Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, kongre tartışmalarının odağındaki Milliyetçi Hareket Partisi’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Hükümete verdiğimiz fiili destek hukuki bir boyut alabilir” açıklamalarını değerlendirdi. Hakan, ‘kulağına çalınan bilgilere göre’ Bahçeli’nin AKP - MHP koalisyonu istediğini ileri sürerek, partisinin MYK’sından koalisyon görüşmeleri için yetki isteyeceğini belirtti.
Hakan’ın bugün (9 Mayıs 2016) yayımlanan “Dikkat! AKP/MHP koalisyonu geliyor” başlıklı yazısı şöyle:
Gündemde MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin yaptığı bir açıklama var.
*
Şöyle diyor Bahçeli:“Eğer ihtiyaç hasıl olursa...
Eğer gerek duyulursa...
Türkiye’nin milli ve tarihi çıkarlarını savunmak için...
Düne kadar hükümete verdiğimiz fiili destek, hukuki bir boyut alabilecek...
Ve MHP, yalnızca ülke ve milleti için her türlü sorumluluğu almaya hazır olduğunu kanıtlayacaktır.”
*
Çok manidar bir açıklama...
*
Kulağıma çalınan bilgilere göre...
Bahçeli’nin bu açıklamasının tek bir anlamı varmış:Bahçeli, MHP’nin AK Parti ile bir koalisyon kurmasını istiyormuş.
*
Hatta bunun için...
Çarşamba günü MHP MYK’sından koalisyon görüşmeleri için yetki isteyecekmiş.
*
Kısacası durum şu:7 Haziran’da 80 milletvekiliyle yanaşılmayan koalisyona...Bugün 40 milletvekiliyle razı olunacak gibi...
*
Peki hesap ne?
Galiba şu üç şey:
*
- BİR: Olağanüstü kongre taleplerinin dayandırıldığı en sağlam gerekçe olan “Ülkücü taban iktidar istiyor” gerekçesini ortadan kaldırmak.
*
- İKİ: Yapılacak baskın seçime MHP’nin iktidar ortağı olduğu bir koalisyon hükümetiyle gitmenin avantajını yaşamak.
*
- ÜÇ: Parti içinde ortaya çıkan muhalefet hareketini, koalisyon ortağı olarak elde edilecek güçle bastırmak...
*
Şimdi cevabı aranan soru şu:Kendisini gücünün zirvesinde hisseden Erdoğan, böyle bir koalisyon ortaklığına sıcak bakar mı, bakmaz mı?
“Yeni başbakan”ın görev alanını çiziyorlar.
Diyorlar ki:
- Reis’in işaret etmediği hiçbir şeyi yapmayacak.
- Başkanlık sistemi için var gücüyle çalışacak.
- ABD ve Avrupa’yı Reis’e bırakacak.
*
Sonra da “yeni başbakan” için temel sınırlamalar koyuyorlar.
Diyorlar ki:
- Öyle fazla iddialı olmayacak.
- Öyle çok bilmeyecek.
- Düşük profilli olacak.
- Geçici olduğunun idrakinde olacak.
- Vazifeye Reis tarafından getirildiğinin farkında olacak.
*
İnsan sormadan edemiyor: Bu şekilde olduktan sonra...Bırak Türkiye’ye başbakan olmayı...Mısır’a sultan olsan ne olur?
Eğer Can Dündar’a yönelik suikast girişimi...
Bir mizansen, bir müsamere ise...
Niye “Karısını bıraktı, kaçtı” diye tezvirat yapıyorsunuz.
Mizansen çeviren, müsamere eden bir adam bunu yapar mı?
- Ahmet Davutoğlu başbakan olmaya devam etseydi...
“Selam olsun Kudüs’e, selam olsun Bağdat’a” dediği gibi...
“Selam olsun Londra’ya” der miydi acaba?
*
- Bir İslamofobi vardı, ne oldu ona?
*
- Londra’ya bir Müslüman’ın başkan seçilmesinin...
Avrupa’ya meydan okuyan Reis’e karşı bir operasyon olduğunu söyleyen çıkmayacak mı?
*
- “Pelikan Dosyası” falan çıkmayacak mı Londra’nın Müslüman Başkanı’nın aslında Paralelci olduğunu iddia eden?
“Yedirmeyiz” diye bir sloganları vardı.
*
Her durumda atıyorlardı bu sloganı...
*
Fakat Ahmet Davutoğlu’nu...Yedirdiler.
*
Ve sofra duası bile yapmadılar.
- Eğer bir akademik geçmişiniz varsa... Sakın dile getirmeyin.
*
- Eğer herhangi bir konuda bir iddianız varsa... Sakın bu iddianızı öne çıkarmayın.
*
- Eğer “başkanlık sistemi” denilen sistem gönlünüzden geçmiyorsa... Sakın bu işe girişmeyin.
*
- Eğer “Benim de kendime özgü bir stilim var” falan diyeceksiniz... Sakın bu işe bulaşmayın.
*
- Eğer bıyığınız yoksa... Hemen bıyık bırakın.