Anayasa değişikliklerinin halkoylamasında %58’le kabul edilmesi, Türkiye toplumunun sakin bir evet demesi olarak yorumlanmalıdır. Bu sakin bir evettir, çünkü AKP’ye verilmiş bir güvenoyu tam değildir, değişiklikleri desteklemekle güvenoyu arasında bir denge noktasındandır. Toplumda demokratik bir dönüşüm talebinin açık ifadesidir. Halkoylamasının en büyük kaybedeninin MHP olması, bu açıdan son derece önemlidir. Halkoylamasını Kürt sorununda açılım fikrini lanetleme eksenine oturtmuş olan Devlet Bahçeli’nin referandumda en büyük hezimeti almış olması, Türkiye toplumunun Kürt sorununu kültürel kimliklerin tanınması yönünde çözülmesi isteğini vurgulamış olduğu için önemlidir. BDP’nin güçlü olduğu illerde katılımın%40’ın altında kalmış olması da, bu açıdan anlamlı ve önemlidir. Kürt sorununun çözümü için Kürt kimlikli politikalara sahip çıkan kitlenin muhatap alımmasının olmazsa olmaz gereğini bir kez daha vurguluyor bu sonuç. Boykotun alternatifinin daha büyük bir evet oyu olduğunu herkes dikkate almak zorundadır.CHP’nin de yeni genel başkanının ürkek biçimde dile getirdiği açılım adımlarının karşılığını görmesi ve CHP’nin bu sınavdan az zayiatla, hatta göreli başarılı biçimde çıkması da, önümüzdeki dönem için önemli bir fırsat penceresi açmaktadır.Halkoylaması öncesinde, çoğu zaman pespayelik sınırlarının zorlandığı tartışmaların tozu dumanı arasında, ileriye yönelik bir umut ışığı yandı. Hemen bütün kesimler 12 Eylül anayasasının ivedilikle ve baştan aşağı değişmesinin şart olduğunu vurguladılar. Bu sözler unutulup gitmeyecekse, önümüzdeki milletvekili seçimlerinde ana temanın yeni anayasa olması beklenir. MHP’nin aşırı milliyetçi baskısından kurtulan bir AKP ve demokratik değişim konusundaki atak tavrının kendine daha güçlü bir seçmen tabanı getirceği konusunda özgüveni pekişmiş bir CHP’nin bu konudaki rekabeti, siyasette yeni bir demokratikleşme dinamiği yaratabilir. Bu halkoylamasının en büyük kaybedeninin kaba ve saldırgan milliyetçilik olması sevinilecek bir şeydir. Bu durum, CHP-MHP koalisyonu düşleyenleri de yeniden düşünmeye sevk edeceği için sevindiricidir.Ahmet İnsel'in Radikal gazetesinde bugün (13 Eylül 2010) yayımlanan yazısı...