Ahmet Altan: "İç savaş çıksın, ezer geçeriz" diyerek gözünü karartmış bir adam sizi nereye sürüklüyor bir görün

Ahmet Altan: "İç savaş çıksın, ezer geçeriz" diyerek gözünü karartmış bir adam sizi nereye sürüklüyor bir görün

Ezip geçmek*

Ben okuduğumda, siyah pelerinini giymiş, karanlık maskesini takmış Darth Vader’in o boğuk, mekanik sesiyle yok edilecek bir gezegenle ilgili verdiği emri duymuş gibi oldum.

“Yok edin” diyordu. “Yok edin.”

Sadece, verdiği emrin kendi gezegeniyle ilgili olduğunu, kendisinin de yok edileceğini bilmiyordu.

Levent Gültekin’in Özgür Düşünce Gazetesi’nde Hüseyin Keleş’e söylediklerini okudunuz mu?

Aynen şöyle diyordu:

“Adını vermeyeyim, çok üst düzey bir bürokrat, emekliye ayrılma aşamasında Tayyip Bey’le vedalaşmaya gidiyor. Tayyip Bey, o bürokrata yapacakları ile ilgili bazı şeyler anlatınca bürokrat diyor ki ‘bu dediklerinin yarısını yap, iç savaş çıkar bu ülkede.’ Tayyip Bey de ‘çıksın, ezer geçeriz’ diye karşılık veriyor. Bu diyalogu bürokratın kendisinden dinledim. Yani iç savaşı göze almış bir lider var. Ne için? Kişisel hırs.”

Türkiye’yi yöneten adam, yönettiği ülkede iç savaş çıkmasını göze alıyor, “ezer geçeriz” diyor.

Ülkenin “anayasayı dinlemeyen” yöneticisi, iç savaş için “çıksın” diyorsa, o ülkede iç savaş çıkar.

Zaten hızla oraya doğru gidiyoruz.

Kendi gezegeni için “yok edin” emri verdiğini bilmeyen bir Darth Vader gibi Erdoğan da kendi ülkesini ve üstelik kendi hayatını yok edecek bir iç savaşa “çıksın” dediğini bilmiyor.

Amerika’ya Muhammed Ali’nin cenazesine gittiğinde kendisini büyük bir coşkuyla karşılayıp “işte Müslümanların lideri geldi” diye selamlayacaklarını sanıp hem kendini hem de Türkiye’yi nasıl rezil ettiyse, “ezip gececeğini” sandığı için “çıksın” dediği iç savaşla da hem kendini hem Türkiye’yi mahvedecek.

Gerçeklerle bağını koparmış Erdoğan.

Hukukun denetiminden kaçabilmek için “iç savaşı” göze aldığı, dahası “ezer geçeriz” diyerek iç savaşı arzuladığı anlaşılıyor.

İç savaşla ilgili en küçük bir bilgisi yok.

Sarayının duvarları top mermileriyle çöktüğünde, eli silahlı insanlar koridorlarda birbirlerini öldürdüğünde iç savaşın ne olduğunu anlar ama geç kalmış olur.

İç savaş, bir toplumun başına gelebilecek en büyük felakettir, kimse onun yarattığı facianın kurbanı olmaktan kurtulamaz.

Savaştan çok daha korkunçtur.

Düşmanının nerede olduğunu bilmezsin, düşmanının kim olduğunu bilmezsin, korkunç bir nefret herkesi canavara çevirir, birbirlerini öldürmekle yetinmez insanlar, birbirlerinin cesetlerini bile parçalarlar, çocuklarının, eşlerinin, sevgililerinin, kardeşlerinin ırzına geçerler, evlerini yakarlar.

“İç savaş çıksın” diyen bir lideri destekleyen “havuz medyası”, o medyanın yöneticileri, sahipleri, yakınları kendilerini güvende sanıyorlar galiba.

İç savaşta kimse güvende değildir.

Kaçıp gitseler de yakınları burada kurban olarak kalır.

Sadece sevdiklerini, yakınlarını değil komşularını bile öldürürler.

“İç savaş çıksın” diyen bir adama oy veren AKP’liler, bu iç savaşta “ezip geçeceklerini” düşünüyorlar herhalde.

İç savaşı, Kürt mahallerinde hendek kazan çocukları tanklarla, toplarla öldürmek sanıyorlar.

İç savaş, sabah selamlaştığın adamın akşam evine girip senin gırtlağını kesmesidir.

Gözünün önünde karına tecavüz etmesidir.

Çocuğun kapının önüne çıktığında, etrafta saklı bir nişancının onu kafasından vurup öldürmesidir.

Bu ülkede iç savaş çıktığında, AKP’liler sadece başkalarının “kurban” olacağını mı sanıyor?

Galiba öyle sanıyorlar ama yanılıyorlar.

İç savaş herkesi, bütün ülkeyi kanlı bir girdabın içine çeker.

Üstelik, şu anda topluma yüklenen nefret ve öfke patlama noktasına çok yakın.

Yalnızca şehirleri, köyleri, mahalleleri yok edilen Kürtlerle Türkler arasında değil bu nefret…

“Namaz kılmayanlar hayvandır” diyenlerle, namaz kılmayanları “telef” edilecek yaratıklar gibi görenlerle, “hayvan” denilenler arasında da korkunç bir nefret birikiyor.

Öfke liselere kadar yayıldı.

Erdoğan ve AKP’liler, iç savaş çıkınca “ordu” kendi emirlerinde kalacak sanıyorlar.

“Bol para verdikleri” söylenen komutanların bir kısmını belki yanlarında tutarlar ama iç savaşlarda ordular da bölünür, bir ordunun içinden birbirine düşman ordular çıkar.

Katliamlar olur.

Bosna’da yaşananlara bir bakın.

Ruanda’da yaşananlara bir bakın.

Suriye’de yaşananlara bir bakın.

Kitap okumaya üşeniyorsanız, bu konudaki filmlere bir göz atın.

“İç savaş çıksın, ezer geçeriz” diyerek gözünü karartmış bir adam sizi nereye sürüklüyor bir görün.

Yıllar önce gene yazmıştım, ortaokulda bize okuttukları “Nişancı” diye bir İrlanda hikayesi vardı.

İç savaş sırasında, damlara saklanan bir nişancıyı anlatır.

Damların üstünde başka bir nişancıyı fark eder.

İkisi de çok usta nişancıdır, çok maharetlidir.

Saatlerce çatışırlar.

Sonunda hikayenin kahramanı, diğer nişancıyı vurmayı başarır.

Diğer adam vurulup sokağa düşer.

Nişancı da işini yapmış olmanın rahatlığıyla damdan iner, tam sokaktan çıkacakken, “vurduğum adam çok iyi bir nişancıydı, kimdi acaba” diye merak eder.

Dönüp, vurduğu adamın yanına gider, yüzüstü yatan ölü bedeni çevirip yüzüne bakar.

Kardeşinin yüzüyle karşılaşır.

Vurduğu adam kardeşidir.

İç savaş budur işte… Kardeşin kardeşi vurmasıdır.

Olmaz mı sanıyorsunuz?

Daha dün IŞİD’li bir celladın kendi kardeşinin kafasına kurşun sıkarken çekilmiş resimleri yayınlandı.

Erdoğan’ın “çıksın” dediği iç savaşta yaşanacak olanlar bunlardır, bu facialardır.

Ateşe konmuş bir suyun kaynamaya yaklaştığının işaretini veren küçük kabarcıklar gittikçe hızlanarak görünür oluyor, muhalefet liderinin üstüne “kurşun” atılıyor, bir başka muhalefet liderini hapsetmek için hazırlıklar yapılıyor, toplumu güvencede tutacak hukuk ortadan kaldırılıyor, “din” adına, “milliyetçilik” adına müthiş bir öfke ve nefret sağanağı yaratılıyor.

Ve ülkenin cumhurbaşkanı “iç savaş çıksın” diyor.

Ülkeyi yöneten adam “iç savaş çıksın” derse, iç savaş çıkar.

Ülke parçalanır, milyonlarca insan ölür, açlık, sefalet kol gezer, insanlar ülkeden kaçabilmek için birbirini paralar.

Sonunda da Erdoğan’ın sarayını yerle bir ederler.

Geriye paramparça kanlı bir çöl kalır.

Kimse de kendini kurtaramaz.

Bu anlattıklarım bir “korku masalı” değil, birçok ülke yaşadı bunları, onların da başlarındaki adamlar “çıksın” dedi iç savaş için, oralarda da adım adım yüründü iç savaşa.

Bütün muhalefet partilerinin, Türkiye’ye neyin yaklaştığını, Erdoğan’ın neyi göze aldığını görerek politikalarını belirlemeleri gerekiyor, bir iki demeçle geçiştirilecek bir sorun yok karşımızda.

Ciddi bir felaketin ülkeye yaklaştığını görüyoruz.

AKP’liler de iyi düşünsün.

İç savaş çıktığında herkesle birlikte onlar da yaşayacak bunları…

Kaçmaları da bir işe yaramayacak, “savaş suçlusu” olarak yargılanacaklar.

Darth Vader’in “gezegeni yok edin” emrini duyduk.

“Yok edilecek” gezegenin sizin ülkeniz olduğunu bilin.

Darth Vader bilmese de siz bilin bunu.

Ona göre davranın.

____________________________________________

* Bu yazi ilk olarak Haberdar'da yayımlanmıştır