Abdalet Bakanlığı Müsteşarı Selahaddin Menteş tüm il başsavcılıklarına ve ağır ceza mahkemesi başkanlarına yazı gönderdi. Menteş'in yazısını köşesine taşıyan Hürriyet Yazarı Taha Akyol, bakan, müsteşar veya üst düzey bürokratlarla yakınlık iddiası ya da kişisel nüfuzlarını kullanmak suretiyle” yargıyı etkileme girişiminde bulunanlara karşı uyarıda bulunduğunu yazdı.
Akyol'un Hürriyet'te "Bağımsız yargı?" başlığıyla yayımlanan (6 Ocak 2018) yazısı şöyle:
Abdalet Bakanlığı Müsteşarı Sayın Selahaddin Menteş bütün il başsavcılıklarına ve Ağır Ceza Mahkemesi başkanlarına bir yazı göndermiş.
Sayın Menteş, “bakan, müsteşar veya üst düzey bürokratlarla yakınlık iddiası ya da kişisel nüfuzlarını kullanmak suretiyle” yargıyı etkileme girişiminde bulunanlara karşı uyarıda bulunuyor, bunlara fırsat verilmemesi gerektiğini belirtiyor.
Yargı bağımsızlığı ilkesini vurguluyor.
Hukuk camiasında saygın bir hukukçu olduğu sıklıkla ifade edilen Sayın Menteş’i kutluyorum fakat bahsettiği sorun buzdağının sadece görünen yüzüdür.
Sayın Menteş’in genelgesinin konusu, bakanlara ve yüksek bürokratlara “yakınlık iddiasıyla” yargıyı etkileme girişimleridir.
Demek ki sorun, böyle bir uyarıyı gerektirecek boyutlarda.
Yargı üzerinde iktidarın etkili olduğu görüşü toplumda yaygın olmasa, “yakınlık”böylesine bir faktör haline gelebilir mi?
Sebepsiz de değil: Siyasi söylemli iddianameler, resmen partili isimleri “kayyum”atayan yargıçlar, HSK üyelerinin hepsini siyasi iradenin belirlemesi, HSK’nın kendi yönetmeliğine aykırı olarak ikide bir yaptığı atamalar...
Antalya İstinaf Mahkemesi 2. Ceza Dairesi Başkanı Şenol Demir ve Gaziantep 3. Ceza Dairesi Başkanı Zafer Yarar, “ByLock tek başına delil olmaz, başka delillerle desteklenmeli” diye karar verdikleri için önce organize medya hücumlarına maruz kalmışlar, hemen ardından alt göreve atanmışlardı!
Müfettiş araştırması falan da olmadan!
Bu gibi sebeplerden, yargıda “Hoşa gitmeyen karar verirsem ne olur?”endişesi yaygındır.
Bu iki saygın hâkimin doğru karar verdikleri yeni anlaşıldı!
Sayın Menteş, siz de yargıçlık yaptınız, hukuk devletinde böyle bir şey nasıl olur?!
Daha büyük sorun, “yakınlık”tan öteye, siyasi otoritenin kendisinin yargıya müdahalesi konusundaki yaygın endişelerdir.
TCK’nın 277. maddesine göre, hem soruşturma hem kovuşturma (mahkeme) aşamasında yargıya emir ve talimat vermek, etkilemek suç idi...
Haziran 2014’te kanun değiştirildi, “soruşturma” aşamasında bu suç olmaktan çıkarıldı!
Evet, siyasi otorite soruşturma açılması için savcıya yazılı talimat verebilir fakat soruşturmayı yönlendiremez.
Bizde ise bu suç olmaktan çıkarıldı!
Ve işte, ‘kritik’ iddianamelerin önce Adalet Bakanlığı’na sunulduğu söylentileri yaygındır.
Diplomatik ilişkilerde sorun olarak karşımıza çıkan “takas için tutuklama yapılıyor” iddiasını dış güçler söylüyor olabilir ama söylentiler bu tablodan kaynaklanıyor.
Venedik Komisyonu ve Avrupa Hâkimler Birliği’nin HSK ve yargı düzeniyle ilgili raporlarının önemini Sayın Menteş benden çok daha iyi bilir.
Sayın Menteş’in bu sorunları çözmek için samimiyetle çalıştığına inanıyorum; genelgesi de bunun işareti.
Fransızların 2007’de yaptığı gibi yargı bağımsızlığını sağlayacak bir anayasa değişikliğini elbette ummuyorum. Fakat yargıya müdahaleyi soruşturma aşamasında tekrar suç haline getirmek için bir yasa değişikliğine Adalet Bakanı ve Müsteşarı öncülük edebilir.
HSK üyesi olan Adalet Bakanı ve Müsteşar, hâkim ve savcı atamalarını “hâkim teminatı” ilkesine göre objektif kıstaslara bağlayan yeni bir yönetmelik çıkarttırabilirler.
FETÖ ile mücadele için hukuka uymayan “olağanüstü” işlemler yapılmış olabilir. Ama artık normalleşme zamanı çoktan geldi, hatta gecikilmesi vahim adaletsizliklere yol açıyor.
Sayın Bakan, Sayın Müsteşar buyrun; adalete, hakkaniyete, hukuka sahip çıkın.