Ahmet Altan, 'Cumhurbaşkanı'na hakaret' davasında beraat etti

Ahmet Altan, 'Cumhurbaşkanı'na hakaret' davasında beraat etti

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimi sonrası tutuklanan gazeteci - yazar Ahmet Altan, 2012'de yayımlanan "Devlet yardakçılığı ve ahlak" başlıklı yazısı nedeniyle "Cumhurbaşkanı'na hakaret" iddiasıyla yargılandığı davada beraat etti.

Altan, akademisyen kardeşi Mehmet Altan ve gazeteci Nazlı Ilıcak ile birlikte yargılandığı davada "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. 

İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada Altan, "Hakaret suçlaması, siyasetçilerin her türlü eleştiriyi susturmak için arkasına sığındıkları bir kalkan işlevi görmeye başladı" ifadesini kullandı.

Altan, sözlerine şöyle devam etti:

"Bir kalkan gibi kullanabilmek için de hakaret kavramını bilinçli şekilde muğlaklaştırıyorlar. Birçok savcı buna destek oluyor. Her eleştiri muhatabının itibarını zedeler. Bir eleştirmen romanının kötü olduğunu söylediğinde o romancının itibarı zedelenir. Hakaret, bir kişiliği hedef alır. Eleştiri, bir işi hedef alır. Bir siyasetçinin söz ve eylemini eleştirmek hakarete girmez.Yargıtay "Bu çocukları niye öldürdünüz, bize bunu söyle" sözünü hakaret olarak görmüyor; çünkü söz yapılan eylemi hedef alıyor.Evrensel hukuka, açık ve net ölçülere, ifade özgürlüğüne uygun bir karar vermenizi talep ediyorum."

Altan'ın ardından söz alan avukat Figen Çalıkuşu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Handyside kararını okudu ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın da kendisini bu kararla savunduğunu hatırlattı. 

Mahkeme heyeti, "bu sözlerin açıkça şeref, saygınlığı zedelemediği, sövme niteliği taşımadığı gerekçesiyle sanığın beraatine" karar verdi. 

Beraat kararı üzerine konuşan Altan, "İfade özgürlüğü adına çok kıymetli bir karar verdiniz Sayın yargıç" dedi. 

Eski Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, 4 Ocak 2012'de "Devlet yardakçılığı ve ahlak" başlığıyla yayımlanan yazısında şunları kaydetmişti:

"Bize, o sınır karakolunun varlığından haberdar olduğu 35 çocuğu nasıl, neden, kimin emriyle öldürttüğünüzü anlatmıyorsun, o akşam sınır karakoluna neden danışmadığınızı anlatmıyorsun, danıştıysanız karakolun size gerçeği niye söylemediğini anlatmıyorsun, yanlış istihbaratın nereden geldiğini anlatmıyorsun, o istihbaratı neden “çek edemediğinizi” anlatmıyorsun, sen bize hiçbir şey anlatmıyorsun bu katliamla ilgili. Bu çocukları niye öldürdünüz, bize bunu söyle. Niye bir özür bile dilemediniz? Bu umursamaz, aldırmaz, devlet yardakçısı hallerinizle bütün bir Kürt halkını da kurban haline getirdiniz, sadece o çocukları bombalayarak değil, o bombardımandan sonraki o korkunç umursamazlığınızla bu ülkeyi hiç kimsenin beceremeyeceği biçimde böldünüz."