Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın ‘’Harem kadınları hayata hazırlayan bir eğitim yuvasıdır’’ sözleri nedeniyle tepki görmesini eleştirerek, aynı sözleri Prof. Dr. İlber Ortaylı söylediğinde alkışlandığını hatırlattı.
‘’Biz böyleyizdir, söylenene değil söyleyene bakarız’’ diyen Ahmet Hakan’ın bugün (11 Mart 2016) ‘’İlber Hoca deyince alkış Emine Hanım deyince auvv’’ başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, konusu "Tarihimize İz Bırakan Valide Sultanlar" olan bir toplantıya katılmış.
*
Emine Erdoğan, bu toplantıda yaptığı konuşmada şunları söylemiş:
-Osmanlı hanedanının kadın üyeleri ve Harem, her zaman ilgi çekici bir konu olmuştur.
-Oryantalistler bir takım hayali tasvirlerle zihinlerde Osmanlı kadınlarına dair olumsuz algılar üretmişlerdir.
-Nitekim eserlerine baktığımızda çoğu kez dünya zevklerine ve iktidar hırsına müptela kadınlarla karşılaşırız.
-Oysa Harem, Osmanlı hanedan üyeleri için daha çok bir okuldur. Kadınların hayata hazırlandıkları, hayır faaliyetlerini örgütledikleri bir eğitim yuvasıdır.
Vay sen misin bunları söyleyen!
-Sosyal medya kaynamış durumda.
-Bazı muhalif yayın organları coşmuş durumda.
“Harem” üzerinden Emine Erdoğan’a denmedik şey bırakılmadı, bırakılmıyor.
*
İyi ama aynı sosyal medyanın ve muhalif yayın organlarının her zaman el üstünde tuttuğu ünlü tarihçimiz İlber Ortaylı da Harem konusunda Emine Erdoğan gibi konuşmuyor mu?
Hatta İlber Hoca, bu konuda Emine Hanım’dan bile daha tutkulu açıklamalar yapmıyor mu?
*
Peki neler diyor bu konunun en önemli bilimsel otoritelerinden İlber Hoca?
Şunları diyor:
*
-Harem kadını, yan gel yat devril takımı değildir. Çoğunun okuması, yazması, memuriyeti iyi... Harem kadınları, 1950’lerde Topkapı Sarayı’nın memurlarıydı.
-Bütün eski medeniyetlerde “harem” diye bir müessese vardır. Çok kişinin sandığının aksine Harem, Şark Müslümanlarına has bir kurum değildir, üniverseldir.
-Harem’i uçsuz bucaksız koridorlar, sayısız odalar, çıplak cariyelerin yüzdüğü havuzlu sofalardan oluşan büyük bir mimari kompleks olarak düşünmek abestir. Harem, 16. yüzyılda oluşan yeni idari anlayışın mühim bir aygıtıdır. Ama aynı zamanda trajik bir mekândır.
-Osmanlı sarayı, okuma-yazma oranının hayli yüksek olduğu bir yerdir. Hatta bazı cariyelerin, hizmetinde bulundukları şehzadeler kadar düzgün imlası vardı. Hürrem Sultan gibi şiir yazacak kadar dil ve edebiyat öğrenimini başarıyla tamamlayanları unutmayalım.
-Harem kadınları Osmanlı kültürünü, dilini ve musikisini kapandı. Evlenip dışarıya çıkanlar, halk arasında “Saraylı hanım” olarak bu kültürü etrafa yayarlardı.
-Harem, eğlencelik bir yer değildir. Harem konusunda başkalarının fantezilerini dinliyoruz. Bunlar doğru değil. Filozofun dediği gibi: “Bilgisiz insanların fantezisi, eyleme geçmiş bir cehalettir.”
*
Biz böyleyizdir:
Söylenene değil, söyleyene bakarız.
Bu yüzden...
-İlber Hoca söyleyince... Alkış tutarız.
-Emine Hanım söyleyince... “Auvvv” deriz.
Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar ve Erdem Gül hakkında verdiği karara itiraz eden üç üyeden biri, itiraz gerekçesini şöyle ifade etmiş:
“Milli güvenlik gibi çok hassas konuda gazetecilerin yapacağı haberlere yönelik olarak devletin sınırlama getirmesi ve bu bağlamda bazı haberlerin yapılmasının kamu otoritelerince engellenmesi mümkündür.”
*
Bu görüşü ifade eden Anayasa Mahkemesi üyesine üç adet sorum var:
*
-BİR: Devleti yönetenler, “milli güvenlik” gibi muğlak bir kavramın arkasına sığınarak işlerine gelmeyen haberlerin yayınlanmasını yasaklamaya kalkarlarsa... Basın özgürlüğü nasıl mümkün olacak?
*
-İKİ: Tamam milli güvenlik mühimdir ama milli güvenliğin sınırlarını ve kapsamını kim belirleyecek? Senin milli güvenlik açısından sakıncalı bulduğunu ben milli güvenlik açısından yararlı görüyorsam... Kimin dediği geçerli olacak?
*
-ÜÇ: Kamu otoritesi kendi çıkarları ile ülke çıkarları arasında bir fark gözetmez ve kendi çıkarına aykırı olan haberleri, “ülke çıkarlarına aykırı” diye engellemeye kalkarsa... Kamu otoritesine kim dur diyecek?
Emniyet, akademisyenlerin bildirisine imza atıp daha sonra imzasını çekenleri karakola çekmiş.
Yapılan sorgulamada sorulan ilk soru şuymuş:
“PKK sizce bir terör örgütü müdür?”
*
Akademisyenlere bu soruyu soran “Komiser Bey”e sesleniyorum:
*
AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu var.
Kendisi televizyon ekranından bastıra bastıra...
“PKK bir terör örgütü değildir... Hatta IŞİD de bir terör örgütü değildir” demişti.
Bu soruyu bir de ona sorsanız, nasıl olur “Komiser Bey”.
Yazının tamamını okumak için tıklayın