Ahmet Tan*
Bahçeli, dün Sarraf davasını “esefle ve nefretle” takip ettiğini ilan etti. Herkesin duygusu da takibi de kendine. Onu da öyle takip edenler var. O tür duygulara kafayı takmanın bedeli ağır olabilir. Aman ha! 43 yaşındaki Ebru’nun, kendisinden 10 yaş küçük Reza’yı çok kıskandığı konuşuluyordu. Talihine bakar mısınız, eşi bula bula ve tövbe tövbe altmışlık bir adam bulmuş! New York Times öyle her duyduğunu yazacak bir gazete değil. Adam içeri düşmüş bir terörist. Ama çok şükür FETÖ’cü falan değil!.
***
Kadın bulmaktan pazarlamaya, sentetik uyuşturucudan rüşvet organizasyona girmediği bataklık, yemediği pislik yok. Ama bizim yönetici sınıfını çok iyi tanıdığı da su götürmez. Sarraf, adını hak eden bir adam. Hem altın işi yapıyor. Hem bakan sarrafı hem insan! Kimin neye zaafı var, iyi biliyor. Bilgisi, sezgisi enternasyonal! Okyanus ötesini de Amerikan insanını da kapsıyor. Allah’tan TBMM’ye dalmamış. Amerikan hapishanesinden görüntülü telefonla konuşabiliyor. Bu işleri para ve kadın tedarik ederek yaptığını da inkâr etmiyor. Elbette Amerikalı infaz memurları kendilerine bir Türk bakanı gibi muamele edilmesinden “onore” oluyorlar.
***
2018 Bütçe görüşmeleri yarın başlıyor. Ortaya çıkabilecek mali denge açığı konusunda dileriz yeni bir hayırseveri devreye sokarlar. Zaten, TBMM, 15 yıldan beri her anlamda bir “kılıf hazırlama fabrikası” olarak çalışıyor. “Minareyi çalmak” deyim olmaktan çıktı. Gerçek bir edime dönüştü. Kubbeleri bile habbe yapıp götüren götürene! Bol minareli cami inşasındaki patlama, bu dönemin dinselden öte simgeselliğini sergiliyor. Minare kılıfları bu arada torba biçiminde de olabiliyor. “Torba Yasa” tam bir minareye kılıfı yasasıdır. “İhale Yasası’ndan muaftır!” diye bir yasa çıkarılıyor. Böylece “götürü usul” ile götürülüyor. Torba olmazsa KHK’ler ne güne?
***
Bu yemden söz ederken, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının 16. yıldan yemeye başladığını belirtmek gerek. Zinhar benzetmek gibi olmasın, Mustafa Kemal Atatürk dönemi, Cumhuriyetin ilanından son nefesini verdiği güne dek 15 yıl 12 gün sürdü. Ama bu dönemde hiçbir devlet yetkilisinin şöyle bir dosyasına rastlanmadı. Bu köşede çıkan 24 Temmuz 2009 günkü yazımıza Sayın Deniz Baykal’a şifalar dileyerek bir göz atalım: “CHP lideri dün, ‘Yargı ile derdi olan bir iktidarın, yargıyı düzenlemeye hakkı olamaz!’ dedi. Çünkü, iktidarın başı yargı işlerse başının dertten kurtulmayacağını iyi biliyor. ‘Dokunulmazlık ilkesine’ sımsıkı sarılması.. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na el atması bundan. Çünkü, adalet de balık gibi baştan.. YaniBaşbakan’dan, kokuyor. TBMM’de derin dondurucuya koyduğu 2 ayrı suç dosyasını hep gündemdetutmak gerekiyor: ‘İstanbul Milletvekili R. T. Erdoğan, AKP Milletvekilleri Mustafa Açıkalın (Sivas), İdris Naim Şahin (İstanbul), Mikail Arslan (Kırşehir) ile birlikte ‘Zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrak ve kayıtlarda sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak’... Bu iki davanın dosyaları da hazır. Belgeleri de fotokopi değil. Hepsi ıslak imzalı!”
***
İktidar CHP’li belediye başkanlarına savaş açtı. Ataşehir Belediye Başkanı İlgezdi vesilesiyle hatırlamak gerekir ki, AKP lideri Erdoğan’ın kendisi, “hakkında resmi evrakta sahtecilik ve kalpazanlık dava dosyalarını” hiçe sayarak bugünkü makamına ulaşmıştır. Bu nedenle parti levhasındaki “Ak” adı çoktan bir temenni bile olmaktan çıkmıştır... Hocası merhum Erbakan’ın kayıp trilyon davası yıllarca sürdü. Hoca 80 yaşında iken mahkûm oldu. Adalet, elbette Tayyip Bey için de tecelli edecektir. Kendisi Allah uzun ömür versin henüz 60’ının başındadır! Şansı varsa aklanıp temizlenmesi 80’inden önce olacaktır.