Depremin vurduğu kentlerden Adıyaman'da halk, yetkililerin ilgisizliğinden şikayetçi. Felaketin çok büyük bir tahribata neden olduğu şehre giden DW Türkçe ekibinden Batu Bozkürk, izlenimlerini aktardı.Depremin beşinci gününde, ekip arkadaşlarım Cem Fakir ve Ethem Tosun'la birlikte "Adıyaman il sınırı" tabelasını gördüğümüzde güneş doğmak üzere. Ancak manzara, önceki durağımız Elbistan'dan çok farklı değil: Yıkılmış binaların içerisinden tek bir ses duyabilmek için canla başla çalışan ekipler, hemen arkalarında onları izleyen, yaktıkları ateşin çevresine toplanan insanlar…"Daha önce neredeydiniz"Bekir Gürkalem ateşin ısıttığı insanlardan bir tanesi. Kız kardeşi ve akrabaları sekiz katlı bir binanın enkazı altında kalmış. Ekipler uzun bir süre yardıma gelmemiş, ilk yardım 40'ıncı saatte gönüllülerden olmuş. "Ablamın sesi geliyordu, daha hızlı gelebilselerdi kurtarabilirdik" diyor Gürkelam. Ardından ateş başına, akrabalarının yanına dönüyor. Orada Gürkalem ailesinden bir kadın bize ağlayarak sesleniyor, "Buraya çok geç geldiniz, daha önce neredeydiniz?""Lavabo ihtiyacımızı karşılayacak yer yok"Ardından 200 metre ötede AFAD'ın çadır kurduğu alana doğru ilerliyoruz. AFAD şehrin farklı bölgelerine çadırlar kurmuş, burada on civarında çadır var. Soba ise yalnızca birinde mevcut. Böyle olunca insanlar dışarıda odun kırarak ateş yakmaya çalışıyor.Bu aileden on kişi enkaz altında kalmış. Hamide Rahvan anlatıyor: "Sesleri geliyordu, hepsi yaşıyordu. Bir tane çocuğumuzu sağ bir şekilde çıkardık. Enkazdaki babası da çocuğunu soruyordu. Sesi çıka çıka, orada içeride kaldı, kurtaramadık".Rahvan Adıyaman'da şartların çok zor olduğunu dile getiriyor, çadırlara soğuk olduğu gerekçesiyle "Morg" benzetmesi yapıyor. "Burada elektrik yok, su yok, afedersiniz lavabo ihtiyacımızı karşılayacak yer bile yok" diyor.Karapınar Mahallesi savaş alanı gibiSonrasında depremin faturasının daha ağır olduğu yere, arka sokaklara doğru ilerliyoruz. Karapınar Mahallesi'nde neredeyse ayakta kalmış bina yok. Burası deprem bölgesinden ziyade bir savaş alanına benziyor.Mahallede, tek başına ateş yakarak ısınmaya çalışan 73 yaşındaki Seyit Hüseyin Yılmaz'ı görüyoruz. Oturduğu bina yıkılmaktan son anda kurtulmuş. Birkaç blok ötede ise, abisinin yedi çocuğu, sekiz katlı bir apartmanın enkazı altında kalmış. Kurtarma çalışmaları için, "Yetkililer de bir şey yapamıyor. Onlar da perişan. Bir, iki bina değil, Adıyaman komple gitmiş" diyor. Çadır isteyen Seyit Hüseyin Yılmaz. AFAD'ın kurduğu çadırları o anda bizden öğreniyor.Aynı apartmanın enkazının kaldırılmasını bekleyen çok fazla kişi var. Ali Tanrıverdi'nin ablası içeride: "AFAD'ı kaç kere aradık, gelmedi. Özel ekip buraya geldi, ses duydu. Sonra Jandarma da sesi duydu. Fakat buradan ayrıldılar. 'Neden gidiyorsunuz?' diye sorunca 'Geleceğiz' dediler. Gelmediler" diyor. Yetkililere sitem ediyor.Ölü kokusu duyuluyorSon olarak şehrin merkezine, valilik binasının olduğu yere gidiyoruz. Burada tam bir kaos hali var. Meydana sağlı sollu gelen arabaların, iş makinelerinin uyarı sesi, ambulans sesleri, ağır araçların zemini titreterek geçişi… Hepsi birbirine karışıyor. Yanlış adım attığınız anda bir aracın altında kalmanız muhtemel.O anda arabadan dışarı çıkıyorum. Burnuma bir koku geliyor. Bu kokuyu, Elbistan Devlet Hastanesi'nde de duymuştum. Cansız bedenlerin kokusu… Bunun çok daha ağırı ise Adıyaman mezarlığında, kepçeyle kazılan toplu mezarlarda, yan yana konulan cansız bedenlerden duyuluyor.