"Afganistan ekonomisi "kırılganlık ve yardımlara bağımlılık ile şekilleniyor".
Dünya Bankası Taliban'ın Afganistan'da kontrolü ele geçirmesinden birkaç ay önce yayımladığı notta ülkenin ekonomik görünümünü böyle değerlendiriyordu.
Bugün ise, Afganistan'a yapılacak yardımların geleceği belirsizliğini korurken ülkenin ekonomik görümü daha da kırılgan.
Afganistan bazı temel mineral kaynaklara sahip olsa da siyasi durum bu kaynakların kullanılmasını engelledi.
Ülkenin dış yardımlara olan bağımlılığı da had safhada.
Dünya Bankası verilerine göre kalkınma yardımları, ülkenin gayrisafi milli gelirinin (gayrisafi yurtişi hasıla ile aynı değil ancak çok yakın) yüzde 22'sine eşdeğer.
Bu, yüksek bir oran olsa da Dünya Bankası'nın 10 yıl önce paylaştığı veri olan yüzde 49'un da oldukça altında.
Afganistan'a yapılacak ekonomik yardımlarla ilgili de büyük bir belirsizlik var.
Almanya Dışişleri Bakanı Heike Maas da ZDF kanalına geçen hafta yaptığı açıklamada, Taliban ülkede kontrolü eline aldığı ve şeriat kanunları getirdiği takdirde "bir sent bile" yardım yapmayacaklarını söylemişti.
Başka ülkeler de gelişmeleri dikkatle izliyor.
Dünya Bankası'nın "kırılganlık" vurgusu, ülkede Taliban'ın gücü eline geçirmesinden önce güvenliğe ayrılan kaynakların yüksek olması ile bağlantılı. Düşük gelirli diğer ülkelerde ortalama yüzde 3 iken Afganistan'ın güvenliğe ayırdığı bütçe, ekonomisinin yüzde 29'unu oluşturuyor.
Güvenlik ve yolsuzluk kaygıları da, bir başka köklü soruna yol açıyor: Yabancı yatırımların zayıf olması.
Birleşmiş Milletler verilerine göre son iki yılda yabancılar tarafından bir tane bile yeni "sıfırdan" yatırım yapılmadı. 2014'ten beri de açıklanan sıfırdan yabancı yatırımların sayısı 4 ile sınırlı.
Daha düşük nüfuslu diğer Güney Asya ülkelerine bakarsak , aynı dönemde Nepal'de bunun 10 katı, Sri Lanka'da ise 50 katı sıfırdan yatırım yapılmış.
Dünya Bankası, Afganistan'da özel sektörü dar olarak niteliyor. İşgücü düşük verimli tarım faaliyetlerine dayanan ülkede, hanelerin yüzde 60'ı hayvancılıktan belli bir gelir elde ediyor.
Ülkede yasadışı madencilik ve elbette afyon üretimi fazla olduğu gibi, kaçakçılık ve benzeri olaylar da yaygın. Taliban için uyuşturucu ticareti önemli bir gelir kaynağı.
Bununla birlikte, Afgan ekonomisi ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin 2001'de ülkeyi işgal etmesi sonrası büyüdü.
Afganistan'ın resmi verileri çok güvenilir olmasa da, Dünya Bankası'nın aktardığı bu verilere göre 2003'ü takip eden 10 yıllık dönemde ekonomi yılda ortalama yüzde 9'dan fazla büyüdü. Bunu takip eden yıllarda (yardımların azalmasının da etkisiyle) büyüme hızı yavaşladı ve 2015-2020 yılları arasında yıllık ortalaması yüzde 2.5'e düştü.
Ülkede var olan kaynaklar güvenlik durumunda ilerleme kaydedilir ve yolsuzlukların önüne geçilirse yabancı yatırımcılar için cezbedici olabilir.
Bakır, kobalt, kömür ve demir cevheri gibi önemli miktarda mineral kaynağı olan ülkenin, petrol, doğalgaz ve değerli taş gibi başka kaynakları da var.
Cep telefonu ve elektrikli arabanın bataryalarında da kullanılan bir metal olan lityum, bu kaynaklar arasında öne çıkıyor. Sıfır karbon ulaşım araçlarına geçişte elektrikli araçların kritik bir rolü var.
ABD'de yayımlanan New York Times gazetesine 2010'da bir röportaj veren ABD'nin bir üst düzey askeri yetkilisi, Afganistan'ın mineral potansiyelinin "çekici" olduğunu ancak bir sürü "soru işaretini" de içinde bulundurduğunu söylemişti. Gazete, ABD Savunma Bakanlığı'nın Afganistan'ın "Lityumun Suudi Arabistan'ına" dönüşebileceği yorumuna yer veren kayıtlarına ulaşmıştı.
Buna rağmen mineral kaynakları işlenemediği gibi, Afgan halkı da bu kaynaklardan neredeyse hiç kazanç sağlayamadı.
Çin'in bölgede bir oyuncu olmak istediğiyle ilgili pek çok haber var. Taliban ile Batılı güçlere kıyasla daha iyi ilişkileri olduğu anlaşılan Çin, eğer örgüt gücü elinde tutmayı başarırsa bundan yarar sağlayabilir.
Öte yandan Çinli şirketler daha önce bakır ve doğalgaz operasyonları yürütme amacıyla bazı kontratlar imzalamış olsa da, pek bir gelişme olmadı.
İki ülke arasındaki sınırın kısa olduğu da düşünülürse, eldeki fırsatlar Çin'in ilgisini çekecektir.
Çin'in özel ya da devlet tüm kurumları, Afganistan'da başarılı olacağından emin olmak isteyecektir. Güvenlik kaygısı ve yolsuzluk gibi unsurların bu kaynaklardan yeterince çıkarabilmelerine engel olacağını düşünürlerse , herhangi bir vaatte bulunmaktan kaçınacaklardır.
Çin ya da diğer ülkelerden potansiyel yatırımcıların aklındaki soru, Taliban'ın onların ihtiyaç duyduğu koşulları yaratma konusunda daha önceki Afgan yönetimlere göre daha esnek olup olmayacağı.
Afganistan ekonomisinin geleceğini etkileyecek bir başka unsur da, kadınların çalışma hayatına katılımı.
Geçtiğimiz on yılda 15 yaş üstü kadınların işgücüne katılım oranı ciddi bir artış gösterse de, 2019'da yayımlanan verilere göre yüzde 22 olan bu oran, uluslararası standartların halen altında.
Taliban yönetimi altında bu kazanımların kaybedilmesi ihtimali yüksek. Bu da ekonomik görünüme daha çok zarar verir.
Kısa vadede, ekonomik istikrar konusundaki belirsizlik çok baskın. Çok sayıda insanın bankalara koşup paralarını çekmeye çalıştığı bildiriliyor.
Taliban, banka yöneticileri, dövizciler ve dükkan sahiplerinin can ve mal güvenliğini koruyacaklarını söylüyor. Ancak güvenliklerinin soru işareti yaratıyor olması bile şok edici. Yatırımcıların Afganistan ekonomisinin çalışmaya devam edeceğine, müşterilerin de paralarının güvende olduğuna güveniyor olması gerek. Bu da hemen olmayacak.