Ahmet Altan: AKP’yi korumak mı lazım?

Ahmet Altan: AKP’yi korumak mı lazım?

 T24-Şu anda Türkiye’de AKP’den daha demokrat ve daha iye bir parti olmadığını, Türkiye’yi en iyi yönetecek partinin AKP olduğunu savunan Taraf Gazetesi Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, ancak “AKP’yi yıpratmamak, korumak lazım” görüşüne katılmadığını söyledi. Altan, “AKP’yi koruyacağız' diye AKP’nin hatalarına göz yummaya başlarsanız sonunda AKP 'hata yapmayı' doğal bulmaya hatta bu 'hataları yapmanın kendi hakkı' olduğuna inanmaya koyulur” dedi. 

Ahmet Altan’ın bugün (14 Ağustos 2011) yayımlanan “Böyle olmaz” başlıklı yazısının tam metni şöyle: 

Genellikle sorulan soru şu, “AKP’den daha iyi, daha demokrat bir parti mi var ortada?” 

Cevabı belli. 

“Hayır, AKP’den daha demokrat ve daha iyi bir parti yok, şu anda Türkiye’yi en iyi yönetecek parti AKP.” 

Yeminli AKP düşmanları dışında kimse zaten bu konuda bir kuşku taşımıyor hatta “yeminli düşmanlar” bile AKP’nin diğer partilerden daha iyi yöneteceğini biliyor. 

Buraya kadar bir sorun yok ortada. 

Ama bundan sonra gelen değerlendirmede görüşlerimiz ayrılıyor. 

“AKP’yi yıpratmamak, korumak lazım.” 

Ben bu görüşe katılmıyorum işte. 

“AKP’yi korumak ve yıpratmamak” AKP’lilerin işi. 

Onlar kendi partilerini korumuyor ve yıpratacak işler yapıyorlarsa, bu eleştirilmeli ve gerçek açığa çıkarılmalı. 

“AKP’yi koruyacağız” diye AKP’nin hatalarına göz yummaya başlarsanız sonunda AKP “hata yapmayı” doğal bulmaya hatta bu “hataları yapmanın kendi hakkı” olduğuna inanmaya koyulur. 

Böyle bir “hastalığın” izleri de ortaya çıkmaya başladı zaten. 

AKP, hemen hemen hiç eleştirilmiyor, iktidar partisine sürekli sövenlerin söyleyip yazdıkları eleştiri değil, sadece küfür. 

Küfür etmenin ne bir etkisi olur, ne de bir sonucu. 

Bugün medyanın “başbakancı” olan kısmı Erdoğan’la ilgili tek satır eleştiri bile yayınlamıyor, bununla yetinmiyor herhangi bir eleştiriyi de derhal durdurmaya çabalıyor. 

Medyanın “orducu” kısmı ise ağır bir yenilgiye uğradığından sopalanmış kedi yavrusu gibi pısmış vaziyette, ağızlarını bile açamıyorlar. 

Yüzde ellilik bir oy desteği, coşkulu bir sevgiyle başbakana sarılan kitleler, çöken ülkeler arasında parıldayan büyük bir ekonomik başarı, eleştirmeyen bir medyayla Başbakan Erdoğan’ın önünde “denetimsiz” geniş bir alan açılıyor. 

Ve Erdoğan bu alanı fazlaca rahat kullanıyor. 

Geçen gün haberini yayınladık, hiç üstüne vazife olmadığı halde “federasyon başkanlarını” tek başına “atıyor”, bu yetmiyor, bu gücünün verdiği büyük bir kibirle bir futbol kulübünün başkanına da “söyle, hangisini istersen onu seçeyim” diyor. 

“Hangisini istersin” diye sorarak başkan seçmesindeki tavır, aslında, seçeceği insanları da ne kadar küçümsediğini gösteriyor bence. 

Futbol federasyonunun başına getireceği adamı önemseyen, ona saygı gösteren biri, bir kulüp başkanına “söyle, hangisini seçeyim” der mi? 

Bardak mı bunlar? 

Birisi, sizden böyle söz etse hoşunuza gider mi? 

Başbakanın, kendi “yetki” alanına hiç girmediği halde “futbol federasyonuna” başkan ataması, bizim medyada Gülay Göktürk dışında kimse tarafından eleştirilmedi. 

Kimse buna ses çıkarmadı. 

Başbakan federasyona böyle pervasızca başkan atıyorsa, başka hangi kurumların başına “söyle hangisini seçeyim” anlayışıyla başkan atıyor diye merak eden pek çıkmadı. 

“Başbakan, özerk bir kurumun başına adam atayamaz” diyen de çıkmadı. 

Erdoğan’ın “sahip olmadığı” bir yetkiyi kullanması rahatsız etmedi insanları. 

Bunun hukuka ve demokrasiye aykırı olmasından gocunmadılar. 

Eleştiri ve denetim böyle “sıfır” olunca hatalar da çoğalır elbet. 

Bugün başka telefon konuşmalarını yayınlıyoruz. 

Aziz Yıldırım’ın söylediğine göre Başbakan, sadece federasyona başkan atamakla yetinmemiş, bir de “talimat” verip kulübe “para” ödetmiş. 

Bu gerçek, üstünde “federasyondan Fenerbahçe’ye usulsüz para aktarımı” başlığını taşıyan “polis tutanaklarında” yer alıyor. 

“Usulsüz para aktarımı” işleminin halkalarından birinin “başbakan” olması normal mi? 

Başbakan ne diye “usulsüz para aktarımı” işlerinin içine böyle fütursuzca dalıyor, bu, nasıl tehlikeli bir özgüven? 

Üstelik başbakanın “ödettiği” para şike ödemelerinde kullanılmış, başbakanın adı polis belgelerinde “usulsüzlük ve şike” kelimelerinin altında yer alıyor. 

Şimdi söyleyin bana, başbakanın “yetkilerini” aşması ve garip işlere bulaşması mı AKP’yi yıpratır, bizim bunları yazmamız mı? 

Eğer AKP’nin “iktidarda kalmasını ve demokrasi getirmesini” isteyenler, başbakanın bu “keyfi” davranışlarını, gücünü sınırsız bir şekilde kullanmaya kalkmasını eleştirmezse, bu hatalar başka alanlara da sirayet eder. 

Sonunda AKP ciddi biçimde yıpranır. 

Başbakan “gücünü” böyle büyük bir rahatlıkla kullanmaya devam ederse, AKP’nin yıpranmasını dünyanın en sessiz basını bile engelleyemez. 

AKP’yi destekliyorsanız, Erdoğan’ı güçlü biçimde uyarın. 

Partisini “medyanın sessizliği” değil, onun hukuka ve demokrasiye uyması koruyabilir ancak. 

[email protected]