Adil Seçim İçin Seçim Güvenliği Platformu, AKP - MHP'nin Meclis'e getirdiği seçim kanunu teklifine ilişkin olarak, "Daha da adaletsiz bir seçim teklif ediliyor!" değerlendirmesini yaptı.
Adil Seçim İçin Seçim Güvenliği Platformu'nda yapılan açıklamada, "Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” 15 Mart tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunuldu. Teklife dair ilk incelememiz ardından bazı bulgularımızı kamuoyunun bilgisine sunmak istiyoruz. Zaten demokratik olmayan, eşit ve adil koşulları sağlamayan mevcut seçim sisteminde yapılacak bu değişiklikler varolan sorunları artıracaktır." denildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Öncelikle, Adil Seçim Platformu 2018 yılı Raporu’nda yer alan Adil Seçim Matrisi ile önerilen Teklif’i karşılaştırdık. O dönem tespit ettiğimiz 20 eşitsizlik alanında bir iyileştirme olmadığı gibi Teklif, eşitsizlikleri daha da derinleştirmektedir. Teklif edilen hali ile demokratik bir seçimin gerçekleşmeyeceği, eşit siyasi mücadelelerin imkansız hale geleceği, kamu kaynaklarının kullanımında suistimalin artacağı ortadadır.
Aslında tümüyle kaldırılması gereken seçim barajının %7’ye düşürüleceği iddia edilmekte, ancak oy dağılımlarında ve milletvekilliği için oy hesaplamalarında tercih edilen sistem ile kimi illerde fiilen daha yüksek oranlı barajlar konulmuş olacak. Düzenleme ile uygulamada birinci partiye yarayan sistem inşa edilerek “il barajları” kurulmuş olacak, halkın iradesine ipotek konularak, verdiği oylar hesaplamalarla dağılıma dahil edilmeyecek. Böylece çok sayıda parti meclisten dışlanmış olacaktır.
Seçmen listeleri oluşturulurken son bir yılın bilgilerinin esas alınması öngörülmektedir; dolayısıyla bu düzenlemeyle seçmenin seçim dönemi kayıtlı olması gereken sandığına gidememe durumu ortaya çıkacak ve böylece yurttaşların oy kullanma hakkı ihlal edilmiş olacaktır. Mevsimlik işçiler, öğrenciler, iki adreste kalanlar, evsizler, sığınma evinde kalanlar, tayinle yer değiştirenler, yıl içinde iş değişikliği nedeniyle adres değiştirenler başta olmak üzere hareket halindeki yurttaşların seçime katılmaları zorlaşmış olacaktır. Böylece seçimler yoksullara kapanacaktır. Ayrıca geçen seçim dönemlerinde seçmen kütüklerinde ve adres sisteminde yaşanan suistimaller ve usulsüzlükler hatırlanırsa bugün, bu düzenleme yasalaşırsa ne gibi sonuçlar yaşanacağını öngörmek zor değildir.
Parti teşkilatları için getirilmek istenen yeni kurallarla siyasi partilerin seçime katılmaları zorlaştırılıyor. İl ve İlçe Seçim Kurulları başkanları en kıdemli hakimlerden seçilirken Teklif, kura sistemini önererek liyakati ortadan kaldırıyor.
2018 seçimlerinde Cumhurbaşkanı’nın yetkisini aşarak seçimi adil olmaktan çıkardığını veriler ortaya koyuyordu. Son teklif ile “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine Uyum” gerekçesi ile kanunun yürütülmesi yetkisi Cumhurbaşkanı’na veriliyor. Ek olarak kamu kaynaklarının kullanılmasına dair seçim yasaklarının Cumhurbaşkanı’nı kapsamaması adaletsizliği derinleştirecek önemli bir düzenlemedir. Geçen seçim dönemlerinde seçim yasakları çiğnenerek, sınırsızca ve fiilen kullanılan kamu kaynaklarına yasal kılıf oluşturuluyor.
Seçim kanunu teklifi (i) Çarşamba günü Anayasa Komisyonu tarafından görüşülecek, (ii) komisyon raporu hazırlanarak içinde partilerin şerhleri de yer alacak. Ardından raporun son hali (iii) TBMM Genel Kurulu’na iletilerek görüşülecek. 2020 yılında bir kanun teklifinin TBMM başkanlığına sunulması ile kabul edilip Cumhurbaşkanlığı’na iletilmesinin ortalama 36,91 gün sürdüğünü , böylesi düzenlemelerde üç hafta gibi daha sıkışık gerçekleşebildiğini görüyoruz. Burada yapılan tartışmaların kamuoyu tarafından bilinmesi, izlenmesi ve hatta müdahil olmasının yasama sürecini demokratikleştirdiğini, yokluğunun da otoriterliği beslediği açıktır. Bu nedenle bütün partilerin kendi seçmenini bu sürece dahil etmesinin, ilgi göstermesini sağlamasının yasama sürecini güçlendireceği açıktır.
Yurttaşların beklentisi, demokratik, şeffaf, güvenli ve adaletli bir seçim ortamının sağlanması, halkın iradesinin sandığa eksiksiz yansımasıdır. Bu beklentinin gerçeğe dönüşmesinin yolu da beklemekten değil sürece dahil olmaktan ve mücadeleden geçmektedir. Tüm siyasi partilerin, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, STK’lar ve sivil inisiyatiflerin bu sürecin izleyicisi değil mücadele odağı olacaklarına inanıyoruz.
Seçim Güvenliği Platformu olarak komisyon çalışması, rapor ve genel kurul aşaması süreçlerini izleyeceğiz, bu konuda elde ettiğimiz bilgi ve değerlendirmelerimizi kamuoyunun aktif katılımı için paylaşacağımızı duyurmak istiyoruz."