Jessica BrownBBC Future
Çikolata, çilek, istiridye gibi kimi yiyeceklerin cinsel arzuyu ve gücü artırdığına dair söylentileri pek çok kişi duymuştur. Peki bunların doğruluk payı nedir?
Yunan aşk tanrıçası Afrodit'ten esinlenen 'afrodizyakların' cinsel dürtü, güç ve zevki artırdığı söylenir. Çikolata, çilek, istiridye bunlar arasında sayılır. Tarihte çok daha ilginç maddelerin bu tür etkileri olduğuna inanılırdı: zehirli İspanyol sineği, gergedan boynuzu ve bazı nadir bitki özleri gibi…
Martha Hopkins kitabı için araştırma yaparken tarihte afrodizyak olarak görülen birçok maddenin farklı özelliklerine dikkat çekiyor:
"Bunlar ya trüf mantarı, kaz ciğeri ezmesi, havyar gibi az bulunan pahalı yiyeceklerdir, ya da kuşkonmaz, enginar gibi cinsel organa benzetilen yiyecekler, hatta hayvan testisleri olabiliyor."
Afrodizyakları aşk, şehvet ve arzu ile ilişkilendirsek de, güvercinden bademe ve yabani havuca kadar birçok şeyin afrodizyak olarak görüldüğü 17. yüzyılda bu yiyecekler, doğurganlık yeteneğini geliştirmek üzere evli çiftlere verilen tıbbi maddeler olarak algılanırmış.
Peki bu tür yiyecekler gerçekten de cinsel arzuyu ve performansı etkiler mi?
Kan dolaşımı sorunlu olan insanlar açısından bazı yiyeceklerin damarları gevşeterek (Viagra gibi) cinsel organlara kan akışını kolaylaştırdığı doğrudur.
Balkabağı, ceviz, dana eti gibi gıdalarda bulunan L-arginin içerikli amino asit vücutta nitrik okside dönüşerek kan akışını hızlandırır.
Omega 3 yağ asitleri bakımından zengin somon balığı ve avokado gibi yiyecekler de aynı işlevi görür.
Çilek, ahududu, böğürtlen gibi yemişler ile elma, üzüm, kırmızı şarap, sarımsak ve bitter çikolatada bulunan kuersetin maddesinin iltihap sökücü özelliği de kan dolaşımını hızlandırır.
Fakat uzmanlar, sadece kan dolaşımı sorunlu olan insanların bu yiyecekleri tükettiğinde cinsel fonksiyonlarında bir gelişme kaydedileceğini vurguluyor. Dolaşımı normal olan bir kişi bu bakımdan herhangi bir fark hissetmeyebilir.
Ancak afrodizyak kelimesi çoğu insan için cinsel fonksiyondan ziyade cinsel arzuyu çağrıştırır.
Cinsel arzuyu artırdığına inanılan yiyeceklerden biri çikolatadır.
Araştırmalar, çikolatanın ana maddesi olan kakaonun kan dolaşımını artırdığını gösteriyor. Ancak cinsel arzuyu artırdığına dair herhangi bir veri yok.
Aslında hiçbir yiyeceğin cinsel arzuyu artırdığını kanıtlayan bir veri bulunmuyor. Bir şey hariç...
Çikolatadaki kakaonun sadece gövdede değil uzuvlarda da kan dolaşımını artırdığı biliniyor. Ancak cinsel arzuyu artırdığına dair veri yok.Bunun tek istisnası alkol. Bazı ufak çaplı araştırmalarda alkol tüketiminin cinsel uyarı ile bağlantısı görülmüştür. Ancak alkol aynı zamanda cinsel performansa sekte vurabiliyor.
Özellikle kırmızı şarabın kalp sağlığını olumlu etkilediğine inanıldığı için doğrudan cinsel fonksiyon ile bağlantılı olabileceğine dikkat çekiliyor. Ancak kırmızı şarap ile kalp ve damar sağlığı arasındaki bağlantı konusundaki veriler de kesin değil.
Şarabın afrodizyak olarak görülmesi Akdeniz diyetinde yer alması ile de ilgili olabilir. Akdeniz diyeti bol sebze ve meyve, tam tahıllar, bakliyat, fındık ve badem gibi yemişler, balık ve zeytinyağı içeriyor. Ayrıca şeker, peynir ve et oranı daha düşük.
Bu nedenle tek başına bir yiyeceğin etkisinden ziyade bir bütün olarak Akdeniz diyeti ve yaşam tarzının afrodizyak özelliğe sahip olması daha muhtemel görünüyor.
Uzmanlar, düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve stressiz yaşam tarzının bir bütün olarak daha iyi bir cinsel yaşam sağlayacağı kanısında.
Bir tek gıdadan ziyade bir bütün olarak diyetimiz kan dolaşımını ve hormon seviyesini artırma yoluyla genel olarak daha iyi bir ruh haline yol açarak afrodizyak etkisi gösterebilir.
Bir tek yiyecekten ziyade bir bütün olarak beslenme ve yaşam tarzının afrodizyak etkisi olabilir.Peki, neden bazı insanlar bazı yiyeceklerin afrodizyak etkisi gösterdiğine gönülden inanıyor?
Bunun nedeni, bu yiyeceklerin cinsel arzuyu artıracağı yönündeki inançtan kaynaklı olabilir.
Ayrıca cinsel arzuyu etkileyen fiziksel, psikolojik ve ilişkiye dayalı birçok faktör var. Bir yiyeceğin cinsel arzuyu artırdığına inanıyorsanız bu inancın yarattığı psikolojik plasebo etkisi ile kişinin cinsel arzusu artabilir.
Ayrıca hatırlatıcı etki insan üzerinde önemli rol oynar. Beyin, cinsel bakımdan tatmin içeren anılar ile sıkı bağlantı kurmaya odaklıdır. Kişinin cinsel deneyim yaşadığı bir ortamda bir şey olmuşsa, duruma bağlı olarak bu gelecekte de cinsel arzuyu tetikleyen bir şeye dönüşebilir.
Aslında her tür yiyeceğin afrodizyak etkiye sahip olduğu bile söylenebilir. Zira hiçbir yiyeceğin olmadığı bir yerde açlık çeken birinin cinsel güdülerinin zayıf olması normaldir.
Evrimsel açıdan bakıldığında insanların seks arzusu üreme amaçlıdır. Bunun için de sağlıklı olmak, ihtiyaç duyulan besinleri almak gerekir.
17. yüzyıl pornografisinde yiyeceklere yer verilmesinin nedeni bu olabilir. Eşlerin bir sonraki seks girişiminde bulunması için enerjiye ihtiyaçları vardır.
Meyve sinekleriyle yapılan bir deneyde, ortamda yiyecek bulunması halinde dişi sineğin karşısına çıkan ilk erkek sinekle günde yedi defa çiftleştiği, yiyecek olmadığında ise sadece bir kez çiftleştiği görüldü.
Ayrıca bizi karşı cins için cazip kılacak yiyecekleri yediğimize dair doğada birçok örnek vardır. Dişiye çekici görünmek için bazı kuşların erkekleri çok daha renklidir. Bu özelliği kazanmak için karotenoid (bitki pigmenti) içeren yiyecekleri tüketirler.
Partnere yiyecek sunmanın afrodizyak etkisi olabilir.Bu insanlar açısından da geçerlidir. Örneğin eskiden şişman kadınlar daha çekici görülürdü. Zira yiyeceklerin bol olmadığı zamanlarda şişman olan kadının üreme yeteneğinin daha fazla olduğuna inanılırdı.
Cinsel partnere yiyecek sunma pratiğinde de afrodizyak özelliği olabilir. Belki de sevgililer gününde çikolata veya ev yapımı yemek hediye etmenin asıl nedeni partnerde cinsel arzu yaratma isteğidir.
Örneğin örümcekler dişiyle çiftleşmek için onlara sinek yakalayıp verirler. Bir çekirge türü ise dişiyi çiftleşmeye yöneltmek için jelimsi bir salgı salgılar.
Afrodizyak fikrinin bu kadar uzun süre kabul görmesi insanların gençlik, uzun ömür ve doğurganlık arayışından kaynaklıdır.
İşte bu yüzden yüzyıllar boyunca bu fikre inanmaya devam edeceğiz gibi görünüyor.