa, güçlü lider aramayan, milletin yüzde 50+1 oyuna ihtiyaç duymayan, yüzde 10'u da yüzde 20'yi de yerine göre yüzde 30'u da yüzde 1'e de iktidarın bir parçası yapma ihtimali barındıran parlamenter sisteme dönmek istiyorlar. Bu da milletin hayrına değildir. Öneriye baktığınız zaman cumhurbaşkanını halk seçiyor. Şimdi düşünün bir ülkede cumhurbaşkanı yüzde 50+1 oyla halkla seçildi ama koalisyon var, başbakan da yüzde 20'yle, 25'le başbakan. Ne olur orada? Yetkiyi halktan alan bir cumhurbaşkanı var arkasında yüzde 50+1 belki daha da çok fazla halk oyu var, destek var ama arkasında yüzde 20 destek olan bir başbakan var. Şimdi bu ayrı meşruiyet tartışmaları başlatacağı gibi öte yandan da cumhurbaşkanını sembolik hale getirmek isteyenlerin hedefine de hizmet etmez. Bunun anlamı cumhurbaşkanıyla hükümet arasında tartışmadır. Hükümet arasında krizdir. Pek çok konuda pek çok meselede cumhurbaşkanıyla hükümeti karşı karşıya getirmektir."
Altılı Masa'nın yapılacak düzenlemeyle ne tür sonuçlar doğuracağı konusunda yeteri kadar hesap yaptığı kanaatinde olmadığının altını çizen Bozdağ, parlamenter sisteme geri dönme hayalinin kurulduğunu belirtti.
Bozdağ, şu ifadeleri kullandı:
"İşin özü, esası, parlamenter sisteme geri dönme kılıfı adı altında güçlendirilmiş vesayet sistemine geri dönmektir. Koalisyonlara, istikrarsızlığa, krizlere, darbelerin, muhtıraların, darbe teşebbüslerinin olduğu Türkiye'ye geri dönmektir. Türkiye'nin sorunlarını çözmek yerine, kendi aralarındaki kavgalara vakit ayıran liderlerin olduğu bir Türkiye'yi umut olarak milletin önüne sunmaktır. Eski Türkiye'yi Türk milletinin önüne umut olarak kimse koyamaz. Türk milleti eskiyi de yaşadı, bugünü de yaşadı. Umut yeni şeyler ortaya koymaktır. Bunların yeni şeyi ortaya koyduğu yok."
Altı muhalefet partisinin anayasa değişikliği hükümleri arasında "Bireysel başvuruda, bir temel hakkın ihlalinin kanun veya kanun hükmünde kararname hükümlerinden kaynaklandığı kanaatine varılması halinde, Genel Kurulca bu kanun ya da kanun hükmünde kararname hükmünün iptaline karar verilebilir." maddesinin yer aldığının belirtilmesi üzerine Bozdağ, şunları kaydetti:
"Bu önerinin net sonuçlar doğuracağını, bu öneriyi hazırlayanlar eminim yeterince hesap etmemişlerdir. Anayasa Mahkemesi, anayasaya göre kanunların ve cumhurbaşkanı kararnameleriyle iç tüzüğün anayasaya uygunluk denetimini yapar, şekil ve esas bakımından. Şimdi bunun dışında bir denetim yapmaz. Bir de vatandaşlarımız, defi yoluyla bir davada kanun hükmünün anayasaya aykırı olduğuna inanırsa ve bunu da mahkeme ciddi görürse mahkemenin müracaatı üzerine de Anayasa Mahkemesi bunu görüşüp iptal edebilir ama bu düzenleme, bu değişiklik önerisi eğer kabul görürse bireysel başvuruya geldiği zaman Anayasa Mahkemesine eğer burada hak ihlali kanundan kaynaklanıyorsa o kanunu doğrudan iptal etme hakkı veriyor. Yani başvuru şartı bile yok. 'Ben baktım, bu kanunu beğenmedim, iptal ediyorum.' Yani bu yargısal aktivizmin önünü açar. Anayasa Mahkemesi, Meclisimizin yasama yetkisini buradaki bu yöntemi kullanarak daralttıkça daraltır. Ne yaptıklarını bilmiyorlar. Anayasa Mahkemesini Meclisin yerine neredeyse taşıyacak, sınırı belli olmayan çok geniş bir yetkiyi Anayasa Mahkemesine veriyorlar.
Öte yandan cumhurbaşkanının siyasetle iştigalinden korkuyorlar. Siyasetçiler kötü adam. Mahkemeler iyi adam, kurullar, kurumlar iyi, siyasi kurumlar, siyasetçiler kötü. Madem siz bu kadar kötüsünüz, niye siyaset yapıyorsunuz? Siyasete ve siyasetçilere, milletin seçtiği parlamentoya bu kadar inancınız zayıf, o zaman parlamentoda ne işiniz var? Yani bir defa hepimizin durduğu yeri iyi görmesi lazım. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru yoluyla kanunları iptal etmesi yetkisiyle donatılması çok net söylüyorum, Anayasa Mahkemesi'nin Meclisimizin yasama yetkisini her geçen gün daraltması ve yargısal aktivizme dönük bir değişime yol açması çok kuvvetle muhtemeldir. Bu doğru bir iş değildir. Yani bunun millete de devlete de Altılı Masa'ya da hiçbir hayrı yoktur. Öyle zannediyorum ki iyi olur diye birileri söylemiş olabilir ama sonuçları asla iyi olmaz." (AA)