Ahmet Hakan: 23 Nisan'a kafayı takan Cübbeli Ahmet hastalıklı bir zihniyete sahip!

Ahmet Hakan: 23 Nisan'a kafayı takan Cübbeli Ahmet hastalıklı bir zihniyete sahip!

Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün 23 Nisan törenlerine ilişkin söylediği “Çoluk çocuğu baldır bacak çıplak vaziyette stadyumlarda dolaştırarak, bütün erkekleri onlara baktırarak, kimin oğlu, kimin kızı belli değil, sarmaş dolaş dans yaptırarak yetiştirdiniz.” sözlerini eleştirdi. Hakan, “Cübbeli Ahmet hastalıklı bir zihniyete sahiptir’' yorumunu yaparken, '‘Cinsel uzuvlar için okunması gereken ayetler’ diye kitap yazan bu hasta adam için, ‘Hastalıklı bir beyin için okunması gereken ayetler’ diye bir kitap yazmayı düşünüyorum. Belki şifa bulur.” diyerek, Ahmet Mahmut Ünlü’nün tepki çeken kitabına da atıfta bulundu.

Hakan'ın "Medreseden bir tane bile terörist çıkmamıştır" diyen Cübbeli Ahmet'e yanıtı ise, "Taliban nereden çıktı Taliban? Pakistan medreselerinden mi, yoksa “İpek Abla Bale Okulu”ndan mı? IŞİD nereden çıktı IŞİD? Selefilik’in sefil yorumundan mı, yoksa ODTÜ, İTÜ ve Bilkent’ten mi?" şeklinde oldu.

Ahmet Hakan’ın bugün (25 Nisan 2016) yayımlanan “Cübbeli Ahmet bir hastadır” başlıklı yazısı şöyle:

Cübbeli Ahmet, çocukların katıldıkları 23 Nisan törenlerine kafayı takmış.

*

Demiş ki: “Çoluk çocuğu baldır bacak çıplak vaziyette stadyumlarda dolaştırarak, bütün erkekleri onlara baktırarak, kimin oğlu, kimin kızı belli değil, sarmaş dolaş dans yaptırarak yetiştirdiniz.”

*

Ancak hastalıklı bir insanın zihninde “çoluk çocuk” sözü ile “baldır bacak çıplak” sözü, aynı anda belirebilir.

Cübbeli Ahmet işte bu açıdan hastalıklı bir zihne sahiptir.

*

Ancak hastalıklı bir insan 10 küçük erkek çocuğuna tecavüz edilen ortamı görmezden gelip 23 Nisan şenliklerine dil uzatabilir.

Cübbeli Ahmet bu açıdan da hastalıklı bir zihne sahiptir.

*

“Cinsel uzuvlar için okunması gereken ayetler” diye kitap yazan bu hasta adam için, “Hastalıklı bir beyin için okunması gereken ayetler” diye bir kitap yazmayı düşünüyorum. Belki şifa bulur.

 

İyi de IŞİD nereden çıktı a be vicdansız cübbeli

 

Cübbeli Ahmet, teröristler ve terörizm konusuna da değinmiş.

*

Bale okullarını, şarkılı türkülü yetişen nesilleri diline dolayan Cübbeli, şöyle demiş:

- Terör hep üniversitelilerden çıktı.

- Sizin 150 senelik icraatınızın geldiği noktada memleket terörist oldu.

- DHKP-C’li canlı bombaların hepsi üniversiteli yahu...

- Bugüne kadar medreseden bir tane bile terörist çıkmamıştır.

*

Cübbeli’ye soruyorum:

- Taliban nereden çıktı Taliban? Pakistan medreselerinden mi, yoksa “İpek Abla Bale Okulu”ndan mı?

- IŞİD nereden çıktı IŞİD? Selefilik’in sefil yorumundan mı, yoksa ODTÜ, İTÜ ve Bilkent’ten mi?

- Boko Haram nereden çıktı Boko Haram? Afrika medreselerinden mi, yoksa 23 Nisan şenliklerinden mi?

 

Reza’ya ‘sahtekâr’ demek, suç değil

 

Türkücü Nihat Doğan, eski milli yüzücü Derya Büyükuncu için şunları söylemiş:

- Bencil.

- Sünepe.

- Sahtekâr.

- Dolandırıcı.

- Yalancı.

Mahkeme, Nihat Doğan’ı bu sözlerinden dolayı 6 bin lira manevi tazminata mahkûm etmiş.

*

Ancak Yargıtay, mahkemenin verdiği bu kararı bozmuş.

Yargıtay’ın bozma ilamında...

“Davalının bu sözleri eleştiri mahiyetinde olup kişilik haklarına saldırı teşkil edecek nitelikte değildir. Bu sözler davalının değer yargısını içermektedir” denilmiş.

*

Allah’ın takdirine bakın!

Yargıtay’ın bu kararı, tam da benim Reza’ya “sahtekârlığıyla maruf” dediğim için yargılandığım bir aşamada geliverdi.

*

Teşekkürler Yargıtay!

Ve aşk ile bir daha:

“Sahtekâr Reza! Sahtekâr Reza! Sahtekâr Reza!”

 

AKM konusunda bir şey yapın

 

- Yıkacak mısınız?

- Restore mi edeceksiniz?

- Yenisini mi yapacaksınız?

Ne yapacaksanız yapın ama bir an önce yapın.

*

Yapın da...

Sanat alanında çöle dönen İstanbul’un yüzü gülsün artık.

 

Cemaat pişkinliği

 

“Ergenekon” adı altında...

- İktidardan aldıkları destekle bin türlü kumpası yaptılar.

- Delil sokuşturdular, senaryo yazdılar, bin türlü iftiraya imza attılar.

- İnsanları intiharlara sürüklediler.

- “Ergenekon’un kasası” dedikleri adam, beş kuruşsuz can verdi.

- Gazetecileri içeri tıktırdılar.

- Terör estirdiler, Ergenekon’u her yere kondurdular, operasyon üstüne operasyon çektiler.

Fakat gelin görün ki...

Bugün itibariyle bu Cemaat denilen yapı, en küçük bir pişmanlık bile sergilemiyor.

*

Etkin ya da etkin olmayan bir pişmanlık yok adamlarda...

- Bir küçücük “Ya biz de çok ileri gittik” cümlesi çıkmıyor ağızlarından...

- “Hizmete adanmış bir yapıydık, niye bu işlere giriştik ki” şeklinde bir özeleştirinin kıyısından bile geçmiyorlar.

- “Ergenekon’u torba yaptık, herkesi içine attık, davayı murdar ettik” demek yok.

- “Hatalarımız çok oldu, insanları hapislerde çürüttük, intihar etmelerine yol açtık” demek yok.

*

Yarın öbür gün gücü yeniden ellerine geçirdikleri takdirde...

Aynısını yapacaklar!

İşte bu yüzden bugün başlarına gelenlere karşı yanlarında tek bir sağlam müttefik bile bulamıyorlar.

 

Asil Nadir dendiğinde aklıma şunlar gelir

 

- Turgut Özal’ın öncülüğünde “erken dönem havuz medyası kurma” girişimi gelir.

*

- Gazetecilerin büyük paralarla transfer edildiği, medyada paranın konuştuğu dönem gelir.

*

- Metin Münir’in öncülüğünde çıkan o enfes Güneş gazetesi gelir.

*

- Bir efsane gibi gelip geçen Ayşegül Hanım gelir.

*

- Kıbrıs’ın İngiltere’ye açılmış Türkleri gelir.