HÜLYA KARABAĞLI / Ankara
Cezaevleri İnceleme ve İzleme Komisyonu üyeleri Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Manisa Milletvekili Özgür Özel, Muğla Milletvekili Nurettin Demir’in hazırladığı rapora göre, Adana Karataş Cezaevi’nde mahkûmlar çok kötü koşullarda yaşıyorlar. Mahkûmlar koğuşlarda bir masa olmaması nedeniyle ranzalarda yemek yiyorlar. Mahkûmlar, çok ciddi biçimde fındık farelerinin tehdidi altında yaşamaya çalışırken, bir hükümlünün kulaklarının kemirildiği belirtildi. Koğuşlar ise çok pis. Yer sıkıntısı nedeniyle üç katlı ranzalarda yatıyorlar.
Adana E Tipi'nde ise, 650 kişilik cezaevi ilavelerle 1.200 kişiye çıkarılmış. Ancak şu an cezaevinde bin 453 kişi var. Kalabalık yüzünden yerde yatanlar var. 14 kişilik koğuşlarda 18, bazen 22 kişi kalıyor. Yoğunluk yüzünden kapalı görüşler 10 dakikaya kadar düşüyor. Kapalı görüşün gerçekleştirildiği camlar çok kirli ve konuştuğunuz kişiyi görmekte zorlanıyorsunuz.
Veli Ağbaba, Özgür Özel, Nurettin Demir 22 Mart’ta Adana E Tipi ve F Tipi Cezaevleri ile Karataş-Adana Kadın Cezaevi’ni ziyaret etti. Adli tutuklular ile tutuklu bulunan öğrenci ve gazeteciler ile görüşmeler yaptı.
CHP heyetinin, Adana'daki Cezaevleri’ne ilişkin raporunun 'genel değerlendirme' bölümünde, Pozantı Cezaaevi gerçeğini ortaya çıkaran Mersin İHD Başkanı Ali Tanrıverdi, olayı yazan gazeteciler Zeynep Kuriş ve Ferhat Aslan hakkında ayrıntılı bir değerlendirme yapılarak şöyle denildi:
-Adana’da 3 cezaevini ziyaret eden CHP Cezaevi İnceleme ve İzleme Komisyonu üyeleri, Adana E Tipi Cezaevinde 4 tutuklu bir hükümlü, Karataş Kadın Cezaevinde 6 hükümlü bir tutuklu, Adana F Tipi Cezaevinde 6 tutuklu olmak üzere toplam 11 tutuklu ve 7 hükümlü ile Heyetimizin görüşmüş olduğu tutuklular arasındaki Ali Tanrıverdi, Ferhat Arslan ve Zeynep Kuriş hakkında ayrı bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
-Pozantı cezaevinde yaşanan insanlık dışı uygulamalar, taciz ve tecavüz olayları hakkında Adalet Bakanlığı’na defalarca başvuru yapan Mersin İHD Başkanı Ali Tanrıverdi’nin, bu konu hakkında haber yaparak kamuoyunun gündemine gelmesine hizmet eden gazeteciler Zeynep Kuriş ve Ferhat Arslan’ın cezaevinde tutuklu bulunması manidardır.
- Adalet Bakanlığı tarafından bu iddiaların gerçekliğinin kabullenilmesine rağmen tek bir görevlinin ceza almaması ve hatta bazılarının terfi ettirilmesi durumu heyetimizin dikkatini çekmiştir. Konuyu aydınlatmaya çalışanlardan iki gazeteci ve bir insan hakları savunucusunun sadece Pozantı Cezaevi konusunu gündeme getirmelerinin KCK’nın emri doğrultusunda yaptıkları iddiası ile cezaevinde olmaları Türkiye’de tutuklanmaların ne hale geldiğinin göstergesi olarak değerlendirilmelidir.
CHP Heyetinin üç cezaevine ilişkin değerlendirmeleri şöyle: Adana E Tipi Cezaevi: Adli tutukluların bulunduğu bu cezaevi 650 kişilik bir kapasite ile inşa edilmiş. Sonraki ilave binalar ile kapasite 1.200 kişiye çıkarılmış. Ancak şuan cezaevinde 1.453 kişi bulunuyor. Kapasitenin üstünde bu kadar kişinin olması cezaevindeki yaşamın belki de en temel sorunu. Çünkü cezaevinde yer bulunmadığı için yerde yatanlar mevcut. 14 kişilik koğuşlarda 18, bazen 22 kişi kalabiliyor. Bu yoğunluk nedeniyle kapalı görüşler sıkıntılı ve süre 10 dakikaya kadar düşüyor. Kapalı görüşün gerçekleştirildiği yerdeki camlar ise çok kirli ve konuştuğunuz kişiyi görmekte zorlanıyorsunuz.
Cezaevinin bir diğer önemli sorunu; temizlik ve hijyen. Çünkü sıcak su haftada bir kez veriliyor. Kış aylarında bir kez ve yaz aylarında bir kez olmak üzere kıyafet alınabiliyor. Elbiselerin değiştirilmesine izin verilmiyor.
Tıp doktoru olan bir hükümlü, sağlık hizmetlerine ulaşmanın zor olduğunu, revirin ikinci katta olmasının sıkıntı yarattığını, gece nöbetçi doktor olmadığını ve kalp krizi geçiren birinin kurtarılmasının mümkün olmadığını belirtiyor.
Cezaevindeki bir diğer sorun alanı muhalif gazete ve dergiler ile TV kanallarının bulunmaması. Örneği, Birgün ve Aydınlık gazeteleri verilmiyor. Cem, Yol, İMC TV yayınları yok. Bunun yerine ise yoğun olarak dini kanalların bulunduğu belirtiliyor.
Karataş-Adana Kadın Cezaevi: Küçük çocuklar için her gün süt ve cici-bebe verilen cezaevinde, genel olarak cezaevi yönetiminin olumlu bir tavrı mevcuttur. Ancak, kadın cezaevlerinde en genel sorunlardan biri olan bebek ve küçük çocukların annelerinin yanında kalmalarından kaynaklı karşılaştıkları zorluklar bu cezaevinde de yaşanmaktadır. Küçük çocuklarının taleplerini karşılayamayan annelerin ve çocukların psikolojik olarak içine düştükleri durum vahim düzeyde.
Örneğin, bir anne 3 yaşındaki kızının koğuş kapıları açıldığında dışarı çıkmak istediğini söylüyor ve bunun mümkün olmaması nedeniyle zorlandığını aktarıyor. Başka bir anne aynı konudan yakınıyor ve çocuğunu içeride tutmanın çok zor olduğunu ifade ediyor. Bir diğeri, kayınpederinden maddi yardım alamadığı zamanlarda bebeğinin bezini devletin verdiğini söylemekte. Cezaevinin genel koşulları ise çok kötü. Koğuşlarda 1 masa bulunması sebebiyle ranzalarda yemek yeme zorunda kalınmaktadır. Koğuşlar dar ve küçük olduğu için yan yana ayakta durmakta zorlandıklarını ifade eden mahkûmlar gece uyumakta zorlandıklarını söylemişlerdir. Heyetimiz, bunun sebebini sorduğunda, koğuşlarda bulunan farelerin gece burun ve kulaklarını kemirmelerinden korktuklarını beyan etmişlerdir.
Bu ifadelerden de anlaşıldığı üzere, Böcek ve haşarenin çok olduğu cezaevinde fındık fareleri mahkumlar açısından ciddi bir tehdit haline gelmiştir. Hatta, bir hükümlünün kulaklarının fındık faresi tarafından kemirilmiş olması durumun vahametini göstermektedir.Koğuşların çok pis olması, yer sıkıntısı nedeniyle 3 katlı ranzaların bulunması, ise cezaevindeki diğer sorun alanları.
Adana F Tipi Cezaevi: 4 haftadır doğalgaz tesisatı kurmak için çalışma başlatıldığı söylenen bu cezaevinde kalorifer çalışmamaktadır. Üç çorap, üç kazak ve ikişer içlik giyinmek zorunda olduklarını söyleyen tutuklular, bir türlü ısınamadıklarını ve koğuşların çok soğuk olduğunu beyan etmektedirler. Ayrıca, tutuklular 3 haftadır soğuk su ile banyo yapmak zorunda kalıyorlar.
Sorun çıkmadan öncede zaten sıcak suyun haftada bir kez verildiğini söyleyen tutuklular bunun yeterli olmadığını ifade ediyorlar. Zatürree ve gribal enfeksiyon riskinin had safhada olduğunu söyleyen tutuklular, 350 kişinin bu dönemdeki tüm sağlık sorunlarının müsebbibinin hapishane yönetimi olduğunu söylemekteler.
10 kitap sınırının bulunduğu cezaevlerinden biri olan Adana F Tipi Cezaevinde, yaşanan hak ihlalleri konusunda köşe yazarlarına yazılan mektuplar sakıncalı görülerek sahiplerine ulaştırılmıyor. İsme gelen dergiler verilmiyor ve sohbet hakkı tam olarak uygulanmıyor. Tutuklu ve hükümlüler CHP heyetine şunları söyledi:
Adana Karataş Kadın Cezaevi’nde “Devletin mahremiyetini teşhir etmek” suçlamasıyla tutuklu bulunan DİHA muhabiri Zeynep Kuriş: Pozantı’daki tecavüz vakasının haberini yapmak, devletin mahremiyetini teşhir etmek suçu olmuş. Pozantı Cezaevinde ortaya çıkan taciz ve tecavüz olaylarının ortaya çıkması sonrasında bu insanlık dışı durumu haber yapan Kuriş, devletin mahremiyetini teşhir etmek suçundan tutuklu.
150’yi aşkın etkinlik, eylem ve mitingde bulunduğu için de suçlanmakta olan Kuriş, katıldığı bu eylem ve mitinglerin haberini yaptığını söyledi ve mesleki faaliyeti olan haberciliğin hiçbir yerde vurgulanmadığını ifade etti. Kuriş, haber yapmak için katıldığı eylemlerin suç delili olarak gösterildiğini de dile getirdi. Neden içerde tutulduğunu sorgulayan Kuriş, “hiç kimseyi vurmadım” diyerek ortada bulunan hukuksuz uygulamayı eleştirdi. Adana F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Mersin İHD MYK üyesi ve Başkanı Ali Tanrıverdi: Tanrıverdi’ye yöneltilen suçlamalar arasında devlet görevlilerini yalan beyanlarla zan altında bırakmak bulunuyor. Bu yalan beyanları ise KCK’nın talimatı yaptığı ve mahpuslara baskı kurarak ve zorla ifade aldığı suçlaması mevcut. Diğer yandan, Osmaniye Cezaevindeki açlık grevi yürütenler için de yalan beyanlarda bulunduğu iddia edilen Tanrıverdi, uluslararası kuruluşlara Osmaniye Cezaevi ile ilgili yanıltıcı beyanlar vermekten de suçlanıyor.
Tanrı verdi CHP heyetine şunları söyledi:
“Adalet Bakanı Pozantı Cezaevi ile ilgili olarak bizi çağırdı.2 Saat görüştük. Bakan ve Müsteşar bizimle sürekli diyalog halindeydi. Sonra bizi buraya attılar. Adalet Bakanı bu iddiayı zaten kabullenmişti. Ama sanki suçu biz işlemişiz gibi bizi içeri attılar.”
Pozantı’daki insanlık dışı durumun peşini bırakmayan ve başvurularda bulunan Tanrıverdi, bu “suçundan” dolayı 10 Nisan’da ilk duruşmasına çıkacak.
Adana F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan İsa Uğur Erdoğan: 1989 Adana doğumlu olan Erdoğan, Mersin Üniversitesi Gazetecilik Bölümü 3. Sınıf öğrencisi. 13.11.2012’de Tunceli’de ceza alan arkadaşları için Adana İnönü Parkında basın açıklaması yaparken tutuklandı. Suçu, Halkın Günlüğü gazetesinin muhabirliğini ve dağıtımını yapmak.
Erdoğan, 3. kez tutuklandığı söyledikten sonra “Her iddianamede tarih değişiyor. Ben liseyi cezaevinde bitirdim. Üniversiteyi burada kazandım. İlkinde 6 ay diğerinde 3 ay içerde kaldım” dedi.
Bugün ülkenin gelmiş olduğu durumu değerlendiren Erdoğan, “Ailem kitaplarımı yakmak istiyor. Aynı 12 Eylül gibi. Arkadaşlarımızın ailelerini emniyete çağırıyorlar ve bizim canlı bomba olduğumuzu söylüyor” diye konuştu.
Cezaevi koşullarının kötü olduğunu söyleyen Erdoğan, “Kış ortasında kalorifer yanmıyor. Sıcak su yok” dedi.
10 kitap sınırlamasının olduğunu söyleyen Erdoğan, “bildiğin gibi değil” adlı Kürt çocuklarının sorunlarını anlatan bir kitabın kendilerine verilmediğin söyledi.1990’larda yazılmış olan kitap idare tarafından “kurum güvenliğini tehlikeye düşürür” diye verilmemiş.
Adana F Tipi Cezaevi’nde tutuklu olan Emrah Kalkan: 1987 Dersim doğumlu olan Kalkan, Mersin Üniversitesi Felsefe Bölümü 2. Sınıf öğrencisi. Maocu Komünist Parti üyeliğinden 13.11.2012 tarihinde tutuklandı.
Hakkındaki suçlamaları sıralarken, Kalkan, Ruhi Su’nun Kanlı Pazar türküsünü örgüt propagandası yaptığının iddia edildiğini söyledi. Bunun yanında, 19.02.2012 tarihinde “Ortadoğu ve Suriye’de Emperyalist Müdahaleye Son” mitingine katılmasının örgüt propagandası, İbrahim Kaypakkaya’nın resmini taşımasının ve Çukurova Demokratik Haklar Federasyonu flaması taşımasının örgüt üyeliğine delil olarak gösterildiğini ifade etti.
İçişleri Bakanlığı’nın resmi izni ile kurulduğunu söylediği Demokratik Haklar Federasyonunun, üyelerine verilen cezaları, 2011 yılında Tunceli’de protesto etmek için basın toplantısı düzenlenmesi de Kalkan’ın suçları arasında gösterildi.
“Halk Cephesi’nin “Füze Kalkanı Kurulmasına Karşı” yapılan açıklamasına katılmam DHKP-C’nin propagandasını yapmak olarak iddia ediliyor” diyen Kalkan’ın davadan duruşması da 12.04.2013 tarihinde.
Kalkan, hakkında toplanan delil içinse şöyle bir yorum yapıyor: “10 aylık telefon görüşmelerim var, dinlemeler var ancak hiçbirinde suç unsuru yok. Ayrıca hiçbir şekilde şiddet eylemi yok.”
Adana F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan 1988 Ovacık-Tunceli doğumlu olan Özer İnal, Mersin Üniversitesi Radyo ve Televizyonculuk Bölümü 3. sınıfta okuyor. Emrah Kalkan ile aynı suçtan tutuklu bulunan İnal, İstanbul’da Peri Suyu üzerine yapılacak olan Baraja karşı basın açıklamasına katılmasının örgüt üyeliğine kanıt olarak gösterildiğini ifade etti.
İnal, okulda açlık grevlerinin sonlandırılması için basın açıklamasına katıldığını, bu açıklamada neden slogan atmadığının kendisine sorulduğunu ifade etti. Sorgusunda Ankara’da 7 Ekim’deki Alevi Mitingi ve 4+4+4 eylemi hakkında soru sorduklarını ifade eden İnal, telefon görüşmelerinde arkadaşları ile yaptığı şakaların bile şifreli görüşme olarak değerlendirildiğini söyledi.
Okulda Sinema Topluluğunun yöneticisi olduğunu söyleyen İnal, topluluk adına telefon aldığını ve sinema gösterimlerini duyurmak için (2 aylık 2.000-3.000 adet) mesaj attığını; bu mesajlar hakkında sorular sorduklarını ifade etti. Gösterimini yaptıkları “Kayıp Özgürlük” filminin afişinin bile delil olarak alındığını sözlerine ekledi.
Adana F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ferhat Aslan, 1982 Batman doğumlu. Dicle Haber Ajansı’nın Mersin Muhabiri ve KCK’nın Mersin Basın Komitesinde olduğu iddiasıyla 05.10 2012 tarihinden bu yana tutuklu bulunan Aslan şunları söyledi:
“Mersin Valiliğinin kurduğu ikna odalarında, bir eylemde meydana gelen hasarlar yüzünden devlet malına zarar vermekten ceza almak istemiyorsak ajan olmamızın teklif edildiğini konu alan bir haber yaptım. Bu suç olarak değerlendirildi.”
Aslan, sivil Cuma namazının tertip edilmesinin ve KESK’in yürüyüşünü organize etmenin de suç olarak görüldüğünü ifade etti.
Dicle Haber Ajansında ortam dinlenmesinin yapılmış olduğunu ancak kendisine ait kanıt olmadığı söyleyen Aslan, “Özlem (Ağuş), Zeynep (Kuriş) ve benim içeri alınma sebebim Pozantı!” dedi. Aslan, Pozantı’daki tecavüz ve taciz vakasının ortaya çıkarılması yönünde yaptıkları haberin KCK’nın emriyle yaptıklarının iddia edildiğini de ifade etti.
Adana F Tipi Cezaevi’nde tutuklu olan 1964 Adana doğumlu Mehmet Bıldırcın, kuyumcu ve aynı zamanda Adana Özgürlükler Derneği Başkanı.
“Füze Kalkanı” protestosuna katılmasının, 2011-2012 yıllarında resmi 1 Mayıs törenlerine Halk Cephesi posteri ile yürümesinin ve Valilikten izinli bir şekilde Çukurova Kültür Festivali düzenlemesinin suç olarak gösterildiğini söyleyen Bıldırcın, bu festivalde yöresel kıyafetler ile yürüyüş yapılmasının da suç sayıldığını ifade etti.
“Hapishanede kapalı görüşte telefon aracılığıyla görüştüğüm Demir’den eylem talimatı almışım” diyen Bıldırcın, 35 yıl ceza almış olan ve cezaevinde olan Hacı Demir’i ziyaret ettiğini ve kapalı görüşte telefonla ile kendisiyle görüştüğünü dile getirdi. Bıldırcın bu görüşmenin Hacı Demir’den eylem talimatı aldığı yönünde değerlendirildiğini ifade etti.
Yasadışı hiçbir eyleme katılmadığını ifade eden Bıldırcın, buna rağmen, Grup Yorum konserine gitmesinin, 21.03.2012’de Nevroz etkinliğine katılarak konuşma yapmasının ve buna benzer 21 eylem katılmış olmasının suç sayıldığını belirtti.
Bıldırcın, sohbet hakkının cezaevinde tam anlamıyla uygulanmadığını ifade etti. Ayrıca köşe yazarlarına cezaevi koşulları hakkında yazdıkları mektupların sakıncalı bulunarak gönderilmediğini söyledi. Bıldırcın, cezaevinde yaşanan buna benzer ihlaller için yapmış oldukları başvuruların hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, hak ihlallerinin sürekli devam ettiğini ve adeta tecrit içinde tecrit yaşadıklarını beyan etti.
4 haftadır doğalgaz tesisatını kurmak için çalışma yapıldığını söyleyen Bıldırcın, cezaevinde kaloriferin çalışmadığını ve soğuk su ile banyo yapmak zorunda kaldıklarını ifade etti. Sorun çıkmadan önce de zaten sıcak suyun haftada bir kez verildiğini söyleyen Bıldırcın, bunun yeterli olmadığını ve cezaevinde ciddi enfeksiyon riskini var olduğunu söyledi.