Ahmet Kekeç: İsrail yazın 'Aydınlık' kokuyor, utan Ali Bulaç!

Ahmet Kekeç: İsrail yazın 'Aydınlık' kokuyor, utan Ali Bulaç!

Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, Zaman yazarı Ali Bulaç'ın AKP'nin İsrail politikasını ağır bir dille eleştirdiği yazına ilişkin, "Aydınlık gazetesi kokan yazı" yorumu yaptı. 

Kekeç, "Dışişleri Bakanı’nın ağzından demeç uyduran ve hiç utanmayan Bulaç’ın, tamamen Perinçek kökenli argümanlarla yeni bir saldırıya geçmesi (“eleştiri” değil, “saldırı”), vaktiyle bu beyde “değer” ve “kalite” vehmetmiş biri olarak beni utandırdı" ifadelerini kullandı.

Kekeç'in Star gazetesinde "Gazeteci arkadaşlarınız adam öldürmekle suçlanıyor Ali Bey!" başlığıyla yayımlanan (5 Ağustos 2014) yazısı şöyle:

İslamcı sosyolog Ali Bulaç’ın, “Filistin için ağla, İsrail’le iş tut!” başlıklı, fena halde “Aydınlık” gazetesi kokan yazısını okuduğumda, “Bu defa elimi bulaştırmayacağım. İlgililer cevabını versin” dedim. 

Bir taraftan da utandım...

Bulaç adına utandım.

Dışişleri Bakanı’nın ağzından demeç uyduran ve hiç utanmayan Bulaç’ın, tamamen Perinçek kökenli argümanlarla yeni bir saldırıya geçmesi (“eleştiri” değil, “saldırı”), vaktiyle bu beyde “değer” ve “kalite” vehmetmiş biri olarak beni utandırdı.

Bir taraftan da üzüldüm tabii...

Bu kadar düşürmemeliydi kendisini. Yazık etti!

Ne yazdığını uzun uzadıya özetleyecek değilim...

Meraklısı internete girip okuyabilir.

Birtakım afaki suçlamalar, Perinçek ağzıyla sıralanmış isnatlar, asla “bilgi” değe ri kazanmayacak sözümona bilgiler, gizli ve açık tahkir girişimleri... Bu saatten sonra  ne beklenebilir ki Ali Bulaç’tan?

Bulaç’ın “saldırılarına”, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik gerekli cevabı verdi ama benim açımdan tatmin edici açıklama, bir başka partiliden, AK Parti MKYK üyesi Prof. Mazhar Bağlı’dan geldi.

Okuyalım...

Bulaç da okusun.

Bakalım bu defa utanacak mı?

Mazhar Bağlı’nın kişisel web sitesinden “aynen” alıntılıyorum:

BİR- Türkiye, İsrail’in OECD üyeliğine onay vermiş değildir. Türkiye, OECD’nin yeniden yapılandırılması ve genişlemesi kapsamında yapılacak olan müzakerelere onay vermiştir ki, bu müzakerelerin konusu doğrudan İsrail de değildir.

İKİ- Türkiye, İsrail’in nükleer gücünün varlığını onaylayacak herhangi bir müzakereye veya meşrulaştırılmasını sağlayacak bir tutuma asla onay vermiş değildir. Zaten İsrail 1957’den bu yana UAEA üyesi olup, UAEA nezdinde herhangi bir coğrafi grup içerisinde yer almamaktadır. İsrail, “Batı Avrupa Grubu” üyesi ülkeler nezdinde girişimde bulunarak, Ortadoğu ve Güney Asya Grubu’na giremedikleri cihetle, “Batı Avrupa Grubu”nda temsil edilmeyi arzu ettiklerini ifadeyle destek talep etmiştir. Ülkemiz İsrail’in girişimine olumlu yaklaşmamaktadır. “Batı Avrupa Grubu” bünyesinde bu konuda bir uzlaşma oluşmadığından, konu Ekim 2014’e ertelenmiştir.

ÜÇ- Türkiye, İsrail’in NATO bünyesinde kurulan Akdeniz Grubuna katılmasına onay vermiş değildir. Külliyen yalandır... NATO’nun Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da istikrara katkıda bulunmak amacıyla 1994 yılında tesis ettiği Akdeniz Diyaloğu isimli ortaklık çerçevesine İsrail 1995 yılında katılmıştır. Bu çerçeveye halihazırda İsrail’le birlikte Fas, Cezayir, Mısır, Ürdün, Tunus ve Moritanya da dahildir.

DÖRT- İsrail’in NATO’ya üye olarak alınması ise hiçbir zaman gündeme gelmemiştir. İsrail’in Gazze’ye insani yardım konvoyuna 31 Mayıs 2010 tarihinde uluslararası sularda gerçekleştirdiği ve 10 vatandaşımızın hayatını kaybettiği saldırı üzerine Türkiye, Akdeniz Diyaloğu kapsamında NATO’nun münhasıran İsrail’le askeri işbirliği yürütmesine veya İsrail’in böyle bir NATO faaliyetine ev sahipliği yapmasına asla onay vermemektedir.

Böyle söylüyor Mazhar Bağlı...

Bir de tavsiyesi var Bulaç’a: “Bir sonraki yazınız ‘İsrail, Kürecik radar üssünden elde edilen istihbarat bilgileri ile Gazze’yi bombalıyor’ konusunda olmazsa işiniz çok zor.”

HAMİŞ:

Ben de bir soruyla dahil olmak istiyorum konuya:

Muhterem Ali Bey, yazarı olduğunuz gazete “Selam Terör Örgütü” konusunda bir dosya haber yayınladı. 

Okudunuz mu?

Mutlaka okudunuz.

Bir bölüğünü “yakından” tanıdığınız, bir bölüğüyle ortak mekânları üleştiğiniz gazeteci arkadaşlarınız Bahriye Üçok’u, Muammer Aksoy’u, Uğur Mumcu’yu, Ahmet Taner Kışlalı’yıöldürmekle itham ediliyor.

Buna bir itirazınız olmayacak mı? “Bu ne saçmalık!” demeyecek misiniz?