Haberdar.com yazarı Ahmet Altan, Ankara katliamına ilişkin olarak, "İki polisi vurduğu için PKK’ya savaş ilan eden, 'Bize operasyon yapılmazsa biz ateş açmayacağız' diyen PKK’ya operasyonlar düzenleyen bu iktidar, 102 insanı öldüren IŞİD’e bir 'operasyon' düzenledi mi, IŞİD mevzilerini bombaladı mı? Hayır. Nedeni basit, IŞİD 'Seni başkan yaptırmayacağız' demedi" görüşünü dile getirdi.
Altan, "100 insan ölünce bir puanlık oy kazandıysanız, durmayın devam edin, diğer bombacılara bin kişi öldürtün, 10 puan kazanırsınız, bir milyon insan öldürtün ülke tapusuyla size geçsin" ifadesini kullandı.
Ahmet Altan'ın Haberdar'da "Anarşi" başlığıyla yayımlanan (21 Ekim 2015) yazısından bazı bölümler şöyle:
Erdoğan, kendisini “başkan” yapacaklarını sanarak PKK ve Apo’yla görüşürken onun bütün adamlarının PKK’yı ve Apo’yu istedikleri gibi övmesine ses çıkarmayan ama Erdoğan’ın başkan olamayacağını anlayıp savaş açmasından sonra aniden tavır değiştiren ve “PKK terör örgütü değildir” diyen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi için “yakalama kararı” çıkaran bir adalet anlayışı var karşımızda. Doğrudan Erdoğan’a bağlı bir hukukçu grubuyla karşı karşıyayız. Onunla birlikte tavır değiştiren bir yargı bu ülkeye adalet getirebilir mi, bu toplumun saygısını kazanabilir mi? AKP, kendi gücünden ve siyasi varlığından çok daha büyük boyutta bir hasar yaratarak yargıyı mahvetti. Paraları “sıfırladıkları” gibi yargıyı da sıfırladılar. Bugün yargıyı medya dinlemiyor, kararın adaletsiz ve hukuksuz olduğunu görüp, “ben bu kararı dinlemiyorum” diyor. Bunun bir adım sonrası halkın “ben de dinlemiyorum kardeşim” demesidir. 17 Aralık'ta ayakkabı kutularıyla, para sayma makineleriyle yakalananları serbest bırakıp, bu adamları yakalayanları “darbeci” diye hapse atan bir yargıya kim neden güvensin? Kimse güvenmiyor. Sadece yargıya değil artık devletin hiç bir kurumuna güvenmiyor halk. Şu Ankara’da insanları öldüren canlı bombalara bir bakın. Bu adamlar Adıyaman gibi küçük bir kentte, bir çay ocağında IŞİD’e nefer yazılıyorlar ve bunların eylemlerini kimse önlemiyor. Bu IŞİD’ciler, HDP’lileri ve solcu muhalifleri onar onar, yüzer yüzer öldürüyor. Niye bu insanları yakalamadılar? Başbakan’a göre, “canlı bombaları kendilerini patlatmadan önce yakalamaları hukuka aykırı” oluyormuş. Siz, makineli tüfeklerle çocuk yuvasını basmış bir iktidarsınız, siz “makul şüphe” diye gazeteci tutuklatmış bir iktidarsınız, siz bir twit attı diye Sedef Kabaş’ın evine terör polislerini göndermiş bir iktidarsınız… İş, IŞİD’cilere gelince mi eliniz kolunuz bağlanıyor? Ben size basit bir soru sorayım. O Adıyaman’daki çay ocağı PKK’ya ait olsaydı ve PKK’ya asker toplasaydı, o çay ocağını kuranı da, işleteni de, oraya gidip asker yazılanı da bu devlet yakalar mıydı, yakalamaz mıydı? Hadi PKK’dan da vazgeçtim. O çay ocağı, cumhurbaşkanının “paralel “adını taktığı Cemaat’e ait olsaydı, yakalarlar mıydı yakalamazlar mıydı? Hepimiz biliyoruz ki yakalarlar, analarından emdikleri sütü burunlarından getirirlerdi. IŞİD’cileri neden yakalamıyorlar peki? Çünkü IŞİD, onların muhaliflerini öldürüyor, onların muhalifleri arasında terör yaratıyor. Onun için IŞİD büyük bir koruma şemsiyesi altında varlığını sürdürüyor. İki polisi vurduğu için PKK’ya savaş ilan eden, “bize operasyon yapılmazsa biz ateş açmayacağız diyen” PKK’ya operasyonlar düzenleyen bu iktidar, 102 insanı öldüren IŞİD’e bir “operasyon” düzenledi mi, IŞİD mevzilerini bombaladı mı? Hayır. Neden? Nedeni basit, IŞİD “seni başkan yaptırmayacağız” demedi. IŞİD’i bombalamak “HDP’nin oylarını belki azaltır” türünden bir ümit yaratmıyor bu iktidarda. IŞİD sadece muhalifleri öldürüyor. Üstelik IŞİD, 102 insanı bombalarla paramparça ettikten sonra başbakan çıkıp, “o patlamanın ertesinde yapılan araştırmalar oylarımızın arttığını gösteriyor” diyor. IŞİD öldürsün, AKP oy kazansın. 100 insan ölünce bir puanlık oy kazandıysanız, durmayın devam edin, diğer bombacılara bin kişi öldürtün, 10 puan kazanırsınız, bir milyon insan öldürtün ülke tapusuyla size geçsin. Bu kafadaki insanlar neden IŞİD’e dokunsunlar? Onların tek bir derdi var, ne olursa olsun iktidarda kalmak ve “başkanlık” sistemi dedikleri kanlı bir diktatörlük kurmak. Siyasetlerinin, operasyonlarının, yargılarının tek hedefi bu amacın gerçekleşmesine yardım etmek. AKP, siyaseten iktidarda kalamayacağını, iktidarda kalamazsa da yargılanacağını biliyor. İktidarda kalabilmek için deliliğe varan bir panikle şiddetten medet umuyor. Taraf Gazetesi’nin yalanlanmayan haberine göre bunun için “çiftliklerde” silahlı milisler yetiştiriyor. Hitler’in SA’ları gibi onları iktidarda tutacak birlikler oluşturuyor. Ve, bu ülkeyi bugüne dek kimsenin yapmadığı gibi bölüyor, nefrete boğuyor. Düşünün, Konya’daki milli maçta, bir kalabalık, üstelik de Allah’ın adını anarak, Ankara’da IŞİD’in öldürdüğü kurbanları yuhaladı. Öldürenleri değil, ölenleri, masum kurbanları yuhalayan bir insan grubu. Bunu yaparken “Rahim ve rahman” Allah’ın adını kullanan, “dindar” olduğunu söyleyen bir kalabalık. Her toplumda böyle “ölülerden bile nefret edecek” kadar gözü dönmüş maraz grublar vardır. Büyük ve şık otellerin çöpleri olduğu gibi, her toplumun da böyle maraz grupları bulunur ama onlar ortaya çok çıkamazlar, yasalar, gelenekler, “ayıp” duygusu, yargının ve yöneticilerin tepkileri bu “çöp”ün varlığını görünmez bir şekilde sürdürmesine yol açar. AKP, bu marazlı azınlığı, toplumun çöpünü, otelin girişine yığdı, stadyumlarda bağırır hale getirdi. AKP’nin asıl seçmen kitlesi, dininin “hayırla yad ediniz” dediği ölüleri böyle vicdansızca yuhalayan kalabalık değil, bu hastalıklı, nefret dolu insanlar değil. Ama AKP, artık bütün siyasetini bu maraz kalabalığa uygun bir şekilde sürdürüyor, onların dilini kullanıyor, onların nefretini kendine bayrak yapıyor. Muhaliflerini “düşman ve hain” ilan ediyor, silahlı birlikler yetiştiriyor, IŞİD’in yolunu açıyor, muhaliflerin bombalanmasına göz yumuyor, Güneydoğu’da küçücük çocukları kafalarından vuruyor, şehit ailelerini “karaktersizlikle” suçluyor, yargıyı AKP’nin “hukuk ve propaganda” kolu halinde kullanıyor.
Yazının tamamı için tıklayın