Uluslararası Af Örgütü, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e internet yasasını onaylamaması için çağrı yaptı. Örgüt tarafından yapılan yazılı basın açıklamasında, “Türkiye yetkilileri mevcut yasayı uluslararası ifade özgürlüğü standartlarına uyumlu hale getirmeli” denildi.
Uluslararası Af Örgütü’nün yaptığı yazılı basın açıklaması şöyle:
Uluslararası Af Örgütü, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, ifade özgürlüğü üzerinde kısıtlayıcı etki yaratacak olan 5651 sayılı internet yasasında değişiklikler öngören tasarıyı veto etme çağrısında bulunuyor. Türkiye yetkilileri, bunun yerine, mevcut yasayı uluslararası ifade özgürlüğü standartlarına uyumlu hale getirmeli. İnternet medyası ve sosyal medya, Türkiye’deki gazetecilere yönelik cezai kovuşturma tehditlerinin yaşandığı ve ana akım medyanın ciddi otosansür uygulamalarıyla sarmalandığı bir ortamda, fikirlerin ifade edilmesi ve bilgi edinilmesi için hayati bir önem taşıyor. Yeni düzenleme, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Gezi Parkı eylemleri esnasında sosyal medyanın kullanımına dair “Twitter denilen bir bela var” şeklinde yaptığı açıklamadan aylar sonra geldi. Protestolar sırasında, Uluslararası Af Örgütü, hem barışçıl protestoculara yönelik yaygın şekilde gereksiz ve aşırı güç kullanımını, hem de doktorlar, avukatlar ve gazetecilere yönelik hükümet tarafından yapılan susturma ve karalama girişimlerini raporladı. O dönemde, yetkililer, ‘hakaret’i de içerecek şekilde “evrensel suç”larla mücadele amacıyla sosyal medya ile ilgili yasal düzenlemeler yapacaklarını taahhüt etmişlerdi. Türkiye’de hakaret suçunu düzenleyen yasalar, ifade özgürlüğü hakkının ihlaline yol açacak şekilde ve genelde politikacılar ve diğer devlet görevlilerine yönelik yapılan eleştirilerin adil olmayan biçimde kovuşturmaya tabi tutulması amacıyla kullanılıyor. Türkiye’nin de taraf olduğu Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'ni (ICCPR) yorumlamakla yükümlü İnsan Hakları Komitesi, hapis cezasının ‘hakaret’ için hiçbir zaman uygun bir çözüm olmadığını belirtmişti.[1] Dünya çapında üne sahip bir piyanist olan Fazıl Say hakkında dindar kişiler ve İslam’ın cennet anlayışı ile ilgili Twitter’da yaptığı alaycı yorumlar sebebiyle açılan dava, Türkiye yetkililerinin mevcut yasalar üzerinden, internet aracılığıyla meşru muhalif görüşlerin dile getirilmesini hedef almasına dair bir örnek. Eylül 2013’te Fazıl Say “dini değerleri aşağılamak” sebebiyle 10 aylık cezaya mahkum edildi ve cezası ertelendi. Ocak 2014’te, Başbakan Erdoğan’ın avukatları, Today’s Zaman adlı günlük gazetede çalışan Mahir Zaynalov isimli bir gazeteci hakkında, attığı iki Tweet sebebiyle suç duyurusunda bulundu. Tweet'ler, gazetedeki, "Erdoğan'ın atadığı yetkililerin" El- Kaide ile bağlantısı olan şüphelileri yakalamayı reddettiğini iddia eden makalelere bağlantı içeriyordu. Suç duyurusu, atılan Tweet'lerin Başbakan’a hakaret içerdiğini ve “halkı kin ve düşmanlığa teşvik etme” unsuru barındırdığını iddia etmekteydi. 4 Şubat’ta, Azerbaycan vatandaşı olan gazeteci hakkında, attığı Tweet'lere atıfta bulunarak ve Türkiye’de oturumu ile ilgili yabancılar kanununun “memlekette kalması umumi güvenliğe, siyasi ve idari icaplara aykırı sayılan yabancılar verilecek muayyen müddet zarfında Türkiye'den çıkmağa davet olunur. Bu müddetin sonunda Türkiye'yi terketmeyenler sınır dışı edilebilirler” şeklindeki 19. Maddesi'ne dayanılarak sınır dışı kararı verildi. 7 Şubat’ta ülkeyi terk etti. Son haftalarda, hükümet ayrıca üst düzey devlet görevlilerine yönelik yolsuzluk iddialarını kanıtladığı ileri sürülen internet içeriklerini engellemeye çalıştı. 5 Şubat’ta Meclis tarafından onaylanan yasal değişiklikler, halihazırda uluslararası standartlarla uyuşmayan bir şekilde uygulanan yasaya, internet içeriğininin engellenmesi için daha da fazla yetki kazandırıyor. İnsan Hakları Komitesi belli sitelere yönelik genel yasakları ICCPR’nin gerektirdiği yükümlülüklerle uyumsuz olması noktasında eleştirdi ve internet siteleri üzerindeki kısıtlamaların ancak yasa ile ve insan hakları hukukuna uygun olarak meşru amaçlara hizmet etmesi gerektirdiğinde yapılabileceğini açıkca ortaya koydu. [2] Dahası, Uluslararası Af Örgütü değişikliklerin muğlak ve oldukça geniş kapsamlı tanımlarının, onları uygulamada keyfiyete açık hale getirmesinden endişe duymaktadır. Keyfi uygulamalar sık sık, mevcut internet yasası ve daha geniş bağlamda da Türkiye'deki ifade özgürlüğü hakkını kısıtlayan maddelerdeki muğlaklıktan kaynaklanmaktadır. Yasal netlikten uzak uygulamalar ya da yasayı uygulayanların kontrolsüz uygulama yetkileri, ifade özgürlüğü hakkını kısıtlayan yasalar ICCPR'nin gerekliliklerinin yerine getirilmemesine neden oluyor.[3] Uluslararası Af Örgütü, bu değişikliklerin, internet erişimine yönelik engelleme yetkisini artıracağından endişe duymaktadır. AİHM, Yıldırım v. Türkiye[4] vakasında, mevcut 5651 sayılı yasanın uygulamasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) ifade özgürlüğü ile ilgili 10. Maddesi'ni ihlal ettiğine karar vermiştir. Değişiklikler, AİHM’in ifade özgürlüğü hakkının ihlaline yol açtığına kanaat getirdiği yasanın 8. Maddesi'nin bir kısmı olan bu hükümleri, olduğu gibi bırakıyor. Yasanın 9. Maddesi’ndeki değişikliğe göre,internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişiler, içerik sağlayıcısına veya yer sağlayıcısına başvurarak içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebilir ya da doğrudan ilgili mahkemeye başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini talep edebilir. Hakim engelleme talebine yönelik başvuruyu 24 saat içerisinde karara bağlar. Madde 9/A ile getirilen ek değişiklerle ise, meydana gelebilecek gecikmelerin “özel hayatın gizliliğinin ihlaline bağlı olarak sakınca doğurabileceği hallerde” internet içeriğinin idari kararlarla engellenebilmesine izin vermektedir. Engelleme kararına, yedi gün içerisinde yargıya başvurarak itiraz edilebilir. Söz konusu idari kararlar sonucu haklarının ihlal edildiğini düşünen kişiler, yasal yollara başvurmanın zorluklarıyla karşılaşacak ve muhtemelen bu durum pek çok internet kullanıcısı için başa çıkılamaz bir engel haline gelecektir. Uluslararası Af Örgütü yasanın, internetteki içeriğe erişimi engelleyecek biçimde ve ifade özgürlüğü hakkı ile ilgili uluslararası standartlarla uyumsuz bir şekilde uygulanacak olmasından endişe duymaktadır. Uluslararası Af Örgütü hakaretle ilgili hükümlerin, meşru muhalif düşünceleri ve kamu görevlilerinin eleştirilmesini ifade özgürlüğü hakkını ihlal edecek şekilde kovuşturmaya tabi tutmak için kullanıldığını uzun süredir raporlamaktadır. Uluslararası Af Örgütü internet yasasındaki değişikliklerin aynı zamanda Türkiye yetkililerine, idari kararlar aracılığıyla, internette ifade edilen meşru muhalif görüşlere erişimi engelleme yetkisi vermesinden endişe duymaktadır. Engelleme kararları, mahkemeler vasıtasıyla değil idari kararlarla verilebilecek olduğu için , internet kısıtlamaları ile ilgili yargısal gözetim azaltacaktır. Yasal değişiklikler aynı zamanda, mevcut durumda internet sitelerinin toptan engellenmesine olanak veren halihazırdaki yasaya ek olarak , tekil URL'lerin de engellenebilmesini getirecektir. Bu bir anlamda, işlemlerin daha orantılı olmasını sağlayabilecekken, Uluslararası Af Örgütü bunun aynı zamanda ifade özgürlüğünü ihlal edecek şekilde bireysel hesapları ya da sosyal medyadaki paylaşımları engellemek için kullanılabileceğinden endişe duymaktadır. Değişiklikler ayrıca, internet servis sağlayıcılarının ve yer sağlayıcıların, kullanıcıların veri trafik kayıtlarını iki yıla kadar ellerinde tutmalarını, talep durumunda ilgili kullanıcıya herhangi bir bildirim ya da açıklama yapmadan bu bilgileri yetkililerle paylaşmalarını getiriyor. Uluslararası Af Örgütü muğlak hükümlerin, bilginin nasıl ya da neden talep edileceği veya herhangi bir veri koruma güvencesi verip vermediği ile ilgili bir koruma sağlamamasından dolayı endişe duymaktadır. Özel hayatın gizliliği hakkına müdahale eden tedbirler, meşru bir amaçla tamamen orantılı olmalı, yargı makamları tarafından dikkatli ve bağımsız bir gözetime tabi tutulmalıdır. Uluslarararası Af Örgütü, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e veto yetkisini kullanarak, ifade özgürlüğü üzerindeki tehditleri artıran mevcut değişiklikleri engellemesi; Türkiye yetkililerinden de Türkiye'deki sivil toplum grupları ve AGİT gibi uluslararası uzman kurumlar ile ülkenin internet yasalarını uluslararası ve Avrupa standartları ile -ifade özgürlüğü hakkı ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki içtihad da dahil- uyumlu hale getirmek için müzakerelerde bulunması için çağrıda bulunuyor.
Merkezi Toronto’da bulunan ifade özgürlüğü ile ilgili 88 kuruluşun üye olduğu IFEX, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e bir çağrı yaptı.
Çağrıda, 5 Şubat 2014 tarihinde Türkiye Parlamentosundan geçen 5651 sayılı düzenleme İnternete ulaşıma ve özel yaşamın gizliliğine karşı getirdiği kısıtlamalarla uluslararası toplumun tepkilerini çektiği, bunu değiştirmek için henüz çok geç olmadığı ve Anayasal hakkınızı kullanarak bu yasayı tekrar görüşülmek üzere Parlamentoya iade etmeye çağırıyor denildi.
Çağrının Tam Metni:
Sayın Cumhurbaşkanı Gül,
IFEX, ifade özgürlüğünü savunan 88 kuruluşun oluşturduğu uluslararası bir ağdır. Bu uluslararası ağ, Türkiye’de Internet yasasıyla ilgili son gelişmelerle ilgili derin bir endişe duyuyor.
5 Şubat 2014 tarihinde Türkiye Parlamentosundan geçen 5651 sayılı düzenleme İnternete ulaşıma ve özel yaşamın gizliliğine karşı getirdiği kısıtlamalarla uluslararası toplumun tepkilerini çekti. Bunu değiştirmek için henüz çok geç değil. IFEX, sizi Anayasal hakkınızı kullanarak bu yasayı tekrar görüşülmek üzere Parlamentoya iade etmeye çağırıyor.
Yasada öngörülen değişiklik, hükümetin Internet üstündeki kontrolünü yoğun bir şekilde arttırmasını hedefliyor. Daha önce de uluslararası tepkileri çekmiş olan mevcut yasadaki bu değişiklikler, hükümetin Internet kullanıcılarının bilgilerine sınırsız olarak erişimini ve yetkililerin istenmeyen içerikleri keyfi biçimde engellemelerini kolaylaştıracaktır.
Türkiye’deki IFEX üyeleri, bu değişikliklerin TC Anayasasının düşünce, ifade, bilgilenme ve bilgilendirme özgürlüklerini güvence altına alan 25, 26 ve 27. maddelerini ihlal ettiğinin altını çiziyorlar.
Dünyanın her tarafındaki IFEX üyesi kurumlar 5651 sayılı yasadaki değişikliğin ifade özgürlüğüne getirdiği tehditleri izliyor (RSF/Sınır Tanımayan Haberciler, HRW/İnsan Hakları İzleme Örgütü, IPS/Uluslararası Yayıncılar, Bianet/Bağımsız İletişim Ağı). Bu yasal değişiklik, Internet uzmanı hukukçu Yaman Akdeniz tarafından, haber siteleri üstünde yarattığı baskı ve ifade özgürlüğü ve bireysel verilerin gizliliği üstünde yarattığı baskı ile ‘’Orwellvari bir Kabus’’ olarak nitelendiriliyor.
Bu, sizin için, Türkiye’nin ifade özgürlüğünün sağlıklı bir demokrasi için temel unsurlardan biri olduğuna bağlılığını dünyaya göstermek için bir fırsattır.