Afyon Şehit Uzman Çavuş Mete Saraç Kışlası'nda 5 Eylül 2011'de 25 askerin öldüğü cephanelik patlamasına ilişkin, ailelerin talebi üzerine İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü tarafından hazırlanan özel mütalaa, bugün Afyon Davası'nın görüldüğü Eskişehir 1. Hava Üssü Komutanlığı Askeri Mahkemesi'ne sunuldu.
Mütalaada, 25 askere ait doku parçalarının eksik olduğu ve 215 adet dokudan 15’inin kaybolduğu ifade edilerek, “Bu uyumsuzluklar ölenler arasında bilinenlerden başka bir kişinin daha olma ihtimali belirmesi halinde önem kazanacaklardır” denildi. Ayrıca dokuların gelişigüzel toplandığı, birden çok askere ait dokunun aynı torbaya konulduğu, dokuların hangi bölgeden alındığının bilinmediği, numaralanmamış dokuların torbalar halinde Adli Tıp’a gönderildiği ortaya çıktı. Aynı şekilde, patlamadan sonra enkazın usule uygun kaldırılmadığı, iş makineleriyle hafriyat işlemi yapıldığı, toprak analizinin 16 ay sonra gerçekleştirildiği saptandı.
İsmail Saymaz’ın Radikal’de yer alan haberine göre, İÜ Adli Tıp Enstitüsü’nden Prof. Dr. Münevver Açıkkol, Doç Dr. Hülya Yükseloğlu ve Doç Dr. Gökhan Ersoy’un hazırladığı mütalaada şu hususlara yer verildi:
- Olay yerine giren ekipler, özel kıyafetli değil. Görüntülerde standart, gündelik görev kıyafetleri içindeki pek çok personelin olay bölgesinde çalışma yürüttüğü izlenmektedir.
- Dokuların bir kısmının bulundukları yerlerde kısmen fotoğrafları çekilmiş olsa da her dokunun ayrı ayrı numaralanarak bölgeleri temsil eden kroki kartları üzerinde gösterilmeleri gereklidir. Bu kartların düzenlenip düzenlenmediği dosya içeriğinden anlaşılamamaktadır. Kartlar düzenlenmiş olsa dahi, Adli Tıp Kurumu’nun raporlarından olay yerinde toplanan materyallerin bu kuruma numarasız olarak sevk edildiği anlaşılmaktadır.
- Kabaca hangi bölgeden toplandığı bilinmeyen dokular vardır. Bölge dışından, meskun mahalden toplanan dokular mevcuttur, bunların ayrı bir şekilde kodlandığına dair bir ibare bulunmamaktadır.
- Materyali toplayan personelin dokular arasında eldiven değiştirip değiştirmediği bilinmediği gibi, farklı kişilere ait çok sayıda dokunun aynı torbaya konularak laboratuvar analizine yollandığı anlaşılmaktadır. Bu, bazı biyolojik ve fiziksel kanıtların dokular arasında bulaşma riskini arttıracaktır.
- Adli Tıp Kurumu belge ve raporlarında belirtilen doku sayıları ile aynı raporlar üzerinden doku sayıları arasında yer yer küçük uyumsuzluklar mevcuttur. Tüm kişilerin kimliklendirilmiş olması, çok sayıda örneğin analizinin yapılmış olması da göz önüne alındığında bu dokuların çalışılamamasının, kimliklendirme operasyonunu etkilemediği söylenebilir. Ancak, uyumsuzluklar ölenler arasında bilinenlerden başka bir kişinin daha olma ihtimali belirmesi halinde önem kazanacaklardır.
- Patlama çukuru ve depo alanındaki enkazın uygun usullerle kaldırıldığına, analiz için örneklendiğine dair bir belge tarafımıza teslim edilmemiştir.
- Video görüntülerinde de özel bir prosedür izlenmeksizin iş makineleri ile hafriyat işlemi yapıldığı izlenebilmektedir.
- Patlama sonrası toprak analizi yapılmamış, yapılan analiz olaydan 16 ay sonra alınan toprak örneklerinde gerçekleştirilmiştir.
- Olay yerinde ilk anda oluştuğu bildirilen iki metre derinliğindeki çukurun nasıl örtüldüğü, diğer kısımlarda nasıl bir hafriyat çalışması yapıldığı, hem patlamadan önce, hem de patlamadan sonra örneklemeye kadar geçen zamanda hangi müdahalelere maruz kaldığı bilinemeyeceğinden bu analizin herhangi bir konuda delil olarak kullanılması güçleşmektedir.