Hülya Karabağlı - Gonca Tokyol
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun öncülüğünde, partinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanması sonrası başlatılan "adalet yürüyüşü" altıncı gününü geride bıraktı. Parti yetkilileri, yürüyüşe günde en az 2 bin kişinin katıldığı bilgisini verdi.
Yürüyüşün 7'nci günü, yarın (21 Haziran 2017) saat 08.30'da Ankara-Bolu il sınırındaki Yayla Mokamp Tesisleri'nden başlayacak.
Geride bırakılan altı gün boyunca çok sayıda siyasetçi, sanatçı ve vatandaş "adalet yürüyüşü"ne destek verdi. 25 gün sürmesi planlanan 432 kilometrelik yürüyüşte, toplam 97 kilometre yol katedildi.
Korteje bugün, Eski CHP Genel Başkanı ve gazeteci Altan Öymen ile DİSK Genel Başkanı Kani Beko ve Genel Sekreter Arzu Çerkezoğlu da katıldı.
Partisinin Çamlıdere yol ayrımında gerçekleştirdiği grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "adalet yürüyüşü"ne yönelik olarak kullandığı "Unutmayın ki 138'inci madde sadece siyasetçiler için çalışmaz, A'dan Z'ye herkes için çalışır ve yargı yarın eğer sizi de bir yerlere davet ederse şaşmayın" ifadesine tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, "Senin ve hükümetinin hakimlere, mahkemelere talimat verdiğini ispat edersem ben, sen namuslu bir insan gibi görevinden istifa edecek misin?" diye konuştu.
Anayasanın 138'inci maddesi şöyle: MADDE 138: Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.
2019 yılında, demokrasinin şaha kalkacağı bir dönemin başlayacağını iddia eden Kılıçdaroğlu, sözlerinin devamında şunları kaydetti:
"Her firavunun 'Musa'sı vardır. Firavun belli, 'Musa'lar burada. Biz zulme karşı direneceğiz, adaleti savunacağız."
İşte dakika dakika yaşananlar
18.00 Yürüyüş boyunca Türkiye genelinde yapılması kararını aldıkları "Adaleti düşünme" eylemi gerçekleştirildi.
17.35 - Konaklama alanına ulaşıldı.
17.15 - Yürüyüş sloganlarla devam ediyor.
16:30 - Yürüyüş, "Bu daha başlangıç mücadeleye devam", "Beşiktaş seninle gurur duyuyor", "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganları eşliğinde yeniden başladı. Konaklama yerine kadar 4 kilometre daha yürünmesi planlanıyor. Yürüyüş, İzmir ve Gündoğdu marşları ile devam ediyor.
16.23 - Kılıçdaroğlu, Twitter hesabından şu mesajları paylaştı:
Ele geçirdiğiniz yargıyı, yeniden bağımsız kılmak için çıktım yola. #AdaletYürüyüşü "herkes için adalet" isteyenlerin yürüyüşüdür.
"Adalet yürüyerek gelmez" diyenler var. Adalet haksızlık karşısında tepkisiz kalarak, güçlüye boyun eğerek ya da susarak hiç gelmez!
15:59 - Mola yerinde "çay kuyruğu" oluştu.
15:57 - Kortej, 3'üncü mola yerine vardı.
15:20 - Yürüyüşün bu bölümünde internetin çekmemesine dikkat çeken İstanbul Milletvekili Ali Şeker, canlı yayın yapılmasının engellenmesi amacıyla bu durumun kasti olarak yapıldığı yolundaki iddiasını tekrarladı.
15:15 - Grup toplantısı sonrası yürüyüş yeniden başladı.
13.30/14:15 - Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu; Erdoğan'ın "Yollarda yasal olarak yürümeniz hükümetimizin bir lütfudur. Siyasette söyleyecek sözü olanın bunu ifade edeceği yer yol kenarı değil Meclis kürsüsüdür" ifadesini eleştirdi. "Demokratik bir ülkede yaşıyorum, anayasal haklarım vardır" diyen Kılıçdaroğlu, "Birisi benim haklarımı bana bir lütuf olarak hatırlatıyorsa ben de ona diktatörlüğünü hatırlatıyorum" açıklamasında bulundu.
13:20 - Başbakan Binali Yıldırım, "adalet yürüşü" ile ilgili olarak "Kılıçdaroğlu bize lazım. Yollarda kendini heder etmesine gönlümüz razı olmuyor. Konuşulacak bir şey varsa bir araya gelir, konuşuruz" dedi.
13:13 - Vekiller ve katılımcılar, grup toplantısının başlamasını bekliyor.
12:33 - CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, bugün Çamlıdere yol ayrımında gerçekleştirecekleri grup toplantısıyla ilgili olarak "Dünyada yerleşim alanı dışında, doğa ile beraber, ağaçların altında yapılan başka bir grup toplantısı var mı diye araştırdık. Bulamadık" dedi.
12:00 - Altan Öymen, mola yerine ulaştı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, parti otobüsünden Altan Öymen’in doğum günü için anons yaptı. Kılıçdaroğlu ve partililer Öymen’in 85’inci doğum gününü kutladı. Ağbaba, “Doğum gününüzün şerefine yürüyüş anı defterine ilk yazıyı siz yazın” dedi. Öymen, yürüyüş anı defterine ilk yazıyı yazan kişi oldu.
Altan Öymen burada yaptığı konuşmada şunları kaydetti:
"Anayasa madde 34, herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Bu anayasa hükmü. Şimdi diyor ki iktidardan bazı kişiler bu bir lütuftur. Bu haktır hak. Biz demokratik bir cumhuriyetiz ve hep öyle kalacağız. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkının burada bir kullanımı vardır. Buna herkesin saygı göstermesi lazım. Bütün arkadaşlarımı bu yürüyüşe katıldıkları için tebrik ederim. Bugün de doğum günüm. Yaşımı soran pek olmuyor nezaketen ama söyleyeyim ben bugün 85 yaşına bastım. Böyle bir vesileyle, demokrasi yolundaki bir yürüyüşle geldiğim için çok mutluyum."
11:39 - Kortej, Çamlıdere yol ayrımında yemek molası verdi.
11:00 - Yürüyüş sırasında geçirdiği kalp krizi nedeniyle dün hayatını kaybeden 79 yaşındaki Hasan Tatlı'nın kızı Hande Tatlı açıklamalarda bulundu.
Hande Tatlı, "Babam o yürüyüşe kişisel bir mağduriyet yaşadığı için katılmadı. Ama ülkede olup bitenler karşısında hak aramak için yola düşmekten başka çare kalmadı. Adalet, hukuk herkese lazım" ifadesini kullandı.
10:45 - Selvi Kılıçdaroğlu, eşi Kemal Kılıçdaroğlu'nun sağlık durumuna ilişkin olarak "İyi gördüm, endişe etmiyorum" dedi.
10:36 - Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'na (DİSK) bağlı işçiler, "İş, ekmek, adalet" sloganı atarak yürüşe katıldı. DİSK Genel Başkanı Kani Beko ile Genel Sekreter Arzu Çerkezoğlu, yol boyunca Kılıçdaroğlu'na eşlik etti.
10:00 - Hava sıcaklığı 11 dereceye geriledi. Sağanak yağmur başladı.
09:15 - Yürüyüş, Kızılcahamam Bulak Köyü'nden başladı. Kılıçdaroğlu'nun yürüyüş öncesi açıklama yapmaması dikkati çekti.
08:30 - Eski CHP Genel Başkanı ve gazeteci Altan Öymen, korteje katılmak üzere yola çıktı. Öymen, 85'inci yaşına bugün (20 Haziran 2017) "adalet yürüyüşü"nde girecek.
Kılıçdaroğlu, 2019 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleriyle ilgili olarak "Bakın 2019, Türkiye'de demokrasinin şaha kalktığı bir dönem olacaktır. Her firavunun Musa'sı vardır. Firavun belli, Musa'lar burada. Biz zulme karşı direneceğiz, adaleti savunacağız" dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında şöyle konuştu:
"Soruyorum, neden bu yürüyüş. Bu soruyu soruna şunu sormak istiyorum. Sen adaletten ne anlıyorsun? Biri haksızlığa uğradığı zaman mı adaletsizliğe uğradıktan sonra söz edeceksin? Adaleti hep birlikte savunmak bizim ortak görevimiz değil mi? Şunu söyleyeyim, bütün peygamberler adaletten yana olmuştur. Adalet bu kadar soylu bir kavramdır. Ben kendim için yürümüyorum. Ben adalet arayan bütün mağdurlar için, bütün mazlumlar için yürüyorum. Kim adaletten şikayetçiyse, kim adalet beklentisi içindeyse ben onun yanındayım ve onun hakkını sonuna kadar savunacağım. Bu benim insanlık görevimdir.
CHP'ye oy vermiş veya vermemiş, sempati duysun veya duymasın, eğer bir haksızlığa uğramışsa ben haksızlığa uğramışımdır. O nedenle adalete karşı durmak değil, adaleti sağlamak insanlığın görevidir. Ben insan gibi yaşamak istiyorsam, komşularıma, hiç tanımadığım insanlara selam vermek istiyorsam adalet olmak zorundadır. Adaletin olmadığı yerde devlet yoktur. Adaletin olmadığı yerde insan yoktur. Bize doğuştan gelen haklarımızı veya anayasal haklarımızı lütuf olarak sunmaya çalışanlar var.
Efendim yürüyorsunuz, lütfediyoruz biz size. Bunu tarihte firavunlar söylerdi, günümüzde de diktatörler söylüyor. İnsan olarak doğdum, benim doğuştan haklarım vardır. Demokratik bir ülkede yaşıyorum, anayasal haklarım vardır. Birisi benim haklarımı bana bir lütuf olarak hatırlatıyorsa ben de ona diktatörlüğünü hatırlatıyorum. Sen diktatörsün diyorum.
Güvenpark'tan itibaren İstanbul'a yürüyeceğim demiştim. Beni bu yolda yalnız bırakmayan bütün vatandaşlarıma şükranlarımı, saygılarımı, muhabbetlerimi sunuyorum. Burada olmayan ama bize destek veren, adaleti savunan bütün yurttaşlarıma yine saygılarımı, sevgilerimi, şükranlarımı gönderiyorum. Hiçbir zaman üzülmeyin, hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmayın. Nerede bir baca tütüyorsa, bilin ki orada adaleti savunan bir kişi vardır. Hep beraber insanlık için, çocuklarımız için adaleti savunacağız. Diyorlar ki, adaleti niye yürüyerek arıyorsunuz? Ama şunu söyleyemiyorlar, memlekette adalet var da bizim onun için mi yürüyoruz? Adalet olsa adaletsizlikten şikayet etmeyiz.
Adaletin olmayacağı nerede ne yapacağız? Sivil itaatsizlik diyorlar, neden izin almadılar. Adaleti savunmak için kimseden izin alınmaz, adalet Allah'ın emridir. Adalet ne zaman çöktü? Adaletin aksaklıkları vardı ama çökmemişti. Birileri adaleti savunuyordu. 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra yüz binlerce insan sokağa indi. Kimse niçin sokağa indiniz diye sormadı. Ama bir de ikinci bir 15 Temmuz var. Şunu hiç kimse unutmasın. İki ayrı 15 Temmuz var. Halkın 15 Temmuz'u, bir de Saray'ın 15 Temmuz'u. Halk sokağa indi, demokrasiye sahip çıktı, 249 şehidimiz var. 2301 gazimiz var. Halkın 15 Temmuz'u budur.
Yine bizim tarihimizde bir ilk gerçekleşti. Parlamentoda olsun olmasın, bütün siyasi partileri, bütün medya darbeye onuruyla karşı durdu. Ama geldik 20 Temmuz'a, Saray'ın 15 Temmuz'u. Saray'ın 15 Temmuz'u şudur. Halk 15 Temmuz konusunda aydınlanmasın diye mücadele ettiler. Darbecileri ortaya çıkaralım diye komisyonlar kuruldu. Eski Genelkurmay başkanları, MİT Müsteşarları geldi. Ama en temel iki aktör bu komisyona hiçbir zaman gelmedi.
Çünkü Saray'ın 15 Temmuz'unun gerçekleştirenler buna izin vermediler. Hani yeri ve zamanı gelir ya "Gazi Meclis", "Yüce Meclis", e senin iki bürokratın neden gelemiyor buralara? 20 Temmuz'da bir darbe yaptılar, kararname çıkarma yetkisinin hükümete verildiği tarihtir 20 Temmuz darbesi. Bu kanuna CHP karşı çıktı. Sayın Başbakan beni aradı, "OHAL kararnamesi çıkarma yetkisini hükümete vereceğiz" diye. Bu parlamentoda demokrasiyi savunacak bir partiye ihtiyaç var. Bu da en çok CHP'ye yakışır. Kusura bakmayın, biz buna evet diyemeyiz". Kendisi hayatta. Kararnameler çıktı arka arkadaya, 105 bin 836 kamu görevlisinin işine son verdiler. Bunlar mı darbe yaptı? Aileden birisini suçlu ilan ediyorlar, bütün aileyi mahkum ediyorlar.
Bütün muhalifleri susturmak bu mudur? Bu adaleti çökerttiniz. Hele hele bundan sonra adaletten söz edecekler mi işverenler? Şüpheyle bakıyoruz, büyük bir endişe içindeler. Bunları yapanlar, dikta yönetiminde görev başında olanlardır. Yani diktatörlerdir. Diktatörler insan değildir, çünkü bütün vicdanlarını yitirmişlerdir. Herkesi ama herkesi ölüme mahkum etmekten özel bir zevk duyarlar. Değerli arkadaşlar, bana bir söz verilmişti. Ben, kendileriyle görüşürken dedim ki; 249 şehidimiz var. Doğrudur. Linç edilen 3 tane de askerimiz var. Linç edilmiş, onların da hakkını savunmalıyız. O asker darbe yapamaz ki, rütbesi yok adamın.
Onların da haklarının savunulması lazım. Onların faillerini yargıya çıkarmamız lazım. Onu da söyledim, söz verdiler bana. Haklısın Kemal Bey dediler. Linç olmaz dediler. Daha dava bile açılmamış. Çünkü diktatörlerin bir özelliği var, çok rahatsız ve kontrolsüz yalan söyleyebilirler. Hava harp Okulu öğrencisi, Murat Tekin linç edildi. Bunun hakkını kim arayacak? Adaleti savunan bizler arayacağız. Bu çocuk belki gidip bir siyasi partiye de oy vermedi. Biz onu savunacağız. Binlerce akademisyenin işine son verildi.
Bunların da haklarını kim arayacak, biz arayacağız. İbrahim Kaboğlu'nu hepiniz bilirsiniz. Sadece Türkiye değil, dünyanın tüm anayasa hukukçuları tanır. Pasaportuna el kondu, yurt dışına çıkamasın dediler. Fransa'ya ders vermeye gidecekti, ona bile izin vermediler. Onun da hakkını, hukukunu biz arayacağız. 5 günlük er, Ömer Kara. 290 gün mapusta yattı. Yine üç günlük askeri daha silah bile almamış, İsmail Saadet. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, bunların da işine son verildi. Bir kabahatleri varsa söyleyin, eğer ellerine silah aldılar, bir insan öldürdülerse söyleyin biz de bilelim. Neymiş, ellerine bir kağıt almışlar, İnsan Hakları Anıtı önünde bekliyorlar. Niye işlerine son verildi, kimse bilmiyor. En iyisi açlık grevi yapalım dediler, belki birileri sesimizi duyar diye. Sen misin açlık grevi yapan, biber gazından tekme tokada kadar her şey yaptılar. En sonunda tutukladır. İçeride yatıyorlar. İkisine de selamlarımızı iletiyoruz. Sadece darbe dönemlerinin özelliği, 20 Temmuz darbesinde de var. Gazetecilere de düşman bunlar. Darbeciler bunlara tahammül edemezler. Kadri Gürsel niye hapiste? Ahmet Şık niye hapiste? Nazlı Ilıcak niye hapiste? Gökmen Ulu niye hapiste? 156 gazeteci niye hapiste? Çünkü darbe sürecini yaşıyoruz. Darbenin olduğu yerde 156 gazeteci hapiste olur. TBMM Başkanı'na söyledim, bir ülkede 150'den fazla gazeteci tutukluysa o ülkede demokrasi var diyemezsiniz.
Bu arada bir konuya daha değinmek isterim; AYM. AYM 20 Temmuz darbesinden sonra sınıfta kalmıştır. AYM'nin saygı değer üyelerine seslenmek isterim. Neden karar vermiyorsunuz? Eski kararlarınıza neden sahip çıkmıyorsunuz? Eski kararlarınızın arkasında neden dik durmuyorsunuz? Milletvekilleri hapisteyken niye sessiz duruyorsunuz? Milli irade, milli irade diyenlere neden "Siz milli iradeyi hak etmiyorsunuz" diyemiyorsunuz? Eğer diğer hakimlerin yaptığı gibi siz de çay toplamaya meyilliyseniz söyleyecek bir şey yok. Ama yok biz hukuk okuduk, adalet dağıtacağız, onurluyuz diyorsanız Saray'a bakmayın. Onurunuzla durun. Biz de size saygı gösterelim. Ve bu saygıyı biz size göstereceğiz, siz de kararınızı verin, bekliyoruz.
Efendim darbecilerin bir özelliği daha var yalan söylediklerine inanmazlar. Geçenlerde biri demiş ki, anayasanın 138'inci maddesi var. Ne diyor okuyayım; hiçbir organ, hiçbir makam, hiçbir merci yargı kararlarının uygulanmasında tavsiye ve telkinde bulunamaz. Ben buna uyuyorum, böyle bir yetkim de yok benim. Bu düzenleme iktidar sahipleri için getirilmiştir. Şimdi ben buradan açık ve net çağrı yapıyorum. Bana 138'inci maddeyi hatırlatan beyefendiye çağrı yapıyorum; senin hükümetinin mahkemelere genelge gönderdiğini ben ispat edersem, onurlu ve namuslu bir şekilde istifa edecek.
Evet, bir daha söylüyorum. Senin ve hükümetinin hakimlere, mahkemelere talimat verdiğini ispat edersem ben, sen namuslu bir insan gibi görevinden istifa edecek misin? Ben de şu sözü veriyorum, ben ispat edemezsem siyaseti bırakacağım. Ve yine bir şey daha ifade edeyim.
Siyasal partiler arasında zaman zaman tartışmalar olur. Bütün demokrasilerde bunlar olur. Çünkü her birinin yolu yöntemi farklıdır. Vatandaştan alıp iktidara gelen ve demokrasi içinde, adalet içinde görev yapan kimseye bir sözümüz olamaz. Yanlışı varsa söyleriz. Neden geldin iktidar oldun demeyiz. Şimdi adalet yürüyüşüne başladık, bir sürü hakaret. Sözde cumhurbaşkanı, koltukta oturuyor, bir sürü laf ediyor. Ben kendisiyle muhatap olmak istemiyorum. Kendisinin bulunduğu konum farklı bir konum. Namusun varsa gel karşıma, senin televizyonunda tartışalım. Medeni iki insan gibi oturalım, sen de konuş adaletten, ben de konuşayım adaletten. Benim bildiğim diktatörler çok da korkmaz, ama iç dünyalarında korku vardır. Niye gelmiyorsun?
Efendim sen benim dengim değilsin diyor bazen. Bakın bu konuda, bunu iddia edecek kişi aslında benim. Ama olsun, onun gerçek yüzünü ortaya çıkarmak için bu tartışmaya katlanıyorum ben. Madem öyle diyorsun, niye üç öğün bana sataşıyorsun. Gel, otur karşıma millete ders nasıl verilirmiş ben ona göstereceğim. Efendim bütün bunlar niye oluyor, size bir sır vereyim kimseyle paylaşmayın. Bütün bunlar, 2019'un korkusu nedeniyle oluyor. Korkuyor. Ya koltuk giderse? Ya arkadaş, koltuk kimseye baki değildir. Koltuğun hakkını vereceksin, kul hakkı yemeyeceksin. Sen kul hakkı yiyorsun, koltuğun hakkını vermiyorsun. Biz bu yüzden sokaklardayız.
Bakın 2019, Türkiye'de demokrasinin şaha kalktığı bir dönem olacaktır. Her firavunun Musa'sı vardır. Firavun belli, Musa'lar burada. Biz zulme karşı direneceğiz, adaleti savunacağız. Biz inançlı kişileriz. Adaletsizlik karşısında susan dilsiz şeytandır. Biz onurumuzla, gururumuzla, namusumuzla adaleti savunacağız.
Avukat Turgut Kazan, 'adalet yürüyüşü'nde: Tüm hukukçular bu çığlığa katılmalı
MİT TIR'ları davası kapsamında 25 yıl hapis cezasına çarptırılan Berberoğlu, 14 Haziran'da mahkeme salonunda tutuklandı. Kılıçdaroğlu, aynı gün söz konusu tutuklama kararına tepki gösterdi; "Herkes için adalet" diyerek ertesi gün (15 Haziran 2017) Ankara Güvenpark'ta "adalet yürüyüşü"ne başladı.
Çok sayıda vatandaşın destek verdiği yürüyüşe katılan siyasiler arasında AKP kurucularından Fatma Bostan İnsal, kanun hükmünde kararnameyle ihraç edilen, HAS Parti kurucularından Prof. Cihangir İslam, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan ve MYK üyesi Levent Tüzel de yer aldı.
HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar da 17 Haziran 2017'de "Birlikte yürümek için üzerimize düşeni yapmaya hazırız" dedi.
Ankara'dan İstanbul'a doğru gerçekleştirilen yürüyüş kapsamında Kemal Kılıçdaroğlu dün, 16 kilometre yol kat etti. Yürüyüşün 28 gün sürmesi bekleniyor.
Hasan Cemal: Hem gazeteci olarak izlemek, hem de desteklemek için Adalet Yürüyüşü'ndeyim
Yürüyüşün üçüncü gününde Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Kadir Topbaş'ın "FETÖ üyeliği" suçlamasıyla tutuklanıp daha sonra "sağlık sorunları" gerekçesiyle tahliye edilen damadı Ömer Faruk Kavurmacı'nın yeniden tutuklanmasına da tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, "Zaman zaman eleştirdik, zaman zaman yargının bu tip tutumlarının toplumu ayrıştırdığını ifade ettik. Kesim mahkumiyet kararı çıkmadığı sürece insanların tutuklanmalarını doğru bulmuyorum” dedi.
Adalet Yürüyüşü üçüncü gününde; G9 Gazeteciler Platformu da Kılıçdaroğlu'na eşlik ediyor
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise dün yürüyüşe ilişkin olarak ilk kez açıklama yaptı. "Yollar yürümekle aşınmaz. Bu yolla hukuk elde edeceklerini zannediyorlarsa bu da mümkün değil" diyen Erdoğan, sözlerinin devamında "Adalet pankartlarıyla dolaşmak adaleti getirmez. Yargı yarın sizi de davet ederse şaşmayın" ifadesini kullandı.
Yürüyüşün dördüncü gününde kalp krizi geçiren 79 yaşındaki Hasan Tatlı, ertesi gün (19 Haziran 2017) hayatını kaybetti. Kılıçdaroğlu, "Adalet yolundaki ilk kaybımız. İnşallah, bundan sonra buna benzer bir olayla karşılaşmayız" dedi; Tatlı'nın ailesine baş sağlığı diledi.
Dün, Türkiye genelinde adaleti düşünme eylemi başlatıldı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl, saat 18:00'de başlatılan eylemle ilgili olarak "Herkes durarak adaleti düşünecek" dedi.