"Adil Öksüz'e benzettim, dövdüm' savunmasını yapan vatandaş da bu dokunulmazlıktan yararlanacak mı?"

"Adil Öksüz'e benzettim, dövdüm' savunmasını yapan vatandaş da bu dokunulmazlıktan yararlanacak mı?"

Habertürk gazetesi yazarı Nihal Bengisu Karaca, KHK ile getirilen 15-16 Temmuz'da sokağa çıkan sivillere yargı muafiyeti polemiğine ilişkin, "Hangi eylemler 15 Temmuz’un devamı niteliğinde sayılacak? Buna kim karar verecek? Ya da Adil Öksüz’e benzeyen bir adamın herhangi bir sivil tarafından darp edilerek alıkonması durumunda 'Adil Öksüz zannettim' savunmasını yapan vatandaş, ilgili dokunulmazlıktan yararlanır mı? Belli değil" yorumunda bulundu.

Nihal Bengisu Karaca'nın yazısından ilgili bölüm şöyle:

İlk fıkra 15 Temmuz darbe girişimini ve girişimin devamı niteliğindeki eylemleri bastırmak için güç kullanan memur, güvenlik görevlisi, polis vs. için cezai sorumsuzluk getirirken, ikinci fıkra dokunulmazlığın kapsamına sivilleri de dahil ediyor.

15 Temmuz gecesi darbecilere karşı mücadele verenlerin eylemlerinden cezai sorumluluk doğmayacağına zaten şüphe yok. Darbeye karşı direnmek meşru savunmadır. Ancak KHK metninde geçen, “15 Temmuz’un devamı niteliğindeki eylemler” in ne anlama geldiği muğlak. Hangi eylemler 15 Temmuz’un devamı niteliğinde sayılacak? Buna kim karar verecek? Ya da Adil Öksüz’e benzeyen bir adamın herhangi bir sivil tarafından darp edilerek alıkonması durumunda “Adil Öksüz zannettim” savunmasını yapan vatandaş, ilgili dokunulmazlıktan yararlanır mı? Belli değil. Pazar gecesinden beri doğal olarak bu sorular tartışılıyor. Bireysel silahlanmanın sağlı sollu arttığı bir ortamda tepkiler olmasını da normal karşılamak gerekiyor.

AK Parti Sözcüsü Mahir Ünal sorulara şöyle cevap verdi: “KHK’da 15 Temmuz 2016 ibaresi var, devamından kastedilen de 16 Temmuz’dur. Bunun 15 Temmuz gecesi ve 16 Temmuz sabahıyla ilişkili olduğu, o gün ülkesini darbecilerden korumak için sokağa çıkan ve direnen insanları kapsadığı son derece açık. Bu düzenleme askeri personele getirilmişti. Şimdi sivil halkın da buna eklenmesi gerekliliği ortaya çıktı ve bu yapıldı.”

Bu beyanatı duymak sevindirici, ama maalesef yeterli değil. Zira bu KHK’da kastedilen dokunulmazlığın sadece 15 ve 16 Temmuz’la ilgili olduğu Ünal’ın söylediği kadar açık değil. KHK metninde bir zaman sınırı konmamış, bilakis 15 Temmuz darbe girişiminin “devamı niteliğindeki eylemler...” denilerek hükmün kapsamının ucu açık bırakılmış. “Devamı niteliğindeki eylemler...” ifadesinin kapsamını bir tarihle çerçeveleme anlamına gelebilecek tek ifade, tepki çeken ikinci fıkranın atıf yaptığı ilk fıkrada geçen “olağanüstü hal süresince yayınlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında...” ifadesi.

Yani... Resmi görevlileri OHAL sürecinde alınacak kararlar doğrultusunda aldıkları kararlardan doğabilecek idari, mali cezai sorumluluktan koruyan bu ibare, siviller için de geçerli sayılır ya da öyle algılanır ise tehlikeye kapı aralanır. Çünkü o ihtimalde; o madde “Siviller de, ‘OHAL süresi boyunca, 15 Temmuz’un devamı sayılabilecek eylemleri’ bastırabilir ve ceza almazlar” şeklinde anlaşılmaya müsait olur.

“Yok öyle değil” deniliyorsa sormak lazım: Bu metinde yer alan korumayı bir tarihle, açık bir zaman aralığı ihdas ederek sınırlandırmak o kadar zor muydu?

Yazının tamamını okumak için tıklayın