Adnan Oktar silahlı suç örgütüne yönelik hükmün istinaf tarafından usulden bozulmasının ardından 72'si tutuklu 215 sanığın yeniden yargılandığı davada, tutuklu sanıkların mütalaaya karşı savunmaları alındı. Tutuklu sanık Hayri Can Dağtekin, ''Biz bir kadınla cinsel ilişki yaşamak istesek bize bir bakın Allah aşkına, bizim dini telkine ihtiyacımız olabilir mi? Allah'ın verdiği bir güzelliğimiz var bizim" dedi.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesince, Marmara Cezaevi karşısındaki salonda görülen davanın 18. duruşmasına, Oktar'ın da aralarında bulunduğu bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatları katıldı.
Duruşmada, bazı tutuklu sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmaları alındı.
Tutuklu sanık Erol Aksoy, gözaltına alınmadan önce Bağcılar Devlet Hastanesi'nde jinekoloji doktoru olarak görev yaptığını belirterek, "Bu dosya normal bir dosya olsa savcılık dava bile açmazdı ama 4,5 yıldır iradeyi fesada uğratmakla yargılanıyorum. Bir doktor olarak nasıl hürriyeti tahdit edebilirim? Bu kadınlar bana muayene olurken hep yanımda asistanım vardı. Tanık olarak dinlenilmesini istedim ama reddettiniz. Birisinin iradesi fesada uğradıysa benimdir o. A9 TV'de sağlık programı yaptım. Bu, örgüte nasıl bir hizmet olabilir?" ifadelerini kullandı.
Tutuklu sanık Hayri Can Dağtekin de cinsel saldırı olmadığını söyleyen Adli Tıp Kurumu'na itibar edilmediğini savunarak, ''Başkanım, biz bir kadınla cinsel ilişki yaşamak istesek bize bir bakın Allah aşkına, bizim dini telkine ihtiyacımız olabilir mi? Allah'ın verdiği bir güzelliğimiz var bizim. Bizim kızlarla birlikte olmak için ne şık giyinmeye, ne lüks yaşamaya ihtiyacımız yok. Ya başkanım, bu zamanın kızlarını siz yaşınız itibarıyla bilmeyebilirsiniz" dedi.
Cinsel birliktelik yaşamadıkları kadınların kendilerine husumet beslediğini öne süren Dağtekin, "'Zorla oldu' diyorlar, aramızda kalmaya devam ediyorlar, aşk mesajları atıyorlar, A9 TV'de dans ediyorlar. Bizim dosyamızda cinsel saldırı yok. Bu müştekilere yalan söylettiriyorlar. Özkan Mamati'nin baskıları ve tehditleriyle iftira atıyorlar bize" diye konuştu.
Tutuklu sanık Kartal İş de savunmasında 90'lı yıllardan beri ülke için çalıştıklarını ifade ederek, şunları söyledi:
"Faaliyetlerimizi durdurmak ve bizi ayırmak için üzerimize cinsel isnatlar yüklendi. Dosyamızda doğal müşteki yoktur. Müşteki olanlar Özkan Mamati'nin tehditleriyle şikayetçi olmuşlardır. Hiçbir müşteki dini öğrenmek için aramıza gelmedi. Yemek içmek, eğlenmek, cinsellik yaşamak, gezmek ve lüks içerisinde yaşamak için geliyorlardı. Sonuçta biz popüler insanlarız. Bu kızlara tecavüz etmiş olsak o kızlar direkt ne yapar ne eder rapor alırdı. İdam edilmemizi, ölmemizi isterlerdi. Dosyada kızların iki satır beyanı dışında bir delil yok. Beğendiği arkadaşımızı elde edememiştir, para istemiştir alamamıştır, beklentileri karşılanmayınca husumet besleyip iftirayla şikayetçi olmuşlardır."
Duruşma, savunmaların alınmasına devam edilmek üzere yarına ertelendi.
Duruşma savcısı tarafından 19 Eylül'de hazırlanan 445 sayfalık mütalaada, elebaşı Adnan Oktar'ın 1994'te örgütün dışarıya açılması yönünde talimat verdiği ifade ediliyor.
İmkanı olanların iş kurması, iş kuramayanların ise iş bulmaları ve kazandıkları paraları örgüte "infak" adı altında getirmeleri talimatlarının iletildiği yer alan mütalaada, yapılan harcamalara ilişkin örgüt liderinin sürekli bilgilendirildiği ve örgüt içinde tüm harcamaların son kararının örgüt lideri tarafından verildiği belirtiliyor.
Silahlı terör örgütü FETÖ ile Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü'nün oldukça benzer saiklerle hareket ederek, insanların dini hassasiyetlerini manipüle ettikleri bilgisine yer verilen mütalaada, dönemin siyasi ve sosyal koşullarına göre söylem geliştirdikleri ve faaliyetlerini buna göre tanzim ettikleri vurgulanıyor.
Mütalaada, sanıkların, Akkuyu Nükleer Santral Projesi, Suriye politikaları ve Türkiye-Rusya'yı ilgilendiren istihbarı konularda bilgi toplama, ayrılan örgüt üyelerinin zor durumda bırakılmaları için FETÖ'cü olduklarına ilişkin yabancı istihbarat birimlerine bilgi verilmesi şeklindeki eylemlerde bulundukları aktarılıyor.
Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isteyen sanık ve katılanların beyanlarına göre örgüt lideri sanık AdnanOktar'ın özellikle kadın örgüt mensuplarına yönelik "bakışını beğenmediği, yanlış hitap ettiği, kendisine itiraz ettiği/karşı çıktığı" gibi sebeplerle küfür ve hakaret içerikli sözler kullanarak veya darbedip psikolojik ve fiziki şiddet uyguladığı anlatılan mütalaada, Oktar'ın ayrıca örgüt üyelerinin eğitim alma hakkını engellediği bildiriliyor.
Mütalaada, Oktar'ın sistematik şekilde örgüt mensuplarına cinsel istismarda bulunduğu, örgüt üyelerinin bir kısım bürokrat, siyasetçi, gazeteci, kamu görevlisi ve sivil vatandaşlara yönelik kişisel bilgileri kaydedip Oktar'a sundukları, bu verilerin arşivlenmiş şekilde muhafaza edildiği kaydediliyor.
Esas hakkındaki mütalaada, örgüt elebaşı Oktar'ın, "örgüt yöneticiliği", "FETÖ silahlı terör örgütüne yardım", "siyasal veya askeri casusluğa teşebbüs", "eziyet", "kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma", "birden fazla kişiyle birlikte birden fazla kez çocuğa karşı cinsel istismar", "cinsel saldırı", "cinsel saldırıya teşebbüs", "kişisel verilerin kaydedilmesi", "tehdide azmettirme" suçlarından 232 yıl 9 aydan 1198 yıla kadar hapsi isteniyor.
Örgüt yöneticisi konumundaki diğer sanıklar Tarkan Yavaş, Alev Babuna, Aylin Atmaca, Bora Yıldız, Halil Hilmi Müftüoğlu, İbrahim Tuncer, Mehmet Noyan Orcan, Merve Büyükbayrak, Sinem Hacer Tezyapar, Yeliz Sucu, Ayşegül Hüma Babuna ve Fatma Ceyda Ertüzün'ün de benzer suçlardan cezalandırılması istenen mütalaada, 71 tutuklu sanığın mevcut hallerinin devamı talep ediliyor.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 11 Ocak 2021'de açıkladığı kararında, ''örgüt yöneticisi olmak'' suçundan yargılanan sanıklar Adnan Oktar, Tarkan Yavaş, Mehmet Noyan Orcan, Bora Yıldız, Halil Hilmi Müftüoğlu, İbrahim Tuncer, Ulviye Didem Ürer, Alev Babuna, Aylin Atmaca, Merve Büyükbayrak, Yeliz Sucu, Sinem Hacer Tezyapar, Fatma Ceyda Ertüzün, Ayşegül Hüma Babuna'ya ayrı ayrı 9 bin 803 yıl 6 ay hapis cezası verilmesine hükmetmişti.
Mahkeme 107 sanığa "örgüt üyeliği" suçundan 4 yıl 6'şar ay, 20 sanığa da "örgüte üye olmak", "gerçeğe aykırı mal bildirme", "örgüte yardım etme", "suçluyu kayırma", "ruhsatsız silah taşıma" ve "tehdit" suçlarından 1 yıl 8 aydan 11 yıl 3 aya kadar değişen sürelerde hapis cezası vermişti.
Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan 12 sanığa "örgüte üye olmak" suçundan 11'er ay hapis cezası veren mahkeme, bu sanıklarla ilgili hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasını karara bağlamıştı.
Sanık Mustafa Kuşçu, Ozan Süer ve Turgut Aksu'nun tahliyesine karar veren mahkeme, Bahadır Köseoğlu hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılmasını kararlaştırmıştı.
Sanıklardan 3'ünün tüm suçlardan beraatine hükmeden mahkeme, tutuksuz sanıklar Ahmet Bürke, Dolunay Tezin, Hüseyin Alpar Sayın, Sibel Yılmaztürk, Şecaaddin Çelikler, Eşref Nuri Yakışan, Mehmet Murat Atmaca ve Deniz Tanık'ın tutuklanmalarına karar vermişti.
Bir kısım sanıkların bazı suçlardan beraatini kararlaştıran heyet, 80 sanığı ise çeşitli suçlardan 3 yıl ile 36 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırmıştı.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi ise Adnan Oktar organize suç örgütüne yönelik, aralarında Oktar ve örgüt yöneticilerinin de bulunduğu 84'ü tutuklu 215 sanık hakkında yerel mahkemece verilen hükmü usulden bozmuştu.
İstinafın bozma kararıyla 68 sanığın, tutuklulukta geçirdikleri süre ve haklarındaki hükümlerle ilgili bozma nedenleri dikkate alınıp tahliyelerine karar verilmişti.
Alınan kararda, suç örgütü lideri Oktar, Alev Babuna, Aylin Atmaca, Ayşegül Hüma Babuna, Bora Yıldız, Hakan Kurtul, Halil Hilmi Müftüoğlu, İbrahim Tuncer, Mehmet Noyan Orcan, Mert Sucu, Merve Büyükbayrak, Oğuzhan Sevinç, Sinem Hacer Tezyapar, Tarkan Yavaş, Ulviye Didem Ürer ve Yeliz Aksoy'un ise tutukluluk hallerinin devamına hükmedilmişti.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı da tahliyelerin "usul ve yasaya aykırı" olduğunu belirterek, sanıklar hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılmasını istemişti. İtirazın reddedilmesinin ardından Başsavcılık, bir üst mahkeme olan 2. Ceza Dairesine yeniden itirazda bulunmuştu. İtirazı değerlendiren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, tahliye edilen 68 sanıktan 61'i hakkında "cinsel saldırı" suçundan tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılmasına hükmetmişti.
Haklarında yakalama kararı çıkarılan 61 sanıktan 50'si tutuklanmış, dava dosyası ilk derece mahkemesine gönderilmişti. (AA)