Türkiye-İran sınırından yasa dışı bir şekilde geçerek Türkiye'ye giriş yapan Afgan göçmenlerin durumu, son haftalarda kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışılıyor. ABD'nin askeri güçlerinin tamamını Afganistan'dan çekmesi için geri sayım devam ederken ülkedeki çatışmaların şiddetlenmesi ardından Türkiye'ye geçişlerde de artış olduğu öne sürülüyor. Türkiye'nin İran ile sınırından ve sınıra yakın kentlerden paylaşılan bazı görüntüler de yeni bir düzensiz göç dalgası yaşandığı yönünde yorumlara neden oluyor.
Bununla birlikte hem sahadan gelen haberler hem resmî açıklamalar hem de göçle ilgili uzmanların izlenimleri, ortada şimdiye kadar olandan hem sayı hem de içerik olarak ne kadar farklı bir dalga yaşandığına dair bilgilerin çok yeterli olmadığına işaret ediyor.
Afganistan'dan Türkiye'ye düzensiz göç yeni bir olgu değil.
Bu göç yıllardır yaşanıyor.
BBC Türkçe'ye konuşan İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (IGAM) Başkanı Metin Çorabatır, 1979'daki Sovyetler Birliği'nin Afganistan'a müdahalesi ardından başlayan savaştan Suriye krizine kadarki dönemde Afganistan'ın, dünyada en fazla mülteci veren ülke konumunda olduğunu belirtiyor.
Uzun bir dönem Pakistan ve İran'ın en fazla Afgan mülteciyi barındıran ülke olduğunu belirten Çorabatır, Afganların özellikle 2006-2007'den itibaren Türkiye'ye gelmeye başladığını aktarıyor.
Çorabatır, Afganların son yıllardaki göçüyle ilgili olarak, "Özellikle çobanlık yapıyorlar. Göç İdaresi kayıtlarını ya alıyor ya hemen reddediyor. Bazı göçmenler ise hiç başvurmuyor. Türkiye'de bekliyorlar. Para biriktirdiklerinde Afganistan'daki yakınlarına yolluyorlar ya da günün birinde Batı'ya gitmek için kaçakçılara veriyorlar. Veyahut da sadece karınlarını doyurmak için yaşıyorlar" diyor.
Van, 295 kilometre ile Türkiye'nin İran ile en uzun sınırına sahip kenti.
Afgan göçmenlerin yasa dışı geçişlerinin büyük bir bölümü de bu kent üzerinden yapılıyor.
Van Barosu, kentte göçmenlerle ilgili en fazla çalışma yürüten kurumlar arasında yer alıyor.
BBC Türkçe'ye konuşan, Baro'nun İltica ve Göç Komisyonu Başkanı Jindar Uçar, "kentlerinde yıllardır bu göçün yaşandığını, bazı gazetecilerin sınırdan geçişleri görüntülemesiyle birlikte bunların sosyal medyada yayıldığını, 'Büyük Afgan göçü başlıyor mu?' sorusu üzerine toplumun gözünü buraya çevirmesiyle bir anlamda konunun popülerleştiğini" belirtiyor.
Uçar, "Son haberlerde bahse konu kitleler eskiden de aynı yoğunlukta geçiş yapıyordu. Bundan bir yıl önce de biz, Muş ve Diyarbakır'a giderken Tatvan'da yolda yürüyen göçmen geçişini gözlemleyebiliyorduk. Bunlar yeni şeyler değil" diyor.
Yıllardır sınırdan geçişler kış aylarında azalırken, havaların ısınmasıyla artıyor.
BBC Türkçe olarak, Van'ın İpekyolu ilçesinde göçmenlerin toplandığı yerlerden Hacı Bekir mahallesinde ve Çaldıran ilçesinde sınıra yakın köylerde yaptığımız görüşmelerde buranın sakinleri, her sene olduğu gibi bu yıl da ilkbahar aylarıyla geçiş çabalarının arttığını söylüyor.
Bazı medya organlarında yayımlanan Afgan göçmenlerin görüntüleri, geçmiştekinden kat kat büyük bir göç dalgasının yaşandığı yorumlarına neden oluyor.
Ancak düzensiz göçte belli bir artış gözlemlenmekle birlikte bunun geçmişe oranla ne kadar büyük olduğuna dair yorumlar ise varsayımlara dayanır gibi gözüküyor.
Van'ın İran sınırındaki ilçeleri Saray, Özalp, Başkale ve Çaldıran.
Bu dört ilçenin de çok farklı noktalarından geçiş yapıldığı haberleri geliyor.
Güvenlik önlemlerinin artırılması nedeniyle bir noktada geçiş zorlaştığında başka noktaların denendiği anlaşılıyor.
Bu kadar farklı noktanın olması ve geçişlerde noktaların sürekli değiştirilmesi de geçiş yapanların bilgisini daha da zorlaştırıyor.
Van Barosu'ndan Jindar Uçar, geçmiş yıllardan biraz daha fazla olmakla birlikte kendilerinin bu yaz, çok büyük bir düzensiz göç durumunu gözlemlemediklerini söylüyor.
Uçar, medyada konuyla ilgili yayımlanan bazı haberleri de eleştiriyor ve "Günde 1000-1500 kişi geçiyor deniyor. Halbulki Van'ın yaklaşık 300 kilometrelik sınırından, günde kaç kişinin geçtiğiyle ilgili bir istatistik verilmesi imkânsız" diyor.
Uçar, göçmen profilinin kendilerine, ortada henüz kitlesel bir göç olmadığını düşündürdüğünü de söylüyor: "Gelenlerin profili, 15 - 30 yaş aralığında olan, iş gücü olarak gelen, genç erkekler. Henüz, kitlesel bir göçü yani kadınlı, çocuklu ailelerle birlikte yapılan bir göçü tespit edemedik."
IGAM Başkanı Metin Çorabatır da kendilerine sahadan gelen bilgilere dayanarak, "Büyük bir artış yok ama normal sezonluk artışın üstünde bir göçün işaretleri var" diyor.
Çaldıran ilçesinde, bazı sınır köylerinde yaptığımız görüşmelerde buranın sakinleri, göçün her sene olduğunu ancak son dönemlerde fazladan bir hareketlilik gözlemlediklerini söyledi.
Yine Başkale ve Özalp ilçesinden BBC Türkçe'ye bilgi veren kaynaklar da geçen yıla oranla belli bir artış gördüklerini belirtti.
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü'nün hazırladığı, Türkiye'de yıllara göre yakalanan göçmenlerle ilgili tabloda, yakalanan düzensiz Afgan göçmenlerin yıllara dağılımı ve sayısı şöyle veriliyor:
Göç İdaresi verilerine göre 2021 yılında, 7 Temmuz itibariyle yakalanan toplam düzensiz göçmen sayısı 62.687.
Afganlar, 25.643 ile bu kişiler arasındaki ilk grubu oluşturuyor.
Afganları sırasıyla Suriye, Pakistan, Özbekistan, Irak, Bangladeş, Türkmenistan, İran, Somali ve Filistin'den gelenler takip ediyor.
İçişleri Bakanlığı'nın bu verileri, 7 Temmuz itibariyle yakalanan düzensiz Afgan göçmen sayısında önceki yıllara göre ciddi bir artış olduğunu düşündürmüyor.
Bununla birlikte yakalanmayan ya da genel olarak herhangi bir resmi kaydı bulunmayan düzensiz göçmenlerin sayısı bilinmiyor.
Van Valiliği'nin 19 Temmuz'da yayımladığı bir açıklamada da çeşitli veriler bulunuyor.
Açıklamada, düzensiz göçü engellemeye yönelik faaliyetler kapsamında Türkiye-İran sınırının Van'da kalan hudut hattında 2021 yılında içinde 27230 kişinin yakalandığı, 34308 kişinin ise yasadışı yollarla girişinin engellendiği belirtiliyor.
BBC Türkçe, Van Valiliği'ne, sınırdan giriş yapan ya da girmeye çalışan düzensiz göçmenlerin sayısının geçen yıllara oranla nasıl değiştiğine dair bilgi talebinde bulundu.
Valilik'ten talebimize henüz bir yanıt gelmedi.
ABD Başkanı Joe Biden, ABD'nin Afganistan'daki askerlerinin 11 Eylül 2021 tarihine kadar ülkeden tamamen çekileceğini açıklamıştı.
Ülkede son dönemde Taliban kontrol altında tuttuğu yerleri artırırken çatışmalar da şiddetleniyor.
Bütün dünyada, Eylül ayından itibaren ülkeden yeni bir kaçış dalgasının başlayabileceği uyarıları yapılıyor.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMYK), geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, Afganistan'daki olası insani kriz konusunda uluslararası kamuoyunu uyardı.
Açıklamada, "Afganistan'da bir barış anlaşmasına varılamaması ve mevcut şiddetin durdurulamamasının, ülke içinde, komşu ülkelerde ve ötesinde daha fazla yerinden edilmelere yol açacağı" belirtildi.
BMYK, İran ve Pakistan'ın toplamda iki milyondan fazla kayıtlı Afgan mülteci ile yerinden edilmiş Afganların yaklaşık yüzde 90'ına ev sahipliği yaptığını, iki ülkenin Afgan mülteciler için sınırlara erişim ve koruma sağladığını aktardı.
Açıklamada ayrıca ek varışların olması durumunda BMYK'nın tüm ev sahibi ülkelere insani yardımı desteklemeye hazır olduğu da belirtildi.
Afganistan'dan büyük bir kaçış olması durumunda, Türkiye'nin bundan nasıl etkileneceği de merak konusu.
Çorabatır; merkezi hükümetin gücünü koruması, Taliban'ın iktidarı ele alması veya iç savaş gibi farklı senaryolarda, göçle ilgili farklı durumların ortaya çıkabileceğini, bunların hangisinin yaşanacağının şu an bilinmediğini belirtiyor.
2000'li yıllarda Batı ülkelerinin Afganistan'da artık güvenliğin sağlandığı gerekçesiyle, Afgan göçmenlere ekonomik göçmen olarak baktığını belirten Çorabatır, korkulan senaryoların olması durumunda, artık bunun adının değişeceğini ve ortadakinin durumun bir mülteci hareketine döneceğini söylüyor.
Ancak Çorabatır, bu durumda dahi Afganistan'dan Türkiye'ye büyük bir göç dalgasının yaşanacağının kesin olmadığını belirtiyor ve 2000'lerin başında Taliban'ın Afganistan'daki denetimi sonrası Afganistan'dan Türkiye'ye büyük bir göç dalgası beklendiğini ancak beklenildiği gibi bir göç olmadığını hatırlatma ihtiyacı duyuyor.
Çorabatır, "Her şeyden önce Afganistan'da kimin hakim olacağına bakacağız. Biraz bekleyeceğiz ve göreceğiz" diyor.
Van Barosu'ndan Uçar da Eylül sonrasında yaşanabilecek olası bir kitlesel göçte Türkiye'nin ilk sırada olmayabileceği kanısında:
"Taliban'ın etkinliğini artırması durumunda ilk risk altında olacak kitle tercümanlar, devlet memurları, Amerikalılarla çalışan mühendisler vs. olacak. Yani bir noktada beyaz yakalı olarak tabir edebileceğimiz, yaşam standardı yüksek olan, ülke dışına çıkmak açısından daha rahat yollar bulabilecek bir kitle var. Bunlarda şöyle bir örnek gördük… Bir kısım Afgan askeri geçtiğimiz günlerde Tacikistan'a sığındı. Can havliyle Tacikistan'a gittiler. Dolayısıyla bir grup insan İran'ı, Tacikistan'ı, Pakistan'ı tercih edecek. Taliban'dan kaçan kitlenin ilk etapta, can havliyle doğrudan Türkiye'ye gelmeyebileceğini düşünüyoruz."
Uçar, Türkiye'ye büyük bir göç dalgası olması durumunda ise Türkiye'nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve 1951 tarihli Cenevre Mülteci Sözleşmesi doğrultusunda, sığınmacı oldukları için bu insanları ülkelerine geri gönderemeyeceğini belirtiyor.