Prof. Ahmet İnsel, Fethullah Gülen'in liderliğini yapıtığı Gülen cemaatiyle bağlantılı olduğu gerekçesiyle darbe girişimi suçlamasıyla yapılan tutuklamaların ve görevden almaların 'cadı avına dönüşmesinin' nedenlerini yazdı. İnsel, "Bugün Fethullah Terör Örgütü olarak tanımlanan gizli örgüt ve ilişki ağına yönelik somut suçlarla sınırlı olmayan kitlesel temizlik operasyonunun bir cadı avına dönme eğilimi göstermesinin yegâne nedeni fırsatçılık değildir. Esas neden, bu cadı avını kışkırtanların, içine şeytan girdiğine inandıklarıyla aynı değerleri, aynı dünyayı, aynı ahlak kodlarını paylaşıyor olmalarının yarattığı büyük şoktur. Bu nedenle bu cadı avı eğilimi, aynı zamanda, Türkiye’de egemen muhafazakâr-İslamcı ideolojinin içine girdiği büyük anlam ve güven bunalımını ifade ediyor" dedi.
Ahmet İnsel'in Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (20 Ağustos 2016) nüshasında yayımlanan "Dünden bugüne cadı avı" başlıklı yazısı şöyle:
Cadı avı tabiri, Türkiye’de başarısız darbe girişimi sonrası yaşanan bazı gelişmeleri tarif etmek için giderek daha çok kullanılıyor. Bu tabir, özellikle 16-17. yüzyıl arasında Batı Avrupa’da hem laik kurumlarca hem kiliselerin engizisyon mahkemelerince yürütülen, içine şeytan girmiş cadıları temizleme politikasını tanımlar. İşkenceye tabi tutulan, yakılan, parçalanan veya sakat bırakılan on binlerce kişinin büyük çoğunluğu kadındır. Birçoğu ebe, çıkıkçı, büyücüdür ama hedef yalnız kadınlar değildir. Eşcinseller, köyün adabına uymayanlar, mahalle baskısına karşı çıkanlar, Kilise’nin otoritesini veya dogmalarını eleştirenler de içine şeytan girmiş kişiler olarak cezalandırılır.
Cadı avı uygulaması, kökenleri çok daha eski pogromları hatırlatsa da, bunlardan farklıdır. Pogrom, belli bir dini, etnik, cinsel veya yakın zamanlarda siyasal kimlikteki insan gruplarına yönelik temizleme, yok etme politikalarını tanımlar. Cadı avı ise çok farklı kimlikleri hedef alır. Cadı avında, avı yürütenle avlanan arasında dini veya etnik farklar çoğunlukla yoktur. Bu nedenle cadı avı özünde, toplumun kendi içindeki şeytandan yani kötülükten korkmasının dışavurumudur.
Michel de Certeau cadı avını “şeytanla ilgili bunalım” olarak tanımlar. Bu şeytani bunalımın iki anlamı vardır. Bir yandan egemen kültürün sarsılmasını, dengesini yitirmesini ele verir. Diğer yandan bu kültürün dönüşümünü hızlandırır. Sonuçta “şeytanla ilgili bunalım”, o toplumun hâkim kesiminin kendi mutlak doğrularıyla ilgili yaşadığı büyük sarsıntının tezahürüdür. Cadı avı, bu sarsıntının yarattığı endişenin giderilmesi çabasıdır. Egemen kodların sarsılmasına karşı bir tepkidir. Ne kadar çok cadı ortaya çıkarılır ve cezalandırılırsa, hem toplumun kendisiyle ilgili endişesi bir o kadar büyür hem de şeytanın defedildiğine olan inanç pekişir. Cadı avı enerjisini bu çelişkiden alır.
Cadı avı, kurunun yanında yaşın da yanması demek değildir. Bu ikinci durum, gerçekten suçlu olanların yanında, bu suçla hiçbir alakası olmayan kişilerin kasıtlı olmayan biçimde cezalandırılmasını ifade eder. Cadı avında ise ortada somut olarak bir suç yoktur ve cadı avının hedefi potansiyel olarak herkestir. Çünkü kötülüğün/şeytanın elinin toplumda herkese değmiş olabileceği endişesinin dışavurumudur cadı avı. Cadı avı başladığında, rakibini, kendisine ayak bağı olanı, varlığından huzursuzluk duyulanı tasfiye etmek amacıyla yapılan tanıklıklar, itiraflar, suçlamalar kartopu gibi büyür.
Bugün Türkiye’de Gülen cemaati ile ilgili yürütülen temizleme/ arındırma/cezalandırma kampanyasının, sadece darbe suçuna katılmış olanlarla sınırlı kalmaması, darbeden önce işlenmiş suçların ortaya çıkarılması ve suçluların cezalandırılmasını da kapsaması sadece doğal değildir, elzemdir de. Bu suçları işlemiş olanlarla organik ilişkileri olanların da zanlı muamelesi görmesi de normaldir. Bütün bunlar, ortada zaman içinde birçok farklı suçu örgütlü biçimde işlemiş bir şebekenin varlığına da işaret edebilir ve bu şebekeye dahil olanların, işledikleri suçlarla orantılı cezalara çarptırılmaları gerekir. Bu arada kurunun yanında yaş da yanabilir ama bunda kasıt yoksa bunun düzeltilmesi zor değildir. Bu sayının yüksek olması, suçların şahsi ve somut olarak ortaya konması durumunda, ortada bir cadı avı olduğu anlamına gelmez.
Cadı avı olgusunu belirleyen sayı değil, suçlayan gücün taşıdığı şüphenin veya kanaatin suçun ispatlanması ve suçlunun tespit edilmesi açısından yeterli addedilmesidir. Ve hâkim güç ve çevrenin kendilerini rahatsız edenleri, amaçlarına engel olduğunu veya sadece kendilerine gölge ettiklerine inandıklarını yıldırmak, pıstırmak, ortadan kaldırmak için bunu kullanmasıdır. Bugün Fethullah Terör Örgütü olarak tanımlanan gizli örgüt ve ilişki ağına yönelik somut suçlarla sınırlı olmayan kitlesel temizlik operasyonunun bir cadı avına dönme eğilimi göstermesinin yegâne nedeni bu fırsatçılık değildir. Esas neden, bu cadı avını kışkırtanların, içine şeytan girdiğine inandıklarıyla aynı değerleri, aynı dünyayı, aynı ahlak kodlarını paylaşıyor olmalarının yarattığı büyük şoktur. Bununla baş etmek için başka çevreleri şeytanlaştırma ihtiyacı duymalarıdır. Bu nedenle bu cadı avı eğilimi, aynı zamanda, Türkiye’de egemen muhafazakâr-İslamcı ideolojinin içine girdiği büyük anlam ve güven bunalımını ifade ediyor.