Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, Türkiye'nin Cerablus harekâtına tepki olarak "Türkiye Suriye batağında çok şey kaybedecektir" ifadelerini kullanan PYD lideri Salih Müslim'e ilişkin olarak, "Türkiye IŞİD'e vurunca PYD neden bağırıyor? PYD’nin sevinmesi gerekmez mi? Bırakın sevinmeyi... Öfke nöbetleri geçiriyorlar, mutsuzlar, üzülüyorlar? Salih Müslim mesela... Acayip sinirli" diye yazdı. Hakan, PYD'nin tepki göstermesinin mantıklı sebepleri olduğunu belirterek, "IŞİD’e karşı sahadaki tek silahlı güç olma tekelinin ellerinden gittiğini görüyorlar. Bu zamana kadar hep kendilerinin aldığı 'havadan ABD desteği'ni, şimdi Türkiye’nin almasına bozum oluyorlar. Devreye Türkiye’nin girmesinin bir oldubittiyle sınırda bir koridor oluşturma hayal ve heveslerini devre dışı bırakacağını fark ediyorlar" dedi.
Ahmet Hakan'ın Hürriyet gazetesinin bugünkü (25 Ağustos 2016) nüshasında yayımlanan 'Türkiye IŞİD'e vurunca PYD neden bağırıyor?' başlıklı yazısı şöyle:
Türkiye'de Kürtlere, Alevilere ve solculara yönelik katliamlar yapan...
PYD’nin can düşmanı olan...
AK Parti hükümetleri tarafından korunup kollandığı iddia edilen...
Barbar ordusu IŞİD adlı örgüte karşı...
Türkiye topyekûn saldırıya geçti.
PYD’nin sevinmesi gerekmez mi?
Hem de nasıl sevinmesi gerekir!
İyi ama niye sevinmiyorlar?
Bırakın sevinmeyi...
Öfke nöbetleri geçiriyorlar, mutsuzlar, üzülüyorlar?
Salih Müslim mesela... Acayip sinirli.
İyi ama neden?
Bunun aslında mantıklı nedenleri var.
İşte o nedenlerden birkaçı:
ÇÜNKÜ... IŞİD’e karşı sahadaki tek silahlı güç olma tekelinin ellerinden gittiğini, bunun sağladığı kazanımlardan olacaklarını görüyorlar.
ÇÜNKÜ... Bu zamana kadar hep kendilerinin aldığı “havadan ABD desteği”ni, şimdi Türkiye’nin almasına bozum oluyorlar.
ÇÜNKÜ... Devreye Türkiye’nin girmesinin bir oldubittiyle sınırda bir koridor oluşturma hayal ve heveslerini devre dışı bırakacağını fark ediyorlar.
1-) HAYALE KAPILDI
Emrivakilerle, oldubittilerle sınırda bir Kürt koridoru oluşturabileceği hayaline kapıldı PYD... Oysa Suriye’deki durum, Kuzey Irak’taki duruma benzemiyordu. Kuzey Suriye, yekpare Kürt yerleşimi değildi.
2-) HAVAYA GİRDİ
New York Times’ta falan çıkan “cicili bicili YPG’li kadın gerillalar” fotoğrafları nedeniyle fazla havaya girdi PYD... ABD’ye fazla güvendi... ABD’nin Türkiye’yi tamamıyla gözden çıkarabileceğini, bütün politikalarını ilelebet PYD üzerinden yürüteceğini sandı.
3-) FARK EDEMEDİ
Türkiye sınırında radikal bir statü değişikliğinin sadece Türkiye açısından değil, Araplar açısından da kabul edilebilir olmadığını fark edemedi PYD... Belli bir bölgede Kürtlere otonomi mümkün olabilirdi ama Türkiye sınırının tamamıyla Kürt bölgesi olarak tanınmasının mümkün olmadığını göremedi.
4-) İMKÂNSIZI GÖREMEDİ
Suriye’de bir “PYD devleti” kurulmasının mümkün olamadığını göremedi PYD... Kürtlere ileride verilecek olan otonomi hakkının, “PYD devleti” anlamına gelmediğini anlayamadı.
5-) PKK’YI ATLADI
Batılılar her ne kadar resmiyette PYD’nin PKK’dan farklı olduğunu söyleseler de aradaki organik ilişkiyi tabii ki biliyorlardı. Bunu da atladı PYD... Ya da bunun sorun teşkil etmeyeceğini düşündü. Şimdi görülüyor ki... PKK’nın yanlış stratejileri, PYD’yi fazlasıyla etkilemiş durumda.
O Ahmet Davutoğlu ki...
Bu işin kitabını yazmıştı, kitabını...
Uluslararası ilişkilerin profesörüydü.
Bir çırpıda Suriye’nin bütün köylerini sayabilirdi.
Ortadoğu’da kendisinden habersiz kuşların bile uçamadığını düşünürdü.
Atlar uçağına, kriz bölgelerinde oyunlar kurardı. Fakat ne oldu? Şu oldu: Sayesinde... Ortadoğu’nun en etkisiz elemanı haline geldik. Hem ABD hem Rusya ile aramız açıldı. Bütün ülkeler sırayla düşmanımız oldu. Suriye’de kafayı çıkaracak mecalimiz kalmadı. İşin uzmanı gitti. Yerine diplomasi, uluslararası ilişkiler konularında hiç de iddialı olmayan Binali Yıldırım adlı köprüler kralı bir mühendis geldi. Ve Türkiye, bir anda yeniden oyuna giriverdi. Hem de bayağı etkili bir oyuncu olarak... Uzmanlık... Hey gidi uzmanlık! Profesörlük... Hey gidi profesörlük! Çokbilmişlik... Hey gidi çokbilmişlik! Teoriler, teoriler... Hey gidi pratikte işe yaramayan teoriler!
ESAD yönetimi açıklama yapmış. Dedikleri şu: Türk tankları egemenliğimizi ihlal etti. Kınıyoruz. Şuna bakın hele! ABD’den Rusya’sına... IŞİD’inden Hizbullah’ına... İran’ından Katar’ına... Adamın egemenliğini ihlal etmeyen kalmamış. Utanmadan çıkmış “Türkiye egemenliğimi ihlal ediyor” diye ağlaşıyor. Sevgili monşerler, lütfen yeşillendirin: “Bir yürü git be”, diplomasi dilinde nasıl ifade edilir acaba?
KRİPTO: Eğer bir örgüte gizlice bağlıysan ya da siyasi inancını gizliyorsan... Sana kripto denir. Fetullah’ın dehşetengiz sinsiliği yüzünden bu tabire maruz kalmayan vatandaşımız kalmayacak galiba. İTİRAFÇI: Suça iştirak etmiş, örgütsel yapının tam göbeğinde yer almış ama sonra “Pişman oldum abi” diyerek kendini temize çıkaran tiplere denir. Bu tipler, bu zamana kadar hep polise ifade verirlerdi, FETÖ’den sonra ekranlarda ifade veriyorlar. KOZMİK: Sözlük anlamı şu: “Kainat ve kainatın genel düzeniyle ilgili”. Fetullah sözde “kainat imamı” ya... Onun bazı abileri ve bazı ablaları da öyle oluyormuş. “Kozmik abi” ya da “kozmik abla”, işte buradan geliyor. SIZINTI: 80’li yıllarda çıkmaya başlayan Fetullahçı dergi. Biz gençliğimizde bu derginin sıkıcılığına atıfta bulunarak “sıkıntı” derdik. Nereden bilelim adamların “sızıntı” ile devlete sızma planlarının şifresini verdiklerini! HİMMET: “Yardım, kayırma” demek... Arapça bir sözcük... Fakat Fetullahçıların dilinde özel bir anlamı var: Örgüte yapılan her türlü maddi yardıma “Himmet” diyor adamlar... “Himmet” dendi mi gözlerinde parasal bir ışıldama oluşuyor bu yüzden.