A&G Araştıma Başkanı Adil Gür, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun veda ederek AKP'yi 22 Mayıs'ta Olağanüstü Kongre'ye götürme kararı almasının ardından yeniden gündeme gelen başkanlık sistemine ilişkin olarak, "2001 krizinde bir anayasa kitapçığının fırlatılmasının Türkiye ekonomisine neler kaybettirdiği kamuoyuna çok iyi anlatılmalı. Bu yapılırsa halk yeni anayasaya ve başkanlığa yüzde 60 evet der" görüşünü dile getirdi.
Sabah gazetesinden İsa Tatlıcan'ın sorularını yanıtlayan (9 Mayıs 2016) Adil Gür'ün açıklamaları şöyle:
-Adil Bey Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesiyle birlikte Türkiye bir sistem değişikliğine adımını attı. Ancak bu sistem değişikliği tamamlanmadığı için bazı sorunlar yaşıyoruz. Son yaşananları sistemin bir sorunu olarak mı görmeliyiz?
Türkiye 2007'de bir anayasa değişikliği yaptı. 2007 anayasa referandumunda halk "Cumhurbaşkanı'nı halk seçsin" derken meselenin %60'ını halletti. 2014 yılında halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı ile bu sistem değişikliğine ilk adım atıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim sürecinde "ben kararnameleri şöyle iyi okurum, atamalara şöyle iyi imza atarım" demedi. İcraatlarını anlattı, geçmişin hesabını verdi ve sonuçta kendisinin de söylediği gibi farklı bir Cumhurbaşkanı oldu. 2014 seçim akşamı Türkiye'de fiili olarak sistem değişikliğini gerçekleştirdi. Türkiye'nin tepesinde iki seçilmiş var. Sorun buradan kaynaklanıyor.
-Yani isimler farklı olsaydı yine aynı sorun yaşanacak mıydı?
O gün Sayın Erdoğan değil Ekmelettin İhsanoğlu da seçilseydi aynı sorunları yaşayacaktık. Sistem eninde sonunda tıkanacaktı. 22 Mayıs'ta AK Parti kongresinde kimi seçerseniz seçin. En uyumlu isim bile seçilse Türkiye'de sistem değişikliği gerçekleşmezse aynı kısır döngüyü yeniden yaşayacağız. 2014'te Cumhurbaşkanı halk seçtikten sonra hep şunu dile getirdim; Eğer sistem değişmezse kim olursa olsun seçilmişler arasında bir uyumsuzluğun olacağını söylemiştim.
-Peki sorun nedir? Neden yürümüyor?
Bakın açık konuşacağım. Bugün Türkiye bir emniyet müdürü atayamıyor. Bugün Ankara'da müsteşarı olmayan bakanlıklar var. Vekaleten yürütülen bir çok genel müdürlükler var. Bunların hepsi sistemden kaynaklanıyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakan'ın imzası gereken üçlü kararnamelerde hep aynı tartışma yaşanıyor. Bunların kişilerle alakası yok. İki seçilmişin olduğu bir yerde bu sorun her zaman yaşanacaktır.
-Peki ne yapılması gerekiyor?
Türkiye geçmişte yaptığı bu sistem değişikliğini tamamlaması gerekiyor. "Biz artık bundan sonra parlamenter sistemden Başkanlık, yarı başkanlık ya da partili Cumhurbaşkanı sistemine geçiş yapmalıyız" denilmesi gerekiyor.
-Devletin tepesinde iki seçilmişten bahsediyorsunuz. Peki kamuoyu Türkiye'yi kimin yönettiğini düşünüyor?
Çok uzunca bir süredir Anayasa ile ilgili araştırma yapıyoruz. Türkiye'yi kim yönetiyor sorusunu sorduğumuzda şu cevabı alıyoruz. %62.3 "Türkiye'yi Erdoğan yönetiyor" diyor. Halk Türkiye'yi hükümetin değil Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yönettiğini düşünüyor. Bu soruyu dünyada sorsak bu cevap %90'lara çıkar. Dünya'da Türkiye'yi Erdoğan'ın yönettiği algısı daha yüksek.
-Peki muhalif çevrelerde bu sistem değişikliğine karşı bir direnç var. Bunun sebebi nedir?
Türkiye'de sistem değişikliğine karşı çıkanlar aslında öyle fanatik bir şekilde sistemi korumak gibi bir niyeti de yok. Bunlar aslında Recep Tayyip Erdoğan'a karşılar. Ülkeyi yönetmesine, Başkanlığına, yarı başkanlığına, partili Cumhurbaşkanlığına her şeyine karşılar. Bu yüzden meseleyi yanlış bir yerden tartışıyoruz. Muhalif dil Tayyip Erdoğan karşıtlığı üzerinden ilerliyor. Hiçbir yönetim formülünü tartışmıyoruz. Tek tartıştığımız konu şu: Tayyip Erdoğan Başkan olur mu olmaz mı? Böyle ciddiyetsiz kısır bir tartışma olabilir mi?
-22 Mayıs kongresinden sonra AK Parti'de bir kriz bekliyor musunuz?
AK Parti kurulduğu günden bu yana yaptığımız araştırmalarda sorduğumuz insanlar "Erdoğan'a oy vereceğim" diyor. "Türkiye'de en beğendiğiniz lider kim" sorusuna her dönemde %50 "Erdoğan" cevabını aldık. Türkiye'deki AK Parti seçmeninin doğal ve tartışmasız lideri Tayyip Erdoğan'dır. Bir işletme düşünün. İşletmenin patronu genel müdürü değiştiriyor. Patron değişmediği sürece neden problem olsun? Davutoğlu elbette sevilen bir siyasetçiydi. Şimdi sadece bir görev değişimi yaşanıyor.AK Parti'nin doğal lideri Erdoğan olduğu için AK Parti tabanında bir şaşkınlık ya da kırılma yaşanmayacaktır.
-AK Parti'nin oylarında bir düşüş bekliyor musunuz?
Önce şunu söylemek gerekir. Ben muhalefetten umutlu değilim. Önümüzdeki dönemde umutlu olabilmem için bir neden yok. Tam burada yeni liderin tavrı devreye giriyor. Önümüzdeki dönemde AK Parti'nin oylarını siyasi ve ekonomik istikrar elbette belirleyecektir. Elbette doğal lider Erdoğan'dır. Elbette fiili olarak güçlü Başbakanlık dönemi sona ermiştir. Ama önümüzde belki bir genel seçim, belki bir anayasa referandumu ya da Başkanlık seçimi gerçekleştirilecek. Cumhurbaşkanı ile uyumlu ve iyi bir yönetici olan Başbakan, AK Parti'nin alacağı oy oranında da belirleyici faktörlerden biri olacaktır. Ayrıca AK Parti'de Erdoğan gibi iyi bir oyun kurucu olan doğal bir lider var.
-Erdoğan'a olan güvenin AK Parti'nin alacağı oyu etkileyeceğini düşünüyor musunuz?
1 Kasım seçimlerinin asıl galibinin Erdoğan olduğunu unutmamamız gerekir. Çünkü asıl oyun kurucu Erdoğan'dı. AK Parti'de bazı yöneticiler koalisyon hazırlıkları yaparken, tek başına iktidara inanmazken, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti tabanı koalisyona hiç inanmamıştı.
-1 Kasım seçimlerinden sonra seçmen tercihlerinde önemli bir değişiklik oldu mu?
1 Kasım seçimlerinden sonra muhalefet partilerinde ve özellikle HDP'de ciddi bir oy kaybı gözlemliyoruz. Elimizde veriler var. "Muhalefeti başarılı buluyor musunuz" sorusuna sadece %11.5 evet cevabı alıyoruz. Yani AK Parti'ye oy vermeyen %50 de oy verdiği partiyi beğenmiyor demektir. Bu oran şu anlama geliyor muhalefet partilerine oy veren her dört kişiden üçü oy verdiği partiye inanmıyor.
-AK Parti'de bazı isimlerin yollarını ayırması, siyaseti bırakması farklı yorumlara yol açabiliyor. Seçmen bu konuda ne düşünüyor?
Sadece AK Parti'de değil, MHP, CHP ve HDP'de de bugün birçok isimi göremiyoruz. Evet AK Parti kurulduğu günden bu yana kimler geldi kimler geçti. Bunlar çok doğal insani şeyler. Gidişlerinde AK Parti'den bir şey koparıp götürmedi. AK Parti 2002'de, yani en güçlü olduğu dönem denilen o seçimde %34.8 oy almıştı. 1 Kasım 2015 seçimlerinde ise %49.5 oy aldı. Söylemeye çalıştığım şey şu; AK Parti'nin mutlak ve doğal lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır. Sadece parti yönetimine değil seçmenin kılcal damarlarına kadar etkili bir lider.
-22 Mayıs kongresinden sonra neler yaşayacağız?
22 Mayıs'ta AK Parti Genel Başkanı'nı, Türkiye Başbakanı'nı seçecek. Ama şunu bilmek gerekiyor. Türkiye'de 22 Mayıs itibariyle etkili Başbakanlık dönemi sona erecektir. Yeni Genel Başkanın ilk işi Anayasa değişikliğini TBMM'ye getirecektir. Ben Meclis'te referanduma götürecek 330 sayısının bulunabileceğini düşünüyorum. Halka iyi anlatılırsa halkın yeni Anayasa'ya evet diyeceğini düşünüyorum. 2001 krizinde bir anayasa kitapçığının fırlatılmasının Türkiye ekonomisine neler kaybettirdiği kamuoyuna çok iyi anlatılmalı. Bu yapılırsa halk yeni anayasaya ve başkanlığa yüzde 60 evet der.