Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, Yargıtay'ın MHP ile ilgili verdiği kararı değerlendirerek, "Demek ki neymiş? Saray o kadar da her şeyi organize edemiyormuş" yorumunu yaptı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Yargıtay kararından saatler önce partisinin grup toplantısında Başkanlık Sistemi ve Partili Cumhurbaşkanlığı formülüne hayır diyeceklerini açıklamalarına da değinen Hakan, "Bahçeli’nin günahını aldınız. Kendisinden özür dileyin." ifadelerini kullandı.
Ahmet Hakan'ın bugün (26 Mayıs 2016) yayımlanan "Yargıtay'ın MHP kararıyla ilgili söylenmesi gerekenler" başlıklı yazısı şöyle:
Demek ki neymiş?
Ankara’da da hâkimler varmış.
Demek ki neymiş?
Yargıtay Başkanı, Rize’de çay toplasa da...
Yargıtay’dan böyle bir karar çıkabiliyormuş.
Demek ki neymiş?
“Saray”, o kadar da her şeyi organize edemeyebiliyormuş.
Demek ki neymiş?
Bahçeli, “Yargıtay kararına saygılı oluruz” derken... Herhangi bir tüyo falan almamış.
Demek ki neymiş?
Delegenin çoğunluğu isterse... Buna direnmek mümkün değilmiş.
Bahçesinde yetiştirdiği sebze ve meyveleri pazarda satan Düzceli Mürvet Abla...
Bütün samimiyeti, sahiciliği ve doğallığıyla karşımızda...
Mürvet Ablamız kabinenin yeni Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün ablasıymış.
Kardeşinin “Bakan” olduğunu pazarda haber almış.
“Vatanımıza, milletimize hayırlı olsun” demiş.
Ve kardeşinin meziyetlerini sayarken “dürüsttür, dürüstlüğüne diyecek bir şey yoktur” demiş.
“Dürüst” kelimesinin çok hırpalandığı ve siyasi literatürden neredeyse çıkarıldığı bir dönemde...
Mürvet Abla’nın “dürüst vurgusu”, çok ama çok manidar...
Dediniz ki:
Bahçeli, koltuğunu kaptırmamak için başkanlığa evet der.
“Partili Cumhurbaşkanlığı” için gereken desteği Bahçeli verir.
Bahçeli, kaderini Erdoğan’ın kaderi ile birleştirir.
Peki Bahçeli ne yaptı?
Daha Yargıtay’ın MHP kararı ortaya çıkmadan çıktı ve dedi ki:
Başkanlık sistemi olmaz.
Partili Cumhurbaşkanlığı hiç olmaz.
Bahçeli’nin günahını aldınız.
Kendisinden özür dileyin.
Yeni Başbakanımız Binali Yıldırım şöyle dedi:
“Esasında Suriye’de yaşanan dört yılı aşan bu anlamsız savaş, yüz binlerce din kardeşimizin hayatına mal oldu.”
Öğleden sonra günaydın Sayın Binali Yıldırım.
Demek “Esad adlı katili devireceğiz” gitti, onun yerine “anlamsız savaş” geldi ha!
Demek “Şam’da cuma namazı hayali” gitti, onun yerine “din kardeşlerimizin hayatına mal oldu” geldi ha!
Demek “Zalim Esad’a karşı şanlı direniş” gitti, onun yerine “anlamsız savaş” geldi ha!
Demek “Suriye Devrimi” gitti, onun yerine “yüz binlerce din kardeşimizin katledilmesi” geldi ha!
Neyse...
Geç olsun da güç olmasın.
Yeni Başbakan’dan beklentimiz, “anlamsız savaş” tanımlamasının gereğini yapması ve yüz binlerce ölüye yeni yüz binler eklenmesini önlemesidir.
Kema Kılıçdaroğlu grup toplantısında konuşma yapıyor, amigoları slogan atıyor.
Ama ne slogan!
Ağza alınmayacak kadar çirkin, küfürlü slogan!
Kemal Kılıçdaroğlu ise “Arkadaşlar ne yapıyorsunuz” bile demiyor.
Kendilerine yakıştırıyor olacak ki “Bize yakışmaz” demiyor.
Aynı şey AK Parti grup toplantısında yapılsa yeri göğü inletecek olanlar ise suspus.
Küfürlü slogan atarak sert muhalefet yaptıklarını sanan CHP’lilere sesleniyorum:
Yeryüzünün en yumuşak, en aciz, en itibarsız, en etkisiz muhalefeti, küfürlü slogan atılarak yapılan muhalefettir.
Çünkü küfür, acizliğin yansımasından başka bir şey değildir.