Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, Yeni Şafak'ta yayımlanan makalesinde “Başkan, aynı zamanda, tüm insanlığı ve mahlûkatı yaşatmak isteyen, insana can veren, ruh üfleyen, yeni bir diriliş muştulayan Diriliş Başkanı olacaktır" ifadesini kullanan Prof. Musa Kazım Arıcan'a yönelik olarak "Hadi diyelim ki yanlışlıkla Tayyip Erdoğan değil de mesela İlker Başbuğ gibi bir isim başkan seçildi. Bu profesör, yine de 'ruh üfleyen, can veren' falan diyecek mi?" dedi.
Hakan, Adana'da 10'u öğrenci, 1'i eğitmen ve 1'i çocuk 12 kişinin hayatını kaybettiği yurt faciasıyla ilgili olarak "Çünkü, yasal olmadığı halde küçük çocukların dini yönü bulunan yurtlarda kalmalarına göz yuman anlayış var bu ülkede. Çünkü, Konya’da çöken Süleymancı yurdunun hesabını sormamış, ondan ders çıkarmamış toplumsal yapı var bu ülkede" görüşünü savundu.
Ahmet Hakan'ın "O kızlar niye yandı?" başlığıyla yayımlanan (1 Aralık 2016) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Çünkü...
Denetimi bir cezalandırma aracı gibi gören, bu yüzden kendi zihniyetine yakın olan kurumları denetlemekten kaçınan yöneticiler var bu ülkede.
*
Çünkü...
Doğru dürüst barınma imkânı sunamayan, bu yüzden yoksul çocuklarını denetimsiz yurtlara mahkûm eden yetkililer var bu ülkede.
*
Çünkü...
Yasal olmadığı halde küçük çocukların dini yönü bulunan yurtlarda kalmalarına göz yuman anlayış var bu ülkede.
*
Çünkü...
Konya’da çöken Süleymancı yurdunun hesabını sormamış, ondan ders çıkarmamış toplumsal yapı var bu ülkede.
*
Çünkü...
Ölen, yanan, göçük altında kalan çocuklardan ziyade siyasi görüşlerinin kazançlarını ya da kayıplarını hesap eden insanlar var bu ülkede.
*
Çünkü...
Yangın merdiveninin kapısını kilitleyen, bu yüzden çocuk katliamına imza atan yönetim anlayışı var bu ülkede.
*
Çünkü...
Tedbirsizliği kader, bırakıp koyuvermeyi tevekkül, sersemliği imtihan olarak gören zihniyet var bu ülkede...
Bir memlekette bir kısım insan...
Kafayı yemiş gibi...
- “Ekonomik kriz çıksın, sürüneyim, yeter ki bunlar gitsin” diyorsa...
- “Aç kalmaya razıyım, yeter ki gidişlerini göreyim” diyorsa...
- “Dolar yükselsin, param erisin, yeter ki bunlar kaybetsin” diyorsa...
O memleketin memleket olma özelliği kalmamış demektir. “Biz hangi ara bu denli nefret eder olduk” ya da “Biz hangi ara bu denli nefret edilir olduk” sorularının bile akıllara gelmediği bir ülkede...
“Hepimiz aynı gemideyiz” sözünün herhangi bir karşılığı olabilir mi?
*
Biz galiba...
- Okyanusun tam ortasında çırpınan...
- Çırpınırken tam ortadan ikiye ayrılan...
- Ve iki parçası da aynı anda batan...
Bir gemideyiz.
PROF. Musa Kazım Arıcan, Yeni Şafak’ta yayınlanan “İslami Açıdan Başkanlık Sistemi” başlıklı makalesinde şunu yazmış:
“Başkan, aynı zamanda, tüm insanlığı ve mahlûkatı yaşatmak isteyen, insana can veren, ruh üfleyen, yeni bir diriliş muştulayan Diriliş Başkanı olacaktır.”
*
Sadece dört şey söylemekle yetineceğim:
*
- BİR: İnsanlığı ve mahlûkatı yaşatmak hadi neyse de can vermek ve ruh üflemek Allah’a mahsustur. Bu profesörün derhal “hâşâ, sümme hâşâ” demesi gerekir.
*
- İKİ: Bu profesör, bize demokratik başkanlık sisteminin “başkan”ı yerine FETÖ’cülerin “kâinat imamı” dedikleri şeyi mi tarif ediyor? Bu işte bir FETÖ’cülük mü var yoksa?
*
- ÜÇ: Eğer başkanlık sistemi savunusunda çıta buralara vardırılırsa... Bu durum, başkanlığı savunarak göze girmek isteyenler açısından bir haksızlığa yol açmış olmuyor mu?
*
- DÖRT: Hadi diyelim ki yanlışlıkla Tayyip Erdoğan değil de mesela İlker Başbuğ gibi bir isim başkan seçildi. Bu profesör, yine de “ruh üfleyen, can veren” falan diyecek mi?