AFAD büyük bir depreme ne kadar hazırdı?

AFAD büyük bir depreme ne kadar hazırdı?

Gülsen Solaker

Depremlerin üstünden 48 saati aşkın bir zaman geçmesine karşın arama kurtarma çalışmalarının özellikle ilk iki günde yetersiz olduğuna yönelik eleştiriler gözleri devlet kurumlarına ve AFAD'a çevirdi.

Türkiye hafta başında meydana gelen iki ayrı depremin etkisiyle derinden sarsılırken, depremlerin üstünden 48 saati aşkın bir zaman geçmesine karşın arama kurtarma çalışmalarının yetersiz olduğuna yönelik eleştiriler gözleri devlet kurumlarına ve Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı'na (AFAD) çevirdi.

İçişleri Bakanlığı'na bağlı olarak çalışan AFAD, afetlerle ilgili görev yapan İçişleri'ne bağlı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'na bağlı Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve Başbakanlık'a bağlı Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü'nün kapatılması ve tüm bu kurumların tek bir çatı altında toplanmasıyla 2009'da kuruldu.

AFAD'ın görevleri arasında, afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması, afetlere müdahale edilmesi ve afet sonrasındaki iyileştirme çalışmalarının süratle tamamlanması amacıyla gerekli faaliyetlerin planlanması ve koordine edilmesi ve etkin uygulanması için tüm kurum ve kuruluşlar arasında iş birliği sağlanması gibi maddeler yer alıyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 12 Kasım'da "deprem anı ülke tatbikatı" nedeniyle yayınladığı mesajda, depremlerin yaşanmasını engellemenin mümkün olmadığını ancak can ve mal kayıplarının önüne geçecek tedbirleri almanın insan elinde olduğunu söylemişti. Erdoğan, "Geçmişte yaşadığımız acı tecrübelerden çıkardığımız dersler ışığında yaptığımız hazırlıklarla hamdolsun artık hiçbir afette vatandaşlarımızın 'nerede bu devlet?' diyen feryadını duymuyoruz" demişti.

Ancak son depremlerin ardından yıkımın çok fazla olduğu illere geç ulaşıldığı, arama kurtarma çalışmalarının yeterli olmadığı ve enkaz altında hala hayatta kalanlar için zamanın giderek daraldığı gibi çok sayıda nedenle AFAD ve devlet kurumları eleştirilerin odağında.

AFAD büyük bir depreme hazır mıydı?

Peki önceliğini "kriz yönetiminden" "risk yönetimine" verdiğini belirten AFAD, bu kadar yüksek şiddette ve geniş bir alanı etkileyen depreme yeterli ölçüde hazır mıydı?

Gazi Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Samet Arslan, iki depremin etki alanının çok fazla olduğuna ve yaklaşık 13-14 milyon insanı etkilediğine dikkat çekerek, şunları söylüyor:

"Maalesef depremin etki alanı o kadar büyük ki bizim AFAD'ın bu işe yetişmesine imkan yok. Mehmetçik, polis, jandarma ve sivil arama kurtarma ekipleri yardım ediyor ama alan müthiş derecede büyük. Türkiye'deki bütün ekiplerin şu anda oraya yönlendirildiğini biliyorum ama bu sadece insanla ilgili de değil. Her binanın tepesine bir vinç koymanız gerekiyor, bu toplam yaklaşık 6-7 bin vinç yapar."

AFAD'dan yapılan açıklamaya göre dün gece itibariyla bölgede AFAD, PAK, Jandarma, DAK, Millî Savunma Bakanlığı, UMKE, İtfaiye, Milli Eğitim Bakanlığı, Güven, STK ve gönüllüler, güvenlik, yerel destek ekiplerinden görevlendirilen personel ile uluslararası arama kurtarma ekiplerinden oluşan toplam arama ve kurtarma personeli sayısı 60.217.

Afet bölgesine sevk edilen ekskavatör, çekici, vinç, dozer, kamyon, arazöz, treyler, greyder, vidanjör vb. iş makineleri olmak üzere toplam araç sayısı ise 4.746 olarak veriliyor.

Osmaniye'de bir depremzede

"Kıymetli saatler kaybedildi"

Ancak arama kurtarma çalışmaları için ilk 24 ila 48 saatin saatin çok kritik olduğuna işaret eden uzmanlar ve deprem bölgesindeki vatandaşlar, AFAD'ı özellikle depremin ilk günü ve akşamında sahada yeteri kadar bulunmamakla eleştiriyor.

Afet Uzmanı Dr. Kubilay Kaptan, arama kurtarma çalışmalarının afet sonrası yapılacak işlerin sadece bir tanesi olduğunu, bunun dışında barınma, gıda, ısınma, sağlık, hamile yaşlı ve engellilerin korunması gibi çok sayıda yapılması gereken başlık bulunduğunu belirterek, şunları dile getiriyor:

"Arama kurtarma çalışması da maalesef başlangıçta afetin büyüklüğü anlaşılmadığı için ve aynı zamanda bölgede ve ülke genelinde hazır durumda olunmadığı için son derece yavaş başladı. Hatta hiç başlayamadı bile. Ancak vatandaşların kendi imkanlarıyla bir şeyler yapılmaya çalışıldı. Yavaş yavaş afetin büyüklüğü ortaya çıktıkça ufak çapta arama kurtarma çalışmaları başladı. Son derece kıymetli saatler maalesef kaybedildi."

Kaptan, en kötü senaryonun yani kış şartlarında iki art arda depremin gerçekleştiğini kabul ettiğini söyleyerek, "Çok fazla yer etkilendi ama zaten deprem gerçeği budur. Afete dönüşmesi olayı budur. Türkiye'de beklenen büyük deprem dediğimiz devamlı dediğimiz büyük bölge depremleri budur" diyor.

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Cafer Güneş de Adıyaman'da dün yaptığı açıklamada, sahadaki durumu şu sözlerle ifade etti:

"Valiyi ziyarete gittik, konferans salonunda birbirlerine bakarak bekliyorlar. Henüz müdahale edilmemiş yüzlerce bina, her binanın köşesinde battaniyelere sarılmış cenazeler var. Müdahale edilen binalarda maksimum iki AFAD görevlisi var, onlar da çaresiz bir şekilde yorgun argın, vinç ya da dozer gelecek diye bekliyor. İnsanlar bizi görünce ağlamaklı yanımıza koşuyorlar, devlet görevlisi sanıp 'Neredesiniz?' diyorlar.”

Prof. Arslan da bölgedeki hava şartları nedeniyle enkaz altında kalanlar için zamanın daraldığını söyleyerek, "Özellikle soğuk olan bölgeler için fazla ümitlenemiyorum. Kahramanmaraş merkez; Elbistan bölgesi ve Malatya tarafları, Pazarcık çok soğuk yerler. Ama Hatay'da mesela ya da Adana'da belki biraz daha zamanımız var" diyor.

AFAD ile ilgili sıkıntılar neler?

Bir taraftan bölgedeki AFAD ekiplerinin çalışmaları sürerken, diğer yandan kurumun işleyişi, yeteri kadar kişiyi istihdam edip etmediği, bu personelin hepsinin liyakata göre mi seçildiği gibi çeşitli konularda soru işaretleri var.

Muhalefet milletvekilleri 27. Dönemde yani 24 Haziran 2018'den itibaren AFAD ile ilgili toplam 45 yazılı soru önergesi verirken, bunların büyük bölümü yanıtlanmamış durumda. 

CHP Milletvekili Gamze Taşçıer, 6 Şubat depreminden tam bir gün önce verdiği soru önergesinde de AFAD'ı "Çadır takibi dahi yapamamakla" eleştirerek, "AFAD'da bir usulsüzlük düzeni var ve Erdoğan bu kurumun bütçesini ikinci örtülü ödeneği olarak kullanmaktadır" demişti.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ise dün, "AFAD dışında herhangi bir koordinasyona müsaade etmeyeceğiz" derken, AFAD'ın gerekli koordinasyonu ne kadar ve nasıl yaptığı ile ilgili muhalefetten eleştiriler yükseliyor. Son olarak dün bölgede bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu iktidarı muhalefet belediyelerinin yardımlarını engellemeye çalışmakla suçladı.

Kaptan, AFAD ilk kurulduğu sırada kendinin de buna destek verdiğini ancak olayların daha sonra yön değiştirdiğini belirterek, süreci şöyle aktarıyor:

"AFAD aynı Merkez Bankası gibi özerk olacaktı, hiçbir siyasiye ya da kuruma bağlı olmayacaktı ve kendisi inisiyatif alacaktı. Çünkü afetlerde kimseden direktif beklemeden kendinin koordinatör olduğu ve herkesin ona bağlandığı bir kurum gerekir. Özelikle de böyle akut durumlar için."

AFAD'ın, kuruluşunun ardından alandaki benzer diğer tüm kurumları içine almak yerine o kurumların içinin boşaltıldığını belirten Kaptan, yaşananları "Balık adamlar bile, farklı teşkilatlar kapatıldı ve AFAD'a bağlandı. Hadi ona da tamam derken birdenbire AFAD'ın özerk kimliği de yok oldu. O da yetmezmiş gibi 2018'de değişen hükümet sistemiyle AFAD İçişleri'ne bağlandı ve de bilgi birikimi olarak sıfırlandı" diye anlatıyor.

AFAD'ın personel ve ekipmanı yeterli mi?

AFAD ile ilgili gerek insan kaynakları gerekse toplanan yardımların şeffaflığı ile ilgili sıkıntılar çeşitli raporlara da yansımış durumda. Kurumun 2023 Strateji Raporu'nda, "Personel sayısında istenen düzeye ulaşılamadığı" not düşülürken, 2021 rakamlarına göre ise AFAD'ın merkezde 558 kadrolu ve 141 geçici görevli olarak çalışan toplam 699, taşrada 7 bin 81 personeli bulunuyor.

Peki bu sayılar deprem ülkesi olan Türkiye için yeterli mi?

Kaptan'a göre kurumun personel sayısı kadar ekipmanı da çok eksik. Kaptan, kurumla ilgili kendinin gördüğü en önemli sıkıntıyı ise şöyle aktarıyor:

"Daha önceki depremlerde, afetlerde de görüldü ki AFAD'ın tepki verme biçimi yavaş. Yavaş olması da son derece normal çünkü harekete geçmek için emir bekliyorlar. Ne yapacaklarını bilmek için bir yerlerden bir şey gelsin diye bekliyorlar."

Kaptan, gelişmiş ülkelerde afet kurumlarının özerk yapıda olduğuna ve hiçbir siyasetçinin işlerine karışamadığına işaret ederek, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki (ABD) FEMA'yı buna örnek gösteriyor.

TSK ya da madenciler daha mı erken gitmeliydi?

Depremin ilk iki günündeki arama kurtarma ve sağ kalanlar için lojistik yardımların yeteri kadar olmamasıyla ilgili getirilen bir diğer eleştiri de TSK'nın ve madencilerin bölgeye geç intikal ettirilmesi.

Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar dün gece yaptığı son açıklamada, bütün bölgede toplam 7 bin 500 civarında askerin bulunduğunu belirterek, bugün itibariyle ek bin 500 personelin daha faaliyetlere katılacağını kaydetti.

Kaptan, Marmara depremi sırasında asker olarak sahada aktif olarak çalışmış bir isim olarak o dönemi şöyle aktarıyor:

"Hemen bir saat içerisinde kışladan çıkıp yardıma koşmuştuk. Sahada pek çok farklı depremden etkilenmemiş örgüt, birey ve kuruluş vardı, sivil savunma teşkilatı, itfaiye, Kızılay vardı. 6 saat içinde Rus ve Japon heyetler gelmişti. İki saat içinde ordu büyük bir yoğunlukla sahaya indiği için hemen toparlanma süreci başlamıştı."

İlk birkaç saatlik şokun ardından TSK'nın sahaya inmesi ile bir güvenin oluştuğunu belirten Kaptan, "Tüm bu farklı unsurlar 1999'da herhangi bir emir ya da direktif beklemeden geldi. Biz kimseye sormadık 'çıkalım mı çıkmayalım mı?' diye. Kimse önümüze geçmedi. Ve sonra sivil inisiyatifler de çok yoğundu" ifadelerini kullandı.