T24- Güngör Uras, Milliyet gazetesindeki köşe yazısında anayasa değişiklik paketini halkın anlamadığını, hangi maddelerin değişip ne getireceğini bilmediğini yazdı.
Herkesin kendi görüşüne göre kararını vermesi gerektiği üzerinde duran Uras, bunun bir "halk oylaması" olduğuna vurgu yaptı.
Güngör Uras'ın 'Ayşe Hanım “Anayasa’da ne değişiyor?” diye soruyor' başlığıyla yayımlanan 23 Ağustos 2010 tarihli yazısının tam metni şöyle:
Ayşe Hanım Teyzem “Anayasa’nın kaç maddesi değişiyor? Değişince ne olacak? Ben neye evet, neye hayır diyeceğim? Büyük Türk Büyükleri halka bunları anlatacak yerde “Tencere dibin kara, seninki benden kara” yarışına girdi. Hiç olmaz ise sen bana anlat” dedi.Ben de ona anlattım. Dedim ki, “Anayasa’nın 20 maddesinde değişiklik yapılıyor. 1 geçici maddesi iptal ediliyor. 3 geçici madde ekleniyor. Bir de yürürlük maddesi var. Değişikliğin ne getirdiğini ne götürdüğünü iyi anlayabilmek için teker teker her maddenin eski hali ile yeni halini kelime kelime okumak, sonra da bir bilenin bunların ne anlama geldiğini açıklaması gerekir.”Ayşe Hanım Teyzem “O halde maddelerin tamamını değil de değişikliğin ne getirip ne götüreceğini kısaca, özetleyerek anlat” dedi.“Ayşe Hanım Teyzeciğim” dedim. “Zaten maddelerin tamamının önemi yok. Değişen maddelerin 8’i ile eklenen 3 madde önemli. Bu maddelerle yargı gücü iktidarın (bugün AKP, yarın bir başka parti olabilir) eline geçiyor. Diğer maddeler dolgu maddesi. Eczacılar, çocukların içeceği acı ilacın etrafını nasıl şekerli dolgu maddesi ile kaplarlar... Çocuk nasıl o tatlı tada kanarak zehir gibi acı ilacı içer. İşte o biçim.”
Kuvvetler birliğine gidiyoruzAyşe Hanım Teyzem “Lafı dolandırma... Açık konuş” dedi. Ben de anlattım. “Bir ülkenin yönetimi 3 güce dayanır (1) Yasama; kanun koyma gücü, (2) Yürütme; kanunları uygulama gücü (3) Yargı; kanunların uygulanıp uygulanmadığını denetleme gücü.Krallar, imparatorlar bu 3 gücü birden kendilerinde tutardı. Kanunu kendileri koyar, istedikleri gibi uygular, istediklerini asar, keserlerdi. Krallık, imparatorluk dönemi günümüzde sona erdi ama, bazı ülkelerde şu veya bu şekilde başa geçenler, bu 3 gücü, şu veya bu şekilde ellerine geçirebiliyor. Bu tür yönetimlere günümüzde “totaliter” yönetim deniliyor. Krallığın, imparatorluğun, totaliter yönetimin alternatifi ise demokrasidir. Demokrasinin esası ise kuvvetler ayrımıdır.Bir ülkenin demokrasi ile yönetilen ülke olabilmesi için o ülkede kuvvetler ayrılığının bulunması şarttır.
Kendi kaderini kendi belirle...Gelelim Türkiye’ye... (1) Bizde halkın oyları ile üyeleri belirlenen TBMM, yasama (gücü/kuvveti) organıdır. (2) TBMM’deki üyelerin oyları ile oluşan Hükümet, yürütme (gücü/kuvveti) organıdır. (3) Yasama ve yürütme gücünün etkisinde olmayan bağımsız yargıyı (yargı gücünü/kuvvetini) ise Anayasa Mahkemesi, Danıştay gibi üst yargı organları ile hâkimlerden oluşan Yargıtay ve mahkemeler temsil eder.AKP Başkanı Sayın R.T.Erdoğan, (1) Oy çoğunluğuna dayalı olarak yasama gücünü elinde tutuyor. İstediği her konuda kanun çıkarma imkânına sahip. (2) Başbakan olarak icranın başında. İcra gücü de elinde (3) Fakat yargı gücü bağımsız. Bu anayasa değişiklik paketinin maddeleri ile yargı gücünü de eline geçirmeyi hedef alıyor.Sayın R.T.Erdoğan, TBMM’de kabul edilen bazı kanunların, Hükümet tarafından alınan bazı kararların, yargı denetimi nedeniyle uygulanamamasından rahatsız. Bütün bu gürültünün arkasında yargının da yönetimin (iktidarın/yürütme gücünün) eline geçirilmesi mücadelesi var.”Ayşe Hanım Teyzem sordu: “İyi de ben evet mi diyeceğim, hayır mı?” Cevapladım: ‘Kuvvetlerin tek elde toplanması, hem bu iktidarın hem daha sonrakilerin işini kolaylaştırır’ diye düşünürseniz “evet” deyiniz. Demokraside kuvvetler ayrımının gereğine inanıyorsanız “hayır” deyiniz. Adı üzerinde “halk oylaması”. Halklar kendi kaderlerini kendileri belirler.