Ah Sen Unakıtan!

Ah Sen Unakıtan!
Eşine, 'Sayın Bakanım' derken gözleri ışıldayan Ahsen Unakıtan’a fokuslanıyorum. Aklıma gelen kareler ve hislerimi paylaşmak istiyorum. İpek ÖzbeyOnu çok yakından tanıyorsunuz. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın eşi Ahsen Unakıtan’ı… Hani eşi, bir törende kendisine teşekkür ettiğinde kameraların önünde hiç çekinmeden bakana sarılarak hüngür hüngür ağlayan Ahsen Unakıtan’ı…. Şöyle gözlerimi kapatıyorum, biraz da televizyon haberlerinin montajını yaparkenki günlere gidiyor aklım. Bazen muhabirken denk geldiğim karelere. Eşine, “Sayın Bakanım” derken gözleri ışıldayan Ahsen Unakıtan’a fokuslanıyorum. Aklıma gelen kareler ve hislerimi paylaşmak istiyorum. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kızının İstanbul Gösteri Merkezi’nde kıyılacak nikâhı. Beş bin kişilik salon hınca hınç dolu. Günler öncesinden, biraz da Hayrünnisa Hanım’ın dekorasyon takıntısından el pençe divan durumdaki ekibin hummalı çalışmasının meyvesi beklenmekte. Ön taraf bildiğiniz Bakanlar Kurulu. Hayır, hayır, burada MGK yok. Sadece birkaç basın mensubu, bakanlar, milletvekili, ailenin eşi dostu. Bakanlar Kurulu’nun erkek üyelerinin arasında Nimet Çubukçu gül gibi açmış. Her ne kadar şıklığı kadınlığına dem vursa da, onların arasında mahallenin erkekleriyle misket oynayan cinsiyeti unutulmuş arkadaş gibi duruyor. Tek tek hepsinin yüzüne bakıyorum. Üzerlerine çektikleri lacileri çıkarıp, okul forması giyseler bildiğiniz Hababam olacaklar. Her dakika aralarına birileri ekleniyor. Bir anda bütün gözler kapıya çevriliyor, herkeste inanılmaz bir tebessüm. Bu birkaç saniyelik anda bendeniz gelin ve damat göründü zannederken, kafamı kapıya çevirdiğimde başka bir manzarayla karşılaşıyorum. Ufacık, tefecik bir çift. Elele gözgöze, gelinle damada bin basar şekilde giriyorlar içeri. Kemal Unakıtan ve Ahsen Unakıtan çiftinden bahsediyorum. Herkes fısıldaşmaya başlıyor, Ahsen Hanım görüyor fısıldaşanları, eşinin elini biraz daha sıkı tutuyor. Uydurmuyorum, gözümü dahi ayırmadan onları izlemekten nikâhı kaçırdım diyebilirim. Dün akşam haberleri izlerken bir kez daha karşılaştık Ahsen Hanım’la. Kemal Bey, bu kez hasta. Ameliyat olduğu söyleniyor, sözüm ona bu bilgi hastane kayıtlarında gizleniyormuş. Ahsen Hanım, kahverengi kürkü, pembe eşarbıyla hastane kapısında. Kızgın, üzgün. Basın mensuplarını tersliyor, belli acı çekiyor, çünkü aşkı hastanede yatıyor. Çocuklar lütfen, bakanınız gayet iyi lütfen, laftan anlayın! Bakanınız! Bakanım! Bakanımız! Ahsen Hanım’ın kameralara sunduğu her incisi, bu kelimeyle başlıyor. Bakanım! Hatta, “Sayın Bakanım Seni Çok Seviyoruz!” Eşiyle Edirne’de aynı mahallede büyürken, ilkokulda birlikte okuyup, okumayı birlikte sökerken, sınavlara bile birlikte çalışıp üniversiteyi tamamlarken mi filizlendi bu umutlar? İnsanın aklına onun ‘Bakanım’ deyişi, sanki bir ömür buna adanmış hissi uyandırıyor. Ahsen Hanım, doğal bir kadın. Yaptıkları karşısında gülümseten, sinirlendirmeyen. Alışılmışın dışında, içinden geldiği gibi davranan. Hani tüm bunlar siyaset arenasında değil, magazin malı allı güllü programlarda olsa, yeni bir Safiye Soyman-Faik çiftiyle karşı karşıya olduğunuz fikrine kapılabilirsiniz. Ama değil, bunlar gerçek! Her daim neşeli tavırlarıyla tanıdığımız, sevgisini kimselerden gizlemeyen Ahsen Hanım’ı bu kez üzgün görünce beyaz cam karşısında elim tuşlara gitti nedense. Geçmiş olsun…