Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, hâkim ve savcıların demokrasi nöbetine devam ettiğini söyleyerek, "FETÖ davaları 2018 yılında artık Türkiye gündeminden düşecek" dedi.
Sabah’tan İsa Tatlıcan’a konuşan Adalet Bakanı'nın açıklamaları şöyle:
-Bazı akıllı telefon uygulamaları üzerinden kullanıcıların Bylock'a yönlendirildiği ve bazı insanların FETÖ tarafından mağdur edilmeye çalışıldığı yargı kararı ile ortaya çıktı. Bu süreçten biraz bahseder misiniz?
Bylock FETÖ terör örgütünün bir haberleşme aracıdır. Bu mahkeme kararı ile sabittir. BYargıtay da bu kararı onaylamıştır. Yargıtay da teknik olarak hiçbir şüpheye yer olmayan kesin bir delil olarak kabul etmektedir. Mahkemeler de kendilerine ulaşan deliller doğrultusunda bu konuda bir yargılama yapıyor. Bu konuda birtakım şikâyetler geliyordu. Bir soruşturma başlatıldı ve soruşturma neticesinde bir sonuca ulaşıldı. Bylock'a erişen numaralar üzerinden bir araştırma yapıldı. Kendi irade ile mi gitmiş yoksa birtakım programlarla mı Bylock'a erişilmiş. Yargı, bazı akıllı telefon uygulamaları üzerinden Bylock'a yönlendirildiğini ve bunun firari FETÖ elemanlarının bir kumpası olduğunu ortaya çıkardı.
-Peki FETÖ üyeleri bu kumpası neden kurdular sizce?
Gerçek FETÖ'cüleri gizlemek, Bylock kullanıcısı FETÖ'cüleri perdelemek için yapılan bir kumpas olduğu anlaşılıyor. Yargı, FETÖ'nün bu oyununu da bozmuştur. Mağdur olanlarla gerçek FETÖ'cüleri ayırmıştır. Bu mağduriyete sebebiyet veren ise FETÖ'nün kendisidir. Bylock delili bence hala FETÖ davalarının en büyük kanıtı.
-Son gelişmelerin Bylock delilini sulandırmasından endişe ediyor musunuz?
FETÖ'nün son kumpası Bylock'un FETÖ davalarında en önemli delil olduğunun bence kanıtı. Bylock delilini çeşitli uygulamalarla karartmaya çalışanlar FETÖ mensupları. Bylock delili üzerindeki şüphelerden arındırılmış oldu. Şimdi bu konuda dezenformasyonu yapanlara dikkat edin. Bu dezenformasyonuda FETÖ'cüler yapıyor. Bu yapının tehlikeli sulandırma teşebbüsü olmuş ama buna müsaade edilmemiştir. Bylock delil olmaktan çıkmadı. Sadece bu delil sulandırma amaçlı kumpas farkedilerek ortadan kaldırıldı. Aslında 15 Temmuz sonrası FETÖ'nün en büyük kumpası bu şekilde titiz bir çalışmayla açığa çıkarıldı.
-Peki FETÖ kumpası ile Bylock'a yönlendirildiği ortaya çıkan 11.480 kişinin tamamının suçsuz olduğunu söyleyebilir miyiz?
Bylock FETÖ terör örgütü üyesi olmanın tek delili değil ve bu kişilerin tamamı da tutuklu değil. Ancak son gelişmelerle birlikte en büyük delil olma özelliğini hala korumakta. Hepsi serbest kalacak, beraat edecek, mahkûmiyetten kurtulacak anlamı da çıkmasın. Buna karar verecek olan bağımsız yargıdır. Buna da dosyaya bakarak karar verecek. Bir kişinin Bylock listesinde olmaması FETÖ'cü olmadığı anlamına gelmez. Hepimizin hassasiyeti ile ortaya bir sonuç çıktı. Haksızlık ortadan kaldırıldı. Son sözü yine yargı söyleyecek. İhraç edilenlerle ilgili de gerekli düzenlemeler yapılacak ve mağduriyetler giderilecek.
-KHK'daki son düzenlemede 15 Temmuz'a direnen kahraman milletimiz yasal olarak koruma altına alındı. Bu konudaki eleştirilere ne diyeceksiniz?
15 Temmuz gecesi bu millet vatanına ve milli iradeye olan bağlılığını canını ortaya koyarak gösterdi. 250 şehidimiz ve 80 milyon gazimiz var. O gece millet devletinin yanında durdu. Devlet de kendisinin yanında duran vatandaşımızın o gece vatanını korumak için meşru müdafaada bulunduğunu söylüyor. Hukuki olarak halkımıza yönelik suiistimalleri önlemek için koruma altına alınmıştır. Bu düzenlemede bir muğlaklık ve karışıklık olmadığı çok açık. Resmi görevlilerle ilgili yapılan KHK düzenlemelerinde de aynı ifadeler geçiyor. CHP bu KHK'nın iptali için Anayasa Mahkemesi'ne gidiyor. Ancak kamu görevlileri için yapılan düzenleme hakkında hiçbir şikâyette bulunmuyor. Bu bir çelişkidir. Aynı ibare daha önce yayınlanan 4 farklı KHK düzenlemesinde geçiyor. Hiçbirinde CHP itirazda bulunmuyor. Bugün bu eleştirinin gelmesi darbeye direnen kahraman vatandaşımıza bunu çok görmelerinden kaynaklanıyor.
-Sivillerle ilgili CHP'nin bir eleştirisi var. Böyle bir tehlike görüyor musunuz?
Bakın Türkiye bir hukuk devletidir. Devletin ve vatandaşların bütün eylemleri yargı denetimine açıktır. Hükümetimiz de demokrasinin güçlenmesi için 15 yılda çok önemli adımlar atmıştır. Bu iddialarla ilgili tavrımız çok açıktır. Ne hükümetimiz ne de bağımsız yargı böyle bir şeye izin vermez. Son düzenlemeden böyle bir sonuç çıkmaz. Bu düzenleme 15 Temmuz darbesi ile sınırlıdır. Ne öncesi ne de sonrası yoktur.
-CHP lideri Kılıçdaroğlu ve bazı vekillerin 15 Temmuz'da darbeye direnen halkımızla ilgili son çıkışları büyük tepki topladı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
CHP lideri Kılıçdaroğlu ve bazı CHP'lilerin yaptığı açıklamalar şehitlerimizin ruhunu incitmektedir. O gece devletimizin bekası için canını ortaya koyan insanlar hakkında herkesin özenli konuşması gerekmektedir. CHP ağzında neyi geveliyorsa açıkça söylesin. O gece FETÖ darbesine karşı ülkesini canı pahasına koruyan insanların yargılanmasını mı istiyorsunuz? Bunu mu söylemeye çalışıyorsunuz? 15 Temmuz gecesi ülkesini savunan kahraman halkımıza kimse dokunamaz. Buna kimsenin gücü yetmez. Darbeye direnen halkımıza hakaret eden CHP'lilerin de ne yapmaya çalıştığını anlamak zor. Kılıçdaroğlu bu sözleri ile FETÖ'nün ekmeğine yağ sürüyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil.
-Tek tip kıyafet düzenlemesi ile ilgili de benzer eleştiriler yapıldı. Bu konu hakkında ne söyleyeceksiniz?
Tek tip kıyafetle ilgili her ülkenin farklı uygulaması var. Tutuklularla ilgili ve hükümlülerle ilgili çeşitli uygulamalar var. Elbette bir tutuklu kişinin suçlu ya da suçsuz olduğuna yargılama sonucunda karar verilecektir. Ancak bir tutuklunun mahkemeye çıkarken çeşitli kıyafetlerle şov yapması terörle mücadelede kabul edilecek şeyler değil. Son KHK'da yapılan düzenleme ile bir ay içerisinde bir yönetmeliğin çıkacağı belirtiliyor. Tek tip kıyafet kapsamı sadece duruşmaya gelişle sınırlıdır. Darbeciye ayrı, terör örgütü üyeleri ayrı, kadınlar için ayrı bir kıyafet düzenlendi. Hamile ve çocuklar için böyle bir düzenleme yapılmadı.
-Mahkemelerin çok hızlı sonuçlandığını görüyoruz. FETÖ davalarında hangi aşamadayız?
FETÖ davaları 2018 yılında artık Türkiye gündeminden düşecek. Yargı mensuplarımız çok büyük fedakârlıkla çalışıyorlar. Bizim de beklentimiz darbecilerin bir an önce hukuk ölçüsünde gereken cezayı almalarıdır. Mahkemelerimiz asla bir ceza otomatı gibi çalışmamaktadır. Suçlu ile suçsuzu ayırmaktadır. Milletimizin de talebi zaten bu yöndedir. Halkımız 15 Temmuz'dan sonra meydanlarda demokrasi nöbeti tutarken yargımız da adliyelerde bu nöbeti tutmuştur. Yargı mensuplarımız hala 15 Temmuz nöbetini tutmaktadır. Bakanlığımız, HSK ve yargı mensuplarımız gerçekten bu davalarda adaletin tecelli etmesi için büyük çaba gösteriyor. Davaların uzamaması için iş yükünü azalttık. Yeni mahkemelere kurduk. İlk derece mahkemelerinin verdiği kararlar kesin hüküm olmuyor. İstinaf ve Yargıtay boyutu da var. Türkiye bir hukuk devletidir. Eksiklik ve hata varsa bu kanun yollarında düzeltilir. Yürütme organı olarak yargılamaların ne zaman biteceğine biz karar veremeyiz. Bizim arzumuz adil ve hızlı karar verilmesidir. Ergenekon örneğindeki gibi yıllar süren yargılamalar hukuka da zarar veriyor.
-ABD'deki Sarraf davasından jüri karar aşamasına geldi. Bu konuda beklentiniz nedir?
ABD'de süren Sarraf davasında taraf olan Türkiye ya da Türkiye'nin bir kurumu değil. Ancak şunu görüyoruz. Türkiye'de FETÖ'nün yaptığı bir darbe girişiminin ABD'ye taşınması gibi bir çaba var. Karşı çıktığımız da budur. Türkiye'de sonuçlanmış bir davanın ABD'ye taşınması egemenlik haklarımıza müdahaledir. Hâkim ve savcılarının Türkiye'de FETÖ tarafından ağırlandığı, FETÖ'cülerin para ile tanıklık yaptığı bir davanın adil olduğunu elbette söyleyemeyiz. Temeli doğru olmayan bir dava. Karar ne çıkarsa çıksın kabul etmemiz mümkün değil. Hem ABD yargısı hem de FETÖ eline yüzüne bulaştırdı. FETÖ'cülerABD yargısına ümit bağlamasın. Gelsinler teslim olsunlar kendilerini Türk hâkimlerine emanet etsinler.