Adalet Bakanı Kenan İpek, Fethullah Gülen'in iadesi amacıyla çıkarılan yakalama kararlarının bakanlığa ulaştığını ve iade için dosya hazırlıklarına başlandığını açıkladı. "Kırmızı bülten talebinde bulunulmayacak" demiyorum, tartışıyoruz" ifadelerini kullanan Bakan İpek, "Önümüzdeki günlerde somut adımlar atılır" dedi.
Kenan İpek’in Sabah’tan Ersan Atar’ın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
Fethullah Gülen'in iadesi ile ilgili süreç nasıl yürüyor?
Mahkemelerin verdiği yakalama kararları Bakanlığımıza yeni ulaştı. Uluslararası Hukuk Genel Müdürlüğü'ndeki arkadaşlar çalışıyor. Önümüzdeki günlerde somut adımlar atılır.
Kırmızı bülten talebinde bulunulacak mı?
Interpol, kendi tüzüğünden hareketle Ergenekon, Balyoz gibi "örgüt" soruşturmalarında ret kararları vermişti. Aynı cevabı bu iki savcı (Zekeriya Öz ve Celal Kara) için de verdi. Onların öyle bir yaklaşımı var. Aramızda tartışıyoruz. "Kırmızı bülten talebinde bulunulmayacak" demiyorum, tartışıyoruz.
Fethullah Gülen'in iadesinin hızlandırılması için örgüt suçu kapsamı dışındaki suçlardan mı talepte bulunulacak yoksa terör örgütü lideri olarak mı iadesi istenecek?
Şu anda tüm seçenekler tartışılıyor. Ülkemiz adına en doğru olanı yapmaya çalışıyoruz.
Savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara için Interpol, "Böyle bir örgüt tanımıyorum" dedi. Türkiye, "farklı suçlardan iade edilsin" talebinde bulundu gelişme yaşandı mı?
Bu iki isim için Almanya'dan adli yardım çerçevesinde iade talebinde bulunduk. Henüz resmi cevap gelmedi. Geçenlerde Almanya Büyükelçisi ziyaretime geldi, talebimizi yine ilettim. Elimizdeki son bilgi, Almanya'da olduklarına dair.
Almanya'ya "siz sorgulayın" veya "ekip gönderelim orda sorgulansınlar" gibi bir talep iletildi mi?
Almanya'dan, "Şurada" diye bir cevap gelmediği için bir şey söyleyemiyorum. Almanya, "İade etmiyoruz" da demedi. Adli yardım talebinin mahiyeti iade amaçlı. Mahkemelerden verilmiş yakalama kararları var ve biz bunların uygulanmasını istiyoruz.
Suruç ve Ankara patlamalarından sonra yürütülen soruşturmalarda nasıl bir tablo görüyorsunuz?
Suruç ile Ankara bağlantılı. Şu anda Doğu'da, Güneydoğu'da devam eden terörle bağlantılı. Bu hadise çok boyutlu, örgütlerin bir amaç birliği içerisinde hareket ettiğini görüyorum. Hatta Suriye'deki örgütlerin bu işlerin içerisinde olduğu, sadece DAEŞ, PKK değil, paralel yapının da buna dahil olabileceğini düşünüyorum. Olayları; Suriye'den ve Suriye'nin kuzeyinin dışında değerlendirmek mümkün değil. Buraya bakarsanız PKK'yı görürsünüz, Suriye'ye bakarsanız DAEŞ'i görürsünüz. Bu tartışmaları Türkiye ile ilişkilendirirseniz, paralel yapıyı görürsünüz. Hele seçim öncesi 100 canın alındığı bu menfur saldırı hepsinin işine yarayan bir hadise.
İlerleme Raporu'nda ifade özgürlüğü ve yargı bağımsızlığına dair değerlendirmeler var ancak size göre en belirgin haksızlık nedir?
Raporda 'Yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkesi zedelenmiştir. Hakimler ve savcılar, siyasi baskı altına sokulmuştur' iddiasına yer veriliyor. 'Hükümet, devlet içerisindeki sözde paralel yapılanmaya karşı mücadeleyi aktif şekilde sürdürmüş, zaman zaman yargı bağımsızlığını ihlal etmiştir' deniyor. "Sözde paralel yapı" ne demek? Bu bilgileri kimden almışlar. Yani bu ifadeyi nasıl kullanırsınız ya! Böyle genel ifadelerle Türk yargısını böyle töhmet altında bırakmak doğru değil. Sözde paralel yapılanma... Ne demek yani sözde paralel yapılanma?
Peki bu tespiti neye göre yaptılar sizce?
Benim kanaatim paralel yapı bu raporun hazırlanması sürecinde etkili olmuş. Bu yapıya yönelik yürütülen soruşturmalarla, kovuşturmalarla ilgili etkili olmuştur. Ben böyle görüyorum.
Başkanlık sistemi tartışmaları var. Bu sistemin kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığına yansıması nasıl olur?
Başkanlık sistemi kuvvetler ayrılığı ilkesine ters değil. Hatta daha da güçlü olabilir. Çeşitli modeller tartışılıyor. Halkoyu ile seçilen bir cumhurbaşkanınız olduktan sonra o adımı atmak gerektiğini düşünüyorum. Adımın zamanını, zeminini bilemem ama o adım atılmalıdır. Eğer atılmaz ise farklı sorunlar ortaya çıkar endişesi var, ben de bu endişeyi taşıyorum. Burada balansı iyi tutturmak lazım.
Yargı kararı ile kayyum atanan bir holding var. Holding bünyesinde de medya kuruluşları... Bu noktadan hareketle "özgür basın" tartışması yürütülmesine ne diyorsunuz?
Paralel yapı bunları (paralel medyayı) hep kullandı zaten. Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarından başlayalım. Sanki o soruşturmaların sesi gibiydiler. Kayyum ataması yargı kararı ile yapıldı, denetimleri de hakim tarafından yapılıyordur.