T24 Dış Haberler
Çeviri: Demet Kamburoğlu
ABD gazetesi The New York Times'da yer alan David Zucchino ve Fatima Faizi imzalı habere göre; son üç yılda Kabil’de ortaya çıkan yeni moda kahve dükkânları, kadın kalkınmasının simgesine dönüştü. Bu dükkânlar; kadınların eğitim hakkını yasaklayan, kadınlara çarşaf giyme zorunluluğu koyan Taliban’ın düşüşünden 18 yıl sonra hâlâ varlığını koruyan bazı geleneklerden sığınma noktası haline geldi.
Bu günlerde kafelerdeki sohbetler; genellikle ABD ile Taliban arasındaki Doha, Katar'da gerçekleşen Afganistan barış görüşmeleri üzerine oluyor. Birçok kadın; köktenci, bütünüyle erkek üyelerden oluşan Taliban heyetinin baskısı sonucunda haklarının pazarlık edilmesinden korkuyor.
Sokakta bir adamın, makyajı ve batı tarzındaki kıyafetleri nedeniyle ona bir söylev verdiğini ve bunların ne kadar ‘uygunsuz’ ve ‘utanç verici’ olduğunu belirttiğini söyleyen Hadis Lessani Delijam, Afganistan'da yaşayan, 17 yaşındaki bir lise son sınıf öğrencisi. “Bazı günler, Kabil’de genç bir kadın olmak bunaltıcı olabiliyor” diyen genç kız, sokakta genç bir erkekle yürüyüp muhabbet ettiği için orta yaşlı bir kadının ona küfürler ettiği günü anlattı ve “Bana, tekrar edemeyeceğim çirkinlikte ithamlarda bulundu” dedi.
Delijam, teselli için hiç beklenmedik bir yere çekildi; mütevazı bir kahve dükkânına. Delijam, kahve dükkanında iki erkek arkadaşıyla beraber oturup muhabbet ederken “Burası, birkaç saatliğine bile olsa kendimi rahat ve özgür hissedebildiğim tek yer” dedi.
“Çok korkuyoruz” diyen 28 yaşındaki sanatçı Maryam Ghulam Ali, “Eğer Taliban geri gelirse kadınlara ne olacağını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
Aralarında, Taliban yönetimdeyken, küçük yaşlarda olan ve hatta doğmamış olanların bulunduğu genç kadınlar; cep telefonları, sosyal medya ve kendilerini özgürce ifade etme hakkını kullanarak büyüdüler. Kadınlar, Taliban diktatörlüğüne geri dönmeyi hayal dahi edemiyorlar.
Farahnaz Forotan adlı 26 yaşındaki gazeteci, kadınları haklarını korumaya çağıran '#myredline’ adlı, Türkçe'de ‘benim kırmızı çizgim’ anlamına gelen bir sosyal medya kampanyası başlattı. Sosyal medya hesabı, kahve dükkanlarının içinde çekilmiş fotoğraflarıyla dolu olan gazeteci, böylece kendi kırmızı çizgisini göstermiş olduğunu belirtti.
“Bir kahve dükkanına gitmek ve arkadaşlarımla sohbet etmek bana mutluluk getiriyor, bunu feda etmeyi reddediyorum” diyen Forotan, Taliban geri dönerse bu özgürlüklerin yok olabileceğini söyledi. Genç gazeteci, “Başkasının kızı veya kardeşi olarak anılmak istemiyorum; ben, bir ‘birey’ olarak hatırlanmak istiyorum” dedi.
Kahve dükkanlarının duvarları ardında, süreç oldukça güç işliyor. “Bugün bile, sokaklarda tacize uğramadan yürüyemiyorum” diyen Forotan, sözlerine “Batılılaşmış, ‘demokrasi jenerasyonundan’ gelen ahlaksızlar olduğumuzu söylüyorlar” ifadesini ekledi.
Afganistan, dünya sıralamalarında düzenli olarak kadınlar için en kötü şartlara sahip ülke olarak seçiliyor veya en kötü şartlara sahip ülkeler arasında yer alıyor. Bir Afgan geleneği; bekar kadınların babalarına, evli kadınların da eşlerine ait olduğunu iddia ediyor. Görücü usulü evlilikler yaygın ve sıklıkla kuzenler veya başka bir akrabaları arasında yapılıyor. Kırsal kesimlerde genç kızlar, yaşça büyük erkeklere ‘gelin’ olarak satılıyor. Namus cinayetleri hâlâ devam ediyor. Bir dönüş noktası olan 2009 kadın hakları kanunu ve Afganistan Anayasası tarafından desteklenen koruma sözü, çoğu zaman titizlikle uygulanmıyor.
Taliban, 2014 yılında, Kabil’deki kafe ve lokantalara yönelik bir dizi saldırı başlattı; Afgan erkeklerinin ve kadınlarının beraber oturduğu Taverna du Liban adlı alkol servisi bulunan popüler kafede, 21 kişinin ölümüne neden olan intihar saldırısı bunlardan biriydi.
Sonrasında Afganistan devleti, saldırıların devam edeceği korkusuyla, bir süre kafeleri ve pansiyonları müşteri alımına kapattı. Gelecek iki yılda, Kabil’deki insanlar sosyal hayatlarına evlerin içinde devam etti. Toplum içinde sosyalleşmeyi özleyen kadınlara ve erkeklere servis yapan yeni kafeler, 2016 yılında tekrar açıldı. Günümüzde Afganistan’da çoğu lokanta hâlâ ana odalarını erkeklere ayırırken kadınları ve çocukları ‘aile’ bölmesinde, kapalı kısımlarda misafir ediyor. Afgan kadınları, bu nedenle, Kabil’deki kafeleri çok değerli buluyor.
“İnsanın içgüdüleri, din kadar güçlü” diyen Fereshta Kazemi, Kabil’deki dükkanları sık sık ziyaret eden bir Afgan- Amerikan aktris. Kazemi, “Bağ kurmaya, sevmeye, paylaşmaya, göz kontağı kurmaya duyulan ihtiyaç; içgüdüsel” dedi.
Taliban 2001’de yıkıldıktan sonra; kadınlar Kabil’de okullara kabul edilmeye, erkeklerin yanı sıra özel sektörde ve devlette çalışmaya, tek başına yaşamaya veya evini arkadaşlarıyla paylaşabilmeye başladı. Afgan Meclisi’nde 250 koltuktan 68’i kadınlara ait.
Kafelerde gerçekleşen sohbetler, bu kazanımları korumak adına yapılıyor. Kabil’de yer alan bir kafenin sahibi olan 30 yaşındaki Mina Rezaee, kafesinde hiç kimsenin, kadın müşterileri kıyafetleri veya erkeklerle oturmaları nedeniyle taciz etmediğinden emin olmak için uğraştığını söylüyor. “Burada, kültürü kadınlar oluşturur; erkekler değil” diyen Rezaee, kadınların erkeklerle beraber oturup gülüştüğü bir masayı göstererek mutluluklarını vurguladı. Rezaee, “İdeolojisini değiştirmesi gereken taraf Taliban, biz değiliz. Bu da benim kırmızı çizgim” dedi.
Sosyal medyadaki feminist kampanyanın başlatıcısı Forotan, ülkesinde, nasıl bir değişim olursa olsun, kalmakta kararlı olduğunu vurguladı. Oturduğu kafede bir kahve daha sipariş eden Forotan, “Tek bir idealde birleşen erkek politikacılarla dolu bir kafe olmasını dilerdim, barış idealinde” dedi.