Gelecek Partisi'nin Kurucular Kurulu toplantısının ardından konuşan Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlık görevinden istifa ettiği konuşmasına atıfta bulunmasına sert bir dille tepki gösterdi. "Türkiye'de cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık arasında bir çatışma doğmasın diye yaptım. Cumhurbaşkanı benim kadim dostumdur bu hukuk bozulmasın diye yaptım. Aramızda karşılıklı hukuklarımıza saygı göstereceğimize yönelik mutabakata sağdık kalmak adına her türlü hakarete trol çetelerinin saldırılarına sabırla muamele ettim" diyen Davutoğlu "Kimse bize geçmiş sözümüzü hatırlatmasın mahcup olurlar" ifadesini kullandı.
Erdoğan'ın kendisinin de içinde bulunduğu eski AKP'li isimlere yönelttiği Halkbank suçlamasından hicap duyduğunu söyleyen Davutoğlu, "Cumhurbaşkanı vicdanıyla baş başa kaldığından Davutoğlu’ndan her şey çıkar ama dolandırıcı çıkmaz diyebilir, eğer vicdanı kaldıysa. Bir dolandırıcılık varsa ben buradayım hukuki işlemleri başlatın en ağır cezaya razıyım. Her şeye hazırım hazır olmadığım şey iftiralara maruz kalmaktır" diye konuştu. Davutoğlu, "Anlaşılan o ki Sayın Cumhurbaşkanı yine birileri tarafından yanlış bilgilendiriliyor. Lütfen kenara çekilip muhasebe yapsın" sözlerini kaydetti.
Davutoğlu, AKP hükûmetine, "Orada ders veren genç yaşta akademisyenler biliyorum birbirlerine borç vererek eve gidenleri biliyorum. Bu mudur bizim idealimiz olan yeni Türkiye? Sanılıyor mu ki bu acılar üzerine payidar olunur?" diye sitem etti.
Öte yandan Gelecek Partisi'nin Kurucular Kurulu tarafından Genel Başkanlığa seçilen Davutoğlu, "Çok canlı güzel bir toplantıda bir araya geldik. Bugün Siyasi Partiler Kanunu'nun gerekli gördüğü dört önemli fonksiyonu icra ettik. Bir Genel Başkan seçimi yapıldı, arkadaşlarımızın teveccühü ile bu görevi inşallah en büyük idealim olan önümüzdeki dönemde çok daha ehil birine devretmekle bu görevi bize tevdi ettiler. Genel Başkanlık bir sorumluluktur, bir ağır yüktür. demokratik kültüre sahip bir genel başkanın en önemli hedefi de kurumsallaşmayı sağladıktan ve belli başarıları elde ettikten sonra belli düzeyde kurumsallaşmayı sağladıktan sonra bu emaneti alıp daha iyi, ehil nesillere tevdi etmektir. Biz de bu görevi üstlendik" açıklamasında bulundu.
TIKLAYIN | İşte Gelecek Partisi’nin Yönetim Kurulu, Disiplin Kurulu ve Etik Kurulu’ndaki isimler
Davutoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Tartışma programlarında hangi yönde yorum yapılmış olursa olsun, ciddiye alıp değerlendirdikleri, önem verdikleri için ama bu programlar yapılırken Gelecek Partisi ne düşünüyor diyerek bizlerden herhangi bir konuşmacı davet etmeksizin bizim gıyabımızda bizi tartışmaları da tarihe geçecek bir vaka oldu. Ümit ederim ki bundan sonra gelecek partisi faaliyet yaptıkça bunları kamuoyuna yansıtacak araçlar oluşur. Sizler basın ve basın mensupları demokrasimizin en büyük gücüsünüz, hele hele buralara gelip saatlerce bekleyen basın emektarlarının neler çektiğini ben bakanlık ve başbakanlık dönemlerimden biliyorum. Ümit ederim demokrasimiz çeşitlenir, kaybettiği bazı değerleri yeniden keşfeder.
Bugün kurucular kurulu ile tekrar bir araya geldik. Önce bir haftanın değerlendirmesini yaptık. Çok canlı güzel bir toplantıda bir araya geldik. Bugün Siyasi Partiler Kanunu'nun gerekli gördüğü dört önemli fonksiyonu icra ettik. Bir Genel Başkan seçimi yapıldı, arkadaşlarımızın teveccühü ile bu görevi inşallah en büyük idealim olan önümüzdeki dönemde çok daha ehil birine devretmekle bu görevi bize tevdi ettiler. Genel Başkanlık bir sorumluluktur, bir ağır yüktür. demokratik kültüre sahip bir genel başkanın en önemli hedefi de kurumsallaşmayı sağladıktan ve belli başarıları elde ettikten sonra belli düzeyde kurumsallaşmayı sağladıktan sonra bu emaneti alıp daha iyi, ehil nesillere tevdi etmektir. Biz de bu görevi üstlendik.
Birinci görevimiz kurumsallaşmayı sağlamak. Bu bağlamda da bugün üç kurulumuz seçiliyor. Seçim işlemi kanuni gerekçeler çerçevesinde yapılıyor. Birisi parti genel kurulu, biri parti yönetim kurulu, parti disiplin kurulu ve parti etik kurulu. Bu kurullar oluştuktan sonra inşallah önümüzdeki hafta içinde bir parti başkanlık kurulu ve politika izleme kurulu oluşturacağız. Parti başkanlık kurulu parti yönetim kurulu içinden seçilecek. Politika izleme kurulu ise Türk siyasetine bizim getirdiğimiz bir yenilik, tüzüğümüze koyduğumuz bir madde ile şu anda işlevsel olarak çalışan bakanlıklara muadil olan başkanlıklar oluşturduk. Bunun atamalarını da önümüzdeki hafta yapacağız. Bunu yapma gerekçemizin anlaşılmasına önem veriyorum. Türkiye'de şu anda en önemli eksiklik denetim eksikliğidir. Maalesef TBMM yeni Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi bağlamında bu işlevini eskisi kadar yerine getiremiyor. Biz bütün bakanlıkları yakından takip edecek, atılması gereken adımları ortaya koyacak bir yeni yapılanmayı önümüzdeki hafta içinde gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Çok iyi bir kurucular kurulu heyeti oluşturduğumuz kanaatindeyim.
Türkiye'de her kesimin kurumsal temsilcileri burada. Müslüman Hristiyan Sünni Alevi Kafkas kökenli olmak üzere hepimiz bir aradayız. Bizim temel hedefimiz kurumsallaşmayı en iyi şekilde yapmak. Halkımızın beklediği iletişim yöntemini ve politikaları ortaya koymak. Allah utandırmasın. Milletimizin desteğini beklediğimizi sizin aracılığınızla bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bundan sonra her soruyu sorup her cevabı alabilirsiniz.
"(Erdoğan'ın Gelecek Partisi'nin logosuna ilişkin değerlendirmelerine - Erdoğan'ın Davutoğlu Başbakanlık görevini bırakırken yaptığı konuşmasına atıf) Bu yola çıkarken Sayın Cumhurbaşkanı ile hiçbir polemiğe girmemeye özen göstereceğim ama bir itham varsa ki geçtiğimiz itham değil bir iftira söz konusu olduğunda yanıt vermekten imtina etmedim. Çünkü gerek siyasi şahsiyetime gerek temsil ettiğim arkadaşlarıma yönelik ağır suçlama olunca cevap vermek hakkımızdır. Çınar yaprağı meselesine geleyim, insanoğlunun bir özelliği vardır kendi haleti ruhiyelerini gördükleri nesnelere yansıtırlar. Bazıları çınar yaprağını görünce düşen bir yaprak görürler, bazılar da bahar görür. Sayın Cumhurbaşkanı düşen bir yaprak görmüş, biz ise doğan baharı, bir bahar müjdesini görürüz. Cumhurbaşkanımızın yaptığı atfa gelince, o konuşmayı milletimiz çok iyi hatırlamaktadır. Kendisine karşı yurt dışındayken ağır bir darbe yapılmış bir başbakandır. Hakkında en ithamlar yapan bir çete daha sonra Pelikan diye adlandırılan bir çete, bu çete ithamları yapmışken Türkiye bir bunalıma girmesin, bir kriz yaşanmasın, daha önce Rahmetli Ecevit ile Sayın Sezer arasında yaşanan bir krize benzer bir kriz yaşanmasın ve Sayın Cumhurbaşkanı aramızdaki ihtilaflar ki o eylemlerin hepsinin Sayın Cumhurbaşkanının tahribatı tarafından yapıldığını da bilerek (imza toplama ve MYK'daki girişimler) buna rağmen bütün acımı, sükûtu hayalimi yüreğime gömerek o konuşmayı yaptım. Türkiye'de cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık gibi iki yüce makam arasında bir çatışma doğmasın diye yaptım. Cumhurbaşkanı benim kadim dostumdur, bu hukuk bozulmasın diye yaptım. Onu yaparken bir gün önce yaptığımız özel görüşmede karşılıklı hukuklarımıza saygı göstereceğimize yönelik mutabık kaldığımız için bu mutabakatın bir gereği olarak yaptım. Ama şimdi bütün kamuoyu da Cumhurbaşkanı da elini vicdanına koysun, 3.5 yıl bu ben bütün bu mutabakata sağdık kalmak adına her türlü hakarete trol çetelerinin saldırılarına sabırla muamele ettim.
İyi giden her şeyi sahiplenildi olumsuz olan her şey bizim üzerimize yıkıldı, sabrettim. Konferanslarım engellendi. 28 Şubat'ı ders verdiğim Marmara Üniversitesi'ndeki konferansım engellendi. Benim konferansımın engellenmesinin yanında eşimin mesleki konferansları da engellendi. Bütün bunları şahsi olarak sineye çekebilirdim ama Başbakanlığın son kararnamesini gördüğümde, başbakanlık tasfiye edilirken benimle birlikte çalışmış olan bir çoğu da geçmişte Cumhurbaşkanına hizmet etmiş olan başdanışmanların hepsi lise mezunu memur kadrosuna tenzil rütbe edilip yerlerin bir gecede atamalar yapıldı. Bir gecenin atamalarında bazıları başdanışmanı olurken tek suçları başbakanlık makamına hizmet etmiş olan bir heyet mağdur edildi. Bu liste uzayabilir.
Üç buçuk yıl hayatı düşünce üretmekle geçen bir insana üniversiteler kapatıldı. Bırakın mülakat yapmayı adımızı anan basın organları tehdit edildi. Bütün bunları sineye çekip siyasi hayata geri dönmez cumhurbaşkanına herhangi bir şey söylemez, verilen sözünü ettiğim şeyi takip ederdim, çünkü bu şahsi derdim. Ama 3,5 yıl sonra Türkiye’nin geldiği, getirildiği yer, bizim siyasi hayatımızın temel ilkeler olarak gördüğümüz değerlerin ayaklar altına alınması, nepotizmin, her türlü üstü örtülü-açık yolsuzluk, kibir, şatafatın yaygın olduğu, millet ekonomik krizden ıstırap çekerken bunu görmeyen bir anlayışın yerleştiği bir dönemde kimse kusura bakmasın öncelikli sadakatimiz milletimizedir. İşler iyi gitseydi ebediyen son nefese kadar çekilir kitap yazardım. Ama her gün kapıma insanlar gelip size oy vermiştik neden bıraktınız ülke neden bu halde diye sorduklarında benim sözüm olmadı.
Eğer, 22 Nisan 2019'da, bu kötü gidişatla ilgili yaptığım manifesto sonrasında oturup konuşma imkânı olsaydı yine susabilirdik. 3.5 yılda ayrı ayrı 5 kez rapor sundum. Bunların gereği yapılsaydı yine ses çıkarmazdık. Halkla paylaştığımız ve AK Parti yönetiminden insanların da çoğu zaman arayıp aynen katılıyoruz dediği konuşmaları aynen yapmam dolayısıyla beni ihraç eden Sayın Cumhurbaşkanının talimatıyla AK Parti oldu. Biz bütün bu yapılanlara rağmen Sayın Cumhurbaşkanından ayrılmadık,o bizi ayırdı. Milletimiz bunu görmeli. Biz ihraç talebiyle sevk edildik. TC tarihte ilk defa bir başbakan ihraç talebiyle. Bunu yapanlar vefadan bahsedebilirler mi?
Bir akademisyene amfileri kapatanlar cefadan bahsedebilir mi? Tek suçu ülkesine hizmet etmek olan bir başbakanın yakınlarına baskı uygulayanlar vefadan bahsedebilir mi? En önemlisi en yakın arkadaşım dediği arkadaşına dolandırıcılık suçlaması yapılmasından sonra hâlâ vefadan bahsedebilmek mümkün mü?
Arkadaşlar hepimiz sınavdayız. Ben hayatta hiçbir zaman verdiğim sözden geri dönmedim ama verdiğim sözün içini doldurmak konusunda da tereddüt etmedim. Benim o günkü sözüme her zaman riayet ettim, Sayın Cumhurbaşkanı'nın şahsına ve ailesine dönük olarak en ufak bir itham benim tarafımdan yapılmadı. Devlet işleri hariç. Devlet adamının devlet işleri dolayısıyla yaptığı açıklamalar konusunda masumiyeti, dokunulmazlığı yoktur. Şahsi olarak Cumhurbaşkanı ve ailesine gıyapta veya açıkta bir söz söylenmesine izin vermem Ama bir devlet adamı hata yapmışsa onun karşısında sesimizi yükseltmek Hz. Ömer ahlakıdır. Ömerler arayanlar Ömer olmalıdır. Biz Ömer olmaya çalışıyoruz Bundan sonra da hakikatleri söyleriz. Kimse bize geçmiş sözümüzü hatırlatmasın. Mahcup olurlar."
“Ben kampanyada bu anlamda bulunamam diye. Kampanya boyunca da herhangi bir şekilde kampanyaya katılmadım. Konya'daki mitingde de söz almamda ben millerimiz ne karar verirse doğru olan odur. Milletimizin kararına saygı göstermek ayrı bir şeydir. Kendi kanaatini ifade etmek ayrı şeydir. Bugün bu tweeti bularak beni çelişkiye düştüğümü zanneden zavallılar, tabii benim o dönemde yaptığım çabaları anlasınlar. Sayın Binali Yıldırım'a, Sayın Cumhurbaşkanı'na ve partide ulaşabildiğim herkes, şu örneği de vererek; 12 Eylül Anayasası hazırlanırken hep cumhurbaşkanını bir asker olacağı varsayımıyla cumhurbaşkanına verilen yetkililerin daha sonra sivil cumhurbaşkanı ile başbakan arasında ne kadar sıkıntı doğurduğunu bilerek bundan sonra bu yetkilerin tek elde toplanmasının kimin tarafında ne yönde kullanılacağını bilmediğimiz bir ortamda böyle bir Anayasa değişikliğine gitmeyin diye elimden gelen çabayı gösterdim. Bunların belgeleri var gerekirse bunları da açıklarım."
"(Akşener'in isterlerse milletvekili veririz açıklamasına) Sayın Akşener bir zaruret halinden bahsetmiş. O bir geçmişteki bir uygulamaya atıfta bulunuyor. Ben siyasette doğal seyir içinde olmayan hiçbir şeye başvurmadım. İhtiyaç da olmayacağını düşünüyorum. Milletimiz bize ne takdir ederse başımızın üzerinde yeri var. Biz herhangi bir şekilde zorlukla karşılaşırsak herkesle demokratik ittifak yaparız her kesimle. Bugün AK Parti'nin dışındayız ama AK Parti’nin doğru gördüğümüz her hareketi destekleriz. Siyasi partiler köprüleri atmak için kurulmaz, köprüler kurmak için kurulur. Ak Parti bizi ihraç ederek köprü attı biz köprü kuracağız. Hiç kimseyi dışlamıyoruz. Sayın Bahçeli dün yine bize ağır hakaretlerde bulundu ama ona da saygımız var. Allah ona sağlık versin.
Ama Türkiye'de artık siyasi literatürde birbirini tanıyan insanların dış komplonun ajanı gibi görülmesi yaklaşımına da bir son vermek lazım. Yakışmıyor. Bu kadar devlet tecrübesinden sonra ismi de devlet olan Bahçeli'nin artık böyle her farklı düşüneni dış ajanlıkla suçlaması da yakışmıyor. Kendisini şahsen de tanıdım. Şahsi ilişkisinde bu kadar nazik bir insanın açıklamalarında bu kadar devlet umuruna aykırı bir yöntemle Türkiye'de başbakanlık yapmış birine dış ajanların oyuncağı gibi tabirler kullanmak artık bizim Soğuk Savaş döneminden kalmış bir dil. Olgunlaşmak lazım biraz. Allah sağlık versin. Ama biz kendi çizgimizle geliyoruz. Ne Cumhur İttifakı ne Millet İttifakı, biz geleceği inşa etmek için geleceğe yürüyen bir partiyiz."
"Akbillerini bile bu öğretmenler dolduramıyor ama bu üniversitede eğitim devam ediyor. İlgili bakanlar Halkbank rahat yataklarında oranın öğretim üyeleri verecekleri dersi düşünerek maaş almadan ders veriyorlar. Yüreğimi yakan bir tablo anlattı üniversiteden bir hoca. Çalışanlar birbirleriyle yardımlaşarak eve ekmek götürmeye çalışıyor. Reva mıdır bu? Son olarak simit sarayı bağlamında da yanlış karadan rücu edildiğini söyledi, bundan haberi olmuyor da üniversitenin borcundan haberdar oluyorsa burada bir çelişki var demektir. Şu imtihan dönemi bitsin diye öğrencilere hiç yansıtmadılar, çok teşekkür ediyorum. Bir öğrencimiz ben bu hocaları görerek geldim diyor. Yağmur altında adliyeye yürüdüler ama basın görmüyor. Bütün öğretim üyelerine ve öğrencilere teşekkür ediyorum. Onlar zor bu dönemde kendi okullarına nasıl sahip çıkıldığını gösterdiler."
"Cumhurbaşkanının o konuşmasını dinleyince hicap duydum. Cumhurbaşkanı vicdanıyla baş başa kaldığından Davutoğlu’ndan her şey çıkar ama dolandırıcı çıkmaz diyebilir, eğer vicdanı kaldıysa. Ben bir esnaf çocuğuyum. Ben babamın vefat haberini aldığımda Cumhurbaşkanı ile baş başa Irak konusunu konuşuyorduk. O esnaf babamın bana öğrettiği ilk şey helal lokmadır. Bilmiyorum ama herhalde benim babam ahiret divanıyla karşılaşınca Cumhurbaşkanına bir çift lafı olur. Beni Tayyip Bey’e yardım etmelisin diye beni ikna eden babamdır. Herkes bilir bu boğazdan haram lokma geçmemiştir. Bir dolandırıcılık varsa ben buradayım hukuki işlemleri başlatın en ağır cezaya razıyım. Her şeye hazırım hazır olmadığım şey iftiralara maruz kalmaktır. Neden hukuki süreç başlatılamıyor biliyor musunuz? Çünkü benim başbakanlığım döneminde Halkbank’tan Şehir Üniversitesi'ne bir gram kredi verilmedi. Ben kredi verin demedim. Anlaşılan o ki Sayın Cumhurbaşkanı yine birileri tarafından yanlış bilgilendiriliyor. Lütfen kenara çekilip muhasebe yapsın."TIKLAYIN - Erdoğan'dan Şehir Üniversitesi tepkisi: Bunlar Halkbank'ı dolandırıyorlar
"Bir çözüm üretmiyorlar bana gelen bazı bilgilere göre var olan mevzuat yeterli olmadığı için bir yasa değişikliğiyle vakfa da dönük bir işlem yapılacağına dair bilgiler veriliyor. Bunu yaparlarsa milletin tarihin ve Allah'ın huzurunda hesap veremezler. Buradan sesleniyorum; bu süreçte kim böyle bir şeye tevessül ederse ve bu tür gayri hukuki işlemler içinde olursa kendi vicdanları onları son nefeslerine kadar takip edecek. "
“Orada ders veren genç yaşta akademisyenler biliyorum birbirlerine borç vererek eve gidenleri biliyorum Bu mudur bizim idealimiz oğlan yeni Türkiye? Sanılıyor mu ki bu acılar üzerine payidar olunur? O arsanın doğasında korunması lazım. Daha söylenecek çok şey ama bu da geçer diyoruz."