Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, kamuoyunca Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’ye seslenerek, “Ey Cübbeli! Benim çıplaklığı savunduğum yalanını söylemişsin. Vaaz kürsüsünden yalancılık yapma. Müslümanları kandırma” dedi. Hakan, “Ben çıplaklıkla ilgili bir şey söylemedim. Ben sadece senin minicik kız çocuklarından söz ederken çıplaklığı gündeme getirebilen o kirli ve sapık zihnine laf ettim” ifadelerini kullandı.
Ahmet Hakan’ın bugün (2 Mayıs 2016) yayımlanan “Olağan bir pazar günü” başlıklı yazısı şöyle:
Olağan bir pazar gününün bilançosunu veriyorum:
- Gaziantep’te intihar saldırısı: İki polis şehit oldu.
- Mardin’de terörist saldırı: Üç asker şehit oldu.m Kilis’e roketli saldırı: Yedi vatandaş yaralandı.
- Şırnak’ta keskin nişancı ateş açtı: Bir asker şehit oldu.
- Diyarbakır’da askeri birliğe saldırıldı: Bir asker şehit oldu, 25 kişi yaralandı.
*
Olağan bir gündür bu Türkiye’de.
Eğer olağanüstü bir gün olsaydı...
Bambaşka bir bilanço çıkardı ortaya.
*
Şöyle bir bilanço:
- Hiç canlı bomba patlamadı.
- Hiç terör saldırısı olmadı.
- Kilis’e hiç roket atılmadı.
- Hiç keskin nişancı ateş açmadı.
Minbere mihrap diyen bir imam hatipliyim ben
Ben ki...
- Mihrapta namaz kıldırmış...
- Minberde hutbe vermiş...
- Kürsüde vaaz etmiş...
Bir imam hatipliyim.
*
Fakat buna rağmen dünkü yazımda sehven...
“Minber” yerine “mihrap” yazmışım.
*
Allah’ın sopası yok.
Adamı en iddialı olduğu yerden işte böyle vurur.
*
Bundan böyle daha az çokbilmişlik yapacağım, söz.
Bu pankarta şiddetle itiraz ediyorum
- İmam hatiplerin iktidarın payandası haline getirilmesine ses edebilirsin.
- İmam hatiplere zoraki bir yönlendirme yapılmasına itiraz edebilirsin.
- İmam hatip dışındaki okullara üvey evlat muamelesi yapılmasına muhalefet edebilirsin.
- İmam hatiplere dönüştürülen okullar konusunu mesele edebilirsin.
Ama bunları yapmak yerine...
“İmam hatipler kapatılsın” dersen...
Senin derdinin kendi özgürlüğünü korumak değil, başkalarının özgürlüğüne müdahale etmek olduğu ortaya çıkar.
Ki işte burada yollarımız ayrılır.
Kut Zaferi’ni ihya çabasında iki aksilik
- BİRİNCİ AKSİLİK: “Kut Zaferi’ni unutturmaya çalıştılar... Çünkü Kut Zaferi, içinde Atatürk olmayan tek zaferdi” diye propaganda yapacaklardı ki... Hevesleri azıcık kursaklarında kaldı. Çünkü “Kut Zaferi”nin kutlanmasını engelleyen Demokrat Parti iktidarı ve onun Başbakanı Menderes idi.
*
- İKİNCİ AKSİLİK: Kut kahramanı Halil Paşa’nın manevi oğlu Dr. Necdet Özgelen, Murat Bardakçı’nın programına çıkarak... “Paşa babam kanser oldu, midesine hortum takıldı, oradan rakı içmeye devam etti” dedi... Yetinmedi... “Paşa babam öldüğünde mezarına rakı dökülmesini vasiyet etti” dedi...
Cübbeli ile polemik
Vaaz kürsüsünden bana cevap vermiş Cüppeli.
Benim kürsüm yok. Ben de ona buradan cevap veriyorum.
*
Ey Cübbeli!
Kadınlardan söz ederken “karı” deme... Kabalaşma... Terbiyeli ol.
Temiz bir dil kullan... Güzel konuş, güzelleştir... “Ehli sünnet, ehli sünnet” diye mezhepçilik yapacağına...
Sen önce sünnetin emrettiği şekilde terbiyeli ve güzel konuşmayı öğren.
*
Ey Cübbeli!
Benim çıplaklığı savunduğum yalanını söylemişsin.
Vaaz kürsüsünden yalancılık yapma.
Müslümanları kandırma.
Ben çıplaklıkla ilgili bir şey söylemedim.
Ben sadece senin minicik kız çocuklarından söz ederken çıplaklığı gündeme getirebilen o kirli ve sapık zihnine laf ettim.
Laiklik sloganının eski ve yeni anlamı
“Türkiye laiktir laik kalacak” sloganının...
- Eski anlamı: Türkiye’de laiklik adına inançlı kesimlere her türden baskı yapıldı ve bundan sonra da yapılacaktır.
Yeni anlamı: Laiklik kaldırılarak birilerinin din anlayışı topluma dayatılamaz ve bundan sonra da dayatılamayacaktır.
Biraz müzikli günler geçirdim
- Her 1 Mayıs’ta olduğu gibi bu 1 Mayıs’ta da... Sözlerini Can Yücel’in yazdığı “İşçi Marşı”nı Yeni Türkü’den dinledim.
*
- Küçükçiftlik Parkı’nda “Gazino Günleri”ne atıf yapılarak düzenlenen geceye katıldım. Adına daha çok magazin sayfalarında rastladığım İrem Derici’yi ilk kez dinledim. Sahnesi fena değil İrem Derici’nin... Hepimizin bildiği şarkıları seslendirirken fena değil. Kendi şarkıları içinde de göz dolduranlar var... Ama bütün bunlara rağmen bir eksiklik var İrem Derici’de... Adını tam koyamadığım, nedenini çözemediğim bir eksiklik... Hasbinallah!
*
- Küçükçiftlik Parkı’ndaki gecenin assolisti Selami Şahin idi... Bir kez daha fark ettim ki... Hepimiz bu adamın besteleriyle büyümüşüz: İşte milli marş haline gelen “Seninle başım dertte” şarkısı... İşte Zeki Müren’den dinlediğimiz “Muhtacım” şarkısı... İşte Ajda Pekkan’ın zihnimize çaktığı “Alışmak sevmekten daha zor geliyor” şarkısı... İşte sözlerini anında anımsadığımız “Yalan” şarkısı, “Özledim” şarkısı... İşte bayıldığımız “Boş vere boş vere ne hale geldik” şarkısı... Ve daha birçok şarkı... Şu bestelerin sadece biriyle bile acayip hava atılabilecekken... Selami Şahin’in tevazusu pek etkileyici...
*
- İsmail Saymaz sayesinde keşfettim Cem Adrian’ın söylediği “Öf Öf” adlı türküyü... Ali Kızıltuğ adlı bir halk ozanının içinde “Ankara yalnızlığı”nın da geçtiği çok güzel bir türkü... Cem Adrian da sesini terbiye etmeye gerek duymayan bir köy çocuğu özgürlüğüyle yana yakıla söylemiş... Pek güzel. Pek latif. Pek içli.
İstanbul kadınlarına Ali Ağaoğlu’ndan hakaret
“Gecelik ilişkilerden hoşlanmam, hoşlansaydım İstanbul’da kadın kalmazdı” demiş Ali Ağaoğlu...
*
Ali Ağaoğlu, İstanbul’daki kadınların tümünün...
Büyük, ortanca ve küçük hanımlarının karakterine, yaklaşımına, arzusuna, tamahkârlığına sahip olduğunu iddia ederek...
İstanbul’da yaşayan bütün kadınlara...
Büyük bir hakaret etmiştir.
*
Keşke İstanbul kadınları, bu adama tazminat davası açsalar da...
Böyle yüksekten atmasına sebep olan parasının hiç değilse bir bölümünü elinden alsalar.