Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, Başbakan Binali Yıldırım'ın terör örgütlerini işaret ederek "Hayır diyenlere bakın, ona göre karar verin" sözleriyle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Doğu Perinçek ile Tayyip Erdoğan arasında bir seçim yapacaksak Sayın Erdoğan'ı tercih edeceğimizi herkes bilmeli" ifadesini eleştirdi. Hakan "Kişilere göre tercih yapmak caizse... 'Evet' diyen FETÖ kaçkını Emre Uslu ile 'Hayır' diyen FETÖ mağduru emekli asker Ahmet Yavuz arasında bir tercih yapacaksam... Benim kararım kesinlikle emekli asker Ahmet Yavuz olur" diye yazdı.
Ahmet Hakan'ın Hürriyet gazetesinin bugünkü (8 Şubat 2017) nüshasında yayımlanan ''Şeytan hayır dedi' diyen hocalara sorular' başlıklı yazısı şöyle:
“ŞEYTAN hayır dedi, şeytan olmayın, evet deyin” falan diye “evet” propagandası yapan hocalara sesleniyorum:
Ey hocalar!
Şu sorulara bir cevap verin bakalım:
“Lâ ilahe illallah” cümlesindeki “Lâ” ne demektir. “Lâ” neden çok ama çok önemlidir? Neden “Lâ” demeden iman olmaz? İslam neden önce “Lâ” denmesini ister? “Lâ ilahe” neden her şeyin başıdır? Madem evet-hayır yarışına dini terminolojiden göndermeler yapmaya bu denli meraklısınız, o zaman “Lâ” konusuna da bir dalın da görelim.
EVET diyen FETÖ kaçkını Emre Uslu ile hayır diyen FETÖ mağduru emekli asker Ahmet Yavuz arasında bir tercih yapacaksam...
Benim kararım kesinlikle emekli asker AHMET YAVUZ olur.
“AMAN ağzımızın tadı kaçmasın Ali Rıza Bey” demeyi alışkanlık haline getiren AK Parti statükosundan yana olan teyzeleri...
“Ben oyumu Tayyip Erdoğan’a vereceğim” diyen ve Tayyip Erdoğan’ı çok seven iyi huylu amcaları... “Ne yani? Kılışdar’a mı oy vereceğiz birader? Bunların alternatif yok alternatifi” diyen eşraftan kahve filozofu Niyazi Bey’leri... AK Parti’ye ihanet etmenin her şeye ihanet etmek olduğunu sanan keskin ve kesin inançlı beyleri ve hanımları... “İstikrar çok mühim, istikrar çok mühim” diyen ve bunu hayatının odak noktasına yerleştiren emekli dayıları... Gerçekten de Almanya’nın Türkiye’nin yükselişini çekemediğini ve kıskançlıktan çatladığını düşünen Osmanlıcı komşuları...
100 gün olmuş.
Tutuklu Cumhuriyet yazarlarının hâlâ iddianameleri ortada yok. Yazın adamların iddianamelerini... Yazın da FETÖ yargısından bir farkınız olsun.
En okumuş yazmışlarımız bile... “Ben bu Varlık Fonu işinden pek bir şey anlamadım, biri bana şunu basitçe anlatabilir mi?” falan diyor. Anlatılıyor. Basitçe anlatılıyor. Daha da basitçe anlatılıyor. Fakat heyhat! Yine de kimse anlamıyor. Adamlar öyle bir hamle yaptılar ki... Anlatılması zor, anlaşılması zor ve dolayısıyla eleştirilmesi de zor. Çok uyanıklar çok.
Devlet Bahçeli, “Perinçek ile Erdoğan arasında bir tercih yapacaksak Erdoğan’ı tercih ederiz” dedi ya... Bunun AK Parti’yi hiç de memnun etmeyeceğinden adım gibi eminim... AK Parti’den her an şöyle bir ses yükselebilir: Ey Bahçeli! 15 senedir girdiği her seçimin galibi olan Tayyip Erdoğan’ı, seksen senedir partisini 0.0005’ten öteye taşıyamayan Doğu Perinçek ile kıyaslaman hiç olmadı. Hemen mukayeseni geri al.
BİR: Her dönem mutlaka kendinden söz ettirmesini başarıyor. İKİ: Hep yeni bir şeyle çıkabiliyor ahalinin karşısına. ÜÇ: Hiç ama hiç bıkmıyor, ilk günkü heyecanla devam edebiliyor. DÖRT: Her zaman en elektrikli konuyu bulup çıkarabiliyor. BEŞ: Beş yıl hapis yatıyor, bana mısın demiyor. ALTI: Her dönem yeni müttefikler ve yeni düşmanlar bulabiliyor. YEDİ: Ne kadar az oy alırsa alsın özgüvenini hep koruyor.
15 senedir her seçimde, her referandumda, her oylamada...
“Güçlü Türkiye için evet” diyen seçmenler... Bir gün geldiğinde... “E ama artık sıkıldık” falan derler mi acaba?
SALI partilerin grup toplantılarını izleyince...
Şu cümle döküldü ağzımdan istemsizce... “Binali Bey ile Devlet Bey bir olup Kemal Bey’i dövüyorlar.”